25 Kasım 2019 tarihli “Akademinin Değersizleştirilmesi Üzerine” başlıklı makalemin yayınlanmasından dört gün sonra makalede ismi geçen Biga İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesinin web sayfasında “Prof. Dr. Kemal Gözler’in ‘Akademinin Değersizleştirilmesi’ İsimli Makalesine Yönelik Kamuoyu Duyurusu” başlıklı bir duyuru yayınlandı.
Burada önce bu duyurunun metnini vereceğim, sonra da bu duyuruya karşı cevaplarımı sıralayacağım.
Duyuru metnini aşağıya aynen alıyorum:
Şimdi bu duyuruya karşı cevaplarımı vereyim.
Söz konusu “kamuoyu duyurusu”nun içeriğine geçmeden önce bir ön açıklama yapmak ve bir gözlemde bulunmak isterim:
Burada bir konuda bir açıklama yapmak, sonra bir soru sormak istiyorum.
Makalelerimin tartışılması, eleştirilerime cevap verilmesi beni mutlu ediyor. Her yazar gibi ben de fikirlerimin yansısını görmek isterim. Keza makalelerime cevap verilmesi, makalelerimin daha fazla sayıda okuyucu tarafından okunmasına da katkıda bulunur. Nihayette “barika-i hakikat, müsademe-i efkardan çıkar”. Fikirleri çarpıştırmaktan korkmamak lazım. Hakikate ancak bu şekilde ulaşabiliriz. Ne ben Biga İİBF’nin duyurusunu hazırlayan kişi ve kişiler gibi düşünmek zorundayım; ne de onlar benim gibi düşünmek zorundadır.
Maalesef Türkiye’de kurumları ve kişileri doğrudan doğruya eleştirme geleneği yok. Eleştiri yapanlar kurum ve kişi isimleri zikretmeden sanki Mars’ta bir sorundan bahsediyorlarmış gibi eleştirilerini dile getirirler. Bu nedenle ortaya çoğunlukla etkililikten tamamıyla mahrum, tatsız tuzsuz, baştan sona okunamayacak kadar ruhsuz yazılar ortaya çıkar.
Eleştiriye eleştiriyle cevap verilmelidir. Kişiler ve kurumlar eleştirilmişlerse, bunlar, eleştirenlere, aynı şekilde cevap vermelidirler. Oysa Türkiye’de eleştirilen kişi ve kurumlar çoğunlukla susarlar; cevap vermezler. Örneğin geçmişte Uludağ Üniversitesi Rektörünü eleştiren bir açık mektup ve makale yazdım, bunlara bir cevap alamadım. Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesini eleştiren bir makale yazdım; buna bir cevap alamadım. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisini eleştiren bir açık mektup yazdım, buna bir cevap alamadım. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisini eleştiren bir makale yazdım, buna adı geçen Fakültenin Dekanlığından bir cevap alamadım. Erişim Sağlayıcıları Birliğini eleştiren bir makale yazdım, buna bir cevap alamadım. Anayasa Mahkemesini usulsüz alıntı yaptığı konusunda eleştiren bir makale yazdım, buna bir cevap almadım. Anayasa Mahkemesinde hukukçu olmayan üye bulunmasını eleştiren bir makale yazdım; buna da cevap alamadım. İdarî yargıda ve Danıştayda hukukçu olmayan hâkim bulunmasını eleştiren bir makale yazdım, buna cevap alamadım. Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesini eleştiren bir makale yazdım, ne Adalet Bakanlığından ne HSK'dan bir cevap alamadım. Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesini eleştiren bir makale yazdım, buna cevap alamadım. Hukuk fakültelerinde hukukçu olmayan dekanların bulunmasını eleştiren bir makale yazdım ve hukukçu olmayan hukuk dekanlarının isimlerini tek tek saydım, adı geçen dekanlardan bir cevap alamadım. İlâhiyat fakültelerini eleştiren bir makale yazdım, buna cevap alamadım. Örnekleri artırabilirim.
Durum bu iken, son makalemde, doğrudan doğruya eleştirmediğim, sadece örnek kabilinden ismini zikrettiğim Biga İİBF’den bir cevap gelmesine, doğrusunu isterseniz, hem şaşırdım, hem de sevindim. Bu konuda doğru davranış, Biga İİBF’nin davranışıdır. Bir eleştiriyle karşılaşan kurumun yapması gereken şey susmak değil, yöneltilen eleştirilere cevap vermektir. Kamuya karşı sorumluluk hisseden medenî bir kurumun yapması gereken davranış budur. Bu nedenle eleştirilerime cevap veren Biga İİBF’nin web sitesindeki duyuruyu hazırlayan kişi veya kişilere teşekkür ederim.
Biga İİBF’nin web sayfasında yayınlanan “kamuoyu duyurusu”nun altında veya üstünde veya içinde bu duyuruyu kimin yaptığı, duyurunun kimin tarafından imzaladığı yolunda bir bilgi yoktur. “Kamuoyu duyurusu” başlıklı bu açıklamanın Biga İİBF’ye atfedilebilmesi için, bu açıklamanın adı geçen Fakülte adına açıklama yapmaya yetkili kişi veya kurullar tarafından yapılmış olması lazımdır.
Biga İİBF web sayfasında yayınlanan duyuruyu kim yapmıştır? Biga İİBF Dekanı mı? Biga İİBF Yönetim Kurulu mu? Biga İİBF Fakülte Kurulu mu? Dekan değil, kurullar bu açıklamayı yapmışlar ise açıklama konusundaki kararı oy birliğiyle mi, oy çokluğuyla mı almışlardır?
Maalesef Türkiye’de çok yaygın olan isim gizleme geleneği galiba Biga İİBF’de de var. Bence bu “kamuoyu duyurusu”nun sahibinin, duyurunun altına ismini yazması gerekirdi. Nasıl ben ismimi gizlememiş isem, bana verilen cevapta da isim gizlenmemelidir. Benim kime (Dekana mı, Yönetim Kuruluna mı, Fakülte Kuruluna mı) cevap verdiğimi bilmem gerekir.
Söz konusu açıklamada isim belirtilmediğine göre, şimdi ben kendimde şunu deme hakkını görüyorum: Ben şahsen söz konusu “kamuoyu duyurusu”nda ileri sürülen görüşlerin Biga İİBF’nin öğretim üyesi topluluğunun çoğunluğu tarafından paylaşıldığını sanmıyorum.
Şimdi duyurunun içeriğine ilişkin cevaplarımı vereyim.
Kamuoyu duyurusunda benim makaleme verilen başlıca üç cevap vardır. Bunlar duyuruda girintili paragraf formunda verilmiş ve “1.”, “2.” ve “3.” şeklinde numaralandırılmıştır. Şimdi bunları sırasıyla görelim ve bunlara sırasıyla cevap verelim.
Biga İİBF’nin, “kamuoyu duyurusu”nda ilk madde özetle şöyledir (Maddenin tam metni için yukarıdaki duyurunun tam metnine bakılabilir):
Bu konuda benim yönelttiğim eleştiri, Biga İİBF öğretim elemanlarına veya Biga İİBF öğrencilerine yönelik değildir. Ben söz konusu İİBF’nin Biga’da kurulmasını eleştiriyorum. Bu eleştiride Biga İİBF “mensupları ve öğrencileri”nin rencide olmasını gerektiren bir şey yoktur. Onlar bu işin suçlusu değil, mağdurudurlar. Bu hususu zaten makalemde belirtmiştim. Biga İİBF “mensupları ve öğrencileri”nin çoğunluğunun gerçekte benim makalemden rencide olduklarını sanmam, tersine onların haklarını savunan makalemden mutlu olduklarını tahmin ederim.
Gelelim benim makalemin Biga İİBF’nin “paydaşlarını” rencide etmiş olduğu iddiasına. “Paydaşlar” kelimesiyle kimlerin veya hangi kurumların kastedildiği bilemiyorum. Bununla Biga İİBF öğrencileri sayesinde rant gelirlerini ve ticaretlerini artıran Biga halkı ve esnafı kastediliyorsa onların zaten benim makalemden haberleri olduğunu sanmam. “Paydaşlar” ile Biga Kaymakamlığı, Biga Belediyesi, Ağaköy Muhtarlığı veya Biga’da kurulu dernekler ve odalar kastediliyorsa, bu konuda bana cevap vermek Biga İİBF’ye değil, adı geçen idare, kurum ve kuruluşların kendilerine düşer.
“Derin taşra” ve “yağma” konusuna gelince şunları söylemek isterim. Evet doğrudur. Benim makalemde şöyle bir paragraf vardır:
Kanımca Çanakkale “taşra”, Biga ve Biga İİBF’nin kurulu bulunduğu Ağaköy “derin taşra”dır. “Derin taşra” terimini, Çanakkale ile Biga ve Ağaköy arasında farkı dile getirmek için kullandım. Çanakkale merkeze de, Biga’ya da, Ağaköy’e de “taşra” demek herhalde haksızlık olur. Duyuru metnini kaleme alan kişi veya kişiler aksini düşünüyorlarsa, bize Biga İİBF hocalarının kaçının Ağaköy’de, kaçının Biga’da, kaçının da Çanakkale merkezde (ve belki de başka şehirlerde) oturdukları konusunda bilgi vermeye çağırıyorum. Taşranın da kendi içinde derecesi vardır. Bu bir vakıadır.
“Yağma” kelimesini ise, Biga İİBF’nin bu açıklamasından sonra, açıklamaya hak vererek, makalemden çıkardım.
Biga İİBF’nin cevabında “halkın, evlerini öğrencilere barınma olanakları ve ihtiyaçlarına binaen kullanıma açmaları” diye bir ibare var. İnşallah okuyucular Biga halkının evlerini öğrencilere iyilik olsun diye, bedavaya açtıklarını sanmıyorlardır.
Yöre halkının ezici çoğunluğunun ilkokul mezunu olduğunun benim bir “yakıştırmam” olduğu iddiasına gelince: Biga nüfusunun eğitim durumuna ilişkin bir istatistiğe ulaşamadım. Ama Çanakkale il nüfusunun eğitim durumuna ilişkin bir istatistiğe ulaştım. TÜİK’in verilerine göre Çanakkale il nüfusunun %1,9’u okuma yazma bilmez; % 5,5’i okuma yazma bilir ama ilkokul mezunu değildir; % 54,8’i ise ilkokul mezunudur; % 21,7’si ise lise ve dengi okul mezunudur; nüfusun % 14,5’i yüksekokul ve fakülte mezunudur; nüfusun % 1,2’si ise yüksek lisans mezunudur. Bu konuda EK-1’deki istatistiğe bakılabilir. Gerek Biga’nın, gerekse Biga İİBF’nin kurulu bulunduğu Ağaköy’deki yerli nüfusun eğitim durumunun bu rakamlardan daha iyi olduğunu sanmam.
Biga İİBF’nin web sayfasında yayınlanan “kamuoyu duyurusu”nun 1 nolu cevabına ilişkin şunu söyleyeyim: Bu eleştirilerin muhatabı siz değilsiniz. Size yöneltilmeyen eleştirilere cevap vermekle zamanınızı harcamayınız. Ben sizi rencide etmiyor, tersine sizin Biga karşısındaki haklarınızı savunuyorum. Bırakın, bana cevap vereceklerse kendi hemşerilerim cevap versinler.
Bu arada belirteyim ki, Biga’da, “Biga Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu”nun 2017 yılında fakülteye dönüştürülmesi sonucu “Biga Uygulamalı Bilimler Fakültesi” isimli yeni bir fakülte kurulmuştur. Şu anda Biga’da fakülte sayısı ikidir.
Biga İİBF’nin, “kamuoyu duyurusu”nda 2 nolu madde, aynen ve tam metin olarak şöyledir:
“Akademinin Değersizleştirilmesi Üzerine” başlıklı makalemin Biga İİBF Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümlerinin geçtiği paragraflarını lütfen tekrar okuyunuz. Göreceksiniz ki, bu paragraflarda Biga İİBF Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümleri öğrencilerinin “kamu sınavları” veya duyurunun dipnotlarında verildiği üzere “KPSS” sınavlarında başarısına ilişkin bir iddia yoktur. Benim makalemde KPSS’nin adı dahi geçmez. Bu nedenle “bizim öğrencilerimizin KPSS’de başarılıdır” argümanının benim iddiamın çürütülmesiyle bir ilgisi yoktur.
Ben Biga İİBF örneğini kaymakamlık ve Dışişleri Bakanlığı meslek mensubu sınavları için verdim. Bu eleştiri de sadece Biga İİBF için değil, bütün İİBF’ler için geçerlidir. Yıllık 50 kişinin girebileceği bir meslek için 140 tane bölüm açmak akıl dışı bir şeydir. 140 bölümün olduğu ve buralardan her yıl binlerce öğrencinin mezun olduğu bir alanda, herhangi bir bölümün, örneğin Biga İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunlarının söz konusu sınavları kazanamamaları ne öğrencilerin, ne de bu öğrencilerin hocalarının bir kusurudur. Bu eleştirinin muhatabı da, Biga İİBF değil, Türkiye’de 126 tane kamu yönetimi ve 141 tane uluslararası ilişkiler bölümü açanlardır.
Ben, makalemin ilgili yerinde, Biga İİBF örneğini, kaymakam yetiştirmek için yüz küsur kamu yönetimi bölümü açmaya gerek olmadığı, yine diplomat yetiştirmek için yüz küsur uluslararası ilişkiler bölümüne ihtiyaç olmadığını göstermek için verdim. Tekrarlayayım: Ağaköy ile Kayapınar köyleri arasında yer alan Ağaköy merasında kurulu olan Fakültenizde diplomat yetişmez. Burada uluslararası ilişkiler bölümü açılması vahim bir hatadır.
Fakültenizin web sayfasında Kamu Yönetimi bölümünüzün mezunlarının kaymakamlık kadrolarında istihdam edilebildikleri (EK-2), Uluslararası İlişkiler bölümünüzün mezunlarının da Dışişleri Bakanlığında görev alabilecekleri (EK-3) yolunda ifadeler var. Bunun üzerine makalemde şu soruları sormuştum:
Biga İİBF’ye tekrar sormak istiyorum: 25 yıllık geçmişe sahip Fakültenizden mezun olan binlerce öğrenciden kaçı kaymakam olmuştur? Aynı şekilde şu an görevde olan diplomatlarımızın arasında Biga İİBF mezunu kaç adet diplomat vardır?
Bu sorulara doyurucu bir cevap veremiyorsanız, Fakülte web sayfasında mezunlarınızın kaymakam olabildiklerine ve Dışişleri Bakanlığına girebileceklerine yönelik ibareleri kaldırmayı düşünür müsünüz?
* * *Ben yıllarca Uludağ Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesinin Kamu Yönetimi, Uluslararası İlişkiler ve Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümlerinde anayasa hukuku, idare hukuku ve hukuka giriş dersi verdim. Kendi ders verdiğim öğrenciler arasından bir diplomat çıktığını duymadım. Tersine kendi ders verdiğim öğrencilere, bir üniversite mezununun normalde yapmaması gereken işleri yaparken rastladım. Geçtiğimiz yıllarda Özdilek mağazasında ayakkabı bakıyordum. Ayakkabı reyonundaki tezgahtardan yardım istedim. Tezgahtar bana “Hocam” diye hitap etti. Ben de kendisine “benim hoca olduğumu nereden biliyorsunuz” diye sordum. Bana ben sizin “Uludağ İİBF’den öğrencinizdim” dedi. Benim “niye bu işi yapıyorsunuz” soruma “başka bir iş bulamadım” cevabını verdi.
Bu konumda olan pek çok İİBF mezunu var. Yalan mı? Daha iyi iş bulanlar da bankada memur olarak çalışıyorlar. Ben tezgahtar veya bankada vezne memuru olsunlar diye mi bu gençlere anayasa hukuku dersi verdim? Bu gençleri kandırmayı bırakalım. Bu gençlere sen kaymakam olacaksın, sen diplomat olacaksın demek benim vicdanıma sığmıyor [2] .
Biga İİBF, makalemde tartıştığım genel bir sorunu resmetmek için verdiğim bir örnekten ibaret. Türkiye’de 197 tane İİBF ve benzeri fakülte var. Biga İİBF hocaları mutlu olacaksa, onlara şunu söyleyebilirim: Siz ülkemizdeki pek çok İİBF’den daha iyisiniz. Ama bu iyiliğiniz sizin öğrencilerinizin diplomat olmasını sağlayacak bir şey değil. Yanlışlık sizde değil. Yanlışlık sistemde, Türkiye’de 197 tane İİBF kurulmasında. Öğrencileriniz de, sizler de mağdurlarsınız. Hiç olmazsa sorumluluğunuzun olmadığı şeyi savunmaya kalkmayın.
Biga İİBF’nin web sayfasında yayınlanan “kamuoyu duyurusu”nda 3 nolu madde aynen ve tam metin olarak şöyledir:
a) Bir kere, Biga İİBF’nin adı, benim makalemde ulusal değil, “uluslararası sempozyumları” eleştirdiğim yerde örnek olarak geçmektedir.
Benim Bİga İİBF tarafından düzenlenen son iki “Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi”nin gerçekte uluslararası nitelikte olmadığı yolundaki eleştirime Biga İİBF şu cevabı vermiştir: “Eleştiriye tabi tutulan uluslararası nitelikli kongrelerimiz Yüksek Öğretim Kurulu tarafından belirlenen uluslararası kongre standartlarına uygun olarak gerçekleştirilmiştir”.
Ben Biga İİBF’nin düzenlediği söz konusu kongrelerin “Yüksek Öğretim Kurulu tarafından belirlenen uluslararası kongre standartları”na uygun olup olmadığını bilemem. Ama düzenledikleri söz konusu kongreler, ortalama bir adamın standartlarına göre bile “uluslararası kongre” değildir. Makalemde Biga İİBF tarafından düzenlenen son iki son iki Kongrede sunulan bildirilerin toplandığı Kongre Kitaplarından örnekler verdim. Son iki Kongre Kitabında bulunan bütün bildirilerin sahipleri Türk. 8’inci Kongre Kitabındaki bir bildiri, 9’uncu Kongre Kitabında ise iki bildiri hariç, kitapta bulunan bütün bildirilerin dili yine Türkçedir [3]. Veriler ortada. Yanılıyorsam lütfen beni yalanlayın. Bildirilerinin tamamı Türk yazarlara ait mi, değil mi? 8’inci Kongre Kitabındaki bir makale, 9’uncu Kongre Kitabında ise iki makale hariç, yabancı dilde bildiri var mı, yok mu? Sizin ve YÖK’ün “uluslararası”ndan anladığınız şey bu mu?
İstediğiniz kadar bizim “uluslararası” kongremiz, YÖK’ün belirlediği standartlara uygun deyiniz; kongreniz uluslararası değil, böyle bir kongrenin uluslararası olduğu iddiası, akla ve sağduyuya aykırıdır.
Bu eleştirim, Biga Belediyesine, Ağaköy Muhtarlığına ve Biga halkına yönelik değil. Size yönelik. Cevap verecekseniz lütfen bu soruma cevap veriniz.
b) Biga İİBF’nin “kamuoyu duyurusu”nun 3 nolu maddesinin sonunda şöyle bir cümle var:
Biga İİBF’nin “kamuoyu duyurusu”nun sonuna bu cümle neden eklenmiştir? Bununla “Bakın Kemal Gözler, bizim sempozyumlarımızı eleştiriyor; ama kendisi de bizim düzenlediğimiz sempozyumda bildiri sunmuştur” demek mi isteniyor?
Eğer böyleyse, bir kere bu, mantık olarak ilgisiz argümandır; çünkü benim makalemde Biga İİBF’nin ulusal değil, “uluslararası sempozyum” düzenlemesi eleştirilmektedir. Benim katıldığım 2008 yılında düzenlenen “Biga’nın Değerleri Sempozyumu” ise bir ulusal sempozyumdu.
İkinci olarak, asıl önemlisi, söz konusu Sempozyuma ben bu konuda genel duyuruyu görüp kendi başvurum sonucu katılmadım. Tersine Biga İİBF’nin o zamanki Dekanının daveti ve ricası üzerine katıldım. O dönem Biga İİBF Dekanı olan sayın hocamız ve adı geçen Sempozyumun düzenleme işini üstlenen ve benimle bağlantı kuran öğretim üyesi arkadaşımız izin verirlerse, konuya ilişkin (hatırladığım kadarıyla) sayın Dekan ile konuşmamızı ve düzenleme kurulunda yer alan ilgili öğretim üyesi arkadaşımızla yaptığım e-posta yazışmalarımızı açıklayabilirim.
Kendilerinin daveti ve ricası sonucu katıldığım bir sempozyumdan sonra kalkıp, “Kemal Gözler de bizim sempozyumumuzda bildiri sundu” demenin iyi niyetle bağdaşmadığını düşünüyorum.
Bu arada belirteyim ki, 2013’te Kamu Hukukçuları Platformundan sunduğum bir bildiri istisna tutulursa artık, uzun zamandan beri, sempozyumlarda ve kongrelerde bildiri sunmayı reddediyorum. Bu kararımın ne kadar isabetli bir karar olduğunu, Biga İİBF’nin web sayfasında yer alan bu “kamuoyu duyurusu” ile bir kez daha gördüm.
Biga İİBF’nin web sayfasında 29 Kasım 2019 tarihinde yayınlanan “Prof. Dr. Kemal Gözler’in ‘Akademinin Değersizleştirilmesi’ İsimli Makalesine Yönelik Kamuoyu Duyurusu”nun kimin tarafından yazıldığını bilmiyorum. Bu duyurunun Biga İİBF’nin Yönetim Kurulunun veya Fakülte Kurulunun veya Fakültedeki öğretim elemanları topluluğunun görüşünü yansıttığını da sanmam.
Bu duyuruyu her kim veya kimler yazmış ise, onlara özetle şunları söylemek isterim:
1. Ben, Biga İİBF’nin Biga’da kurulmuş olmasını eleştiriyorum. Bu eleştirinin muhatabı siz değilsiniz. Biga İİBF öğretim elemanları da, öğrencileri de suçlu değil, mağdurdurlar.
2. Ben, Biga İİBF öğrencilerinin KPSS başarısına ilişkin bir şey demedim. Benim makalemde KPSS kelimesi dahi geçmemektedir. Ben Biga İİBF örneğini kaymakamlık ve Dışişleri Bakanlığı meslek mensubu sınavları için verdim. Bu eleştiri de sadece Biga İİBF için değil, bütün İİBF’ler için geçerlidir. Yıllık 50 kişinin girebileceği bir meslek için 140 tane bölüm açmak akıl dışı bir iştir. Bu nedenle Biga veya başka İİBF mezunlarının Dışişleri Bakanlığı meslek mensubu sınavını kazanamamaları ne bu fakültelerin öğrencilerinin, ne de bu öğrencilerin hocalarının bir kusurudur. Bu eleştirinin muhatabı da Biga İİBF değil, Türkiye’de 126 tane kamu yönetimi ve 141 tane uluslararası ilişkiler bölümü açanlardır.
3. Ancak uluslararası kongrelere ilişkin eleştirimin muhatabı Biga İİBF’dir. Bu eleştirime ilişkin Biga İİBF’nin web sitesinde yayınlanan duyuruda verilen cevap ise şundan ibarettir: “Eleştiriye tabi tutulan uluslararası nitelikli kongrelerimiz Yüksek Öğretim Kurulu tarafından belirlenen uluslararası kongre standartlarına uygun olarak gerçekleştirilmiştir”. Bu cevaba verdiğim cevap ise şudur: Uluslararası kongrelerinizin YÖK’ün standartlarına uygun olup olmadığını bilemem; ama bildirilerinin hepsinin Türk yazarlara ait olduğu bir kongreye “uluslararası kongre” demek ortalama ve iyi niyetli bir insanın standartlarına aykırıdır.
* * *Maddelerde belirtilen somut iddialar ve bunlara ilişkin cevaplar dışında, şunu söylemek isterim:
Biga İİBF’yi sadece bir örnek olarak verdim. Biga İİBF gibi Türkiye’de yüzden fazla İİBF var. Biga İİBF’yi bunlara nazaran kötü olduğu için değil, bu İİBF’yi az çok tanıdığım ve kendi memleketimde kurulu olduğu için verdim. Geçmişte Biga İİBF’nin hocalarının bir kısmını şahsen tanıdım; benim tanışma şerefine nail olduklarım hep ciddi bilim insanlarıydı; içlerinden bazıları yurt dışında doktora yapmış birinci sınıf akademisyenlerdi.
Biga İİBF öğrencileriyle ise geçmişte olduğu gibi bugün de şurada burada karşılaşıyorum. Bigalıyım. Yılda pek çok defa da memleketime gidiyorum. Her yıl Ağaköy’den Kayapınar’a doğru olan yoldan pek çok defa geçiyorum ve KYK Kız Yurdundan İİBF binalarına doğru, Ağaköy merasından yürüyen kız öğrencileri gördükçe de üzülüyorum. Örnek olarak Biga İİBF’yi seçmemin sebebi budur.
Yine hatırlatmak isterim ki, “Akademinin Değersizleştirilmesi Üzerine” başlıklı makalemin 1 nolu dipnotunda açıkladığım gibi örnek olarak “Biga İİBF”yi seçmemin bir sebebi de, benim Bigalı olmamdır. Biga İİBF yerine onlarca İİBF'den birini örnek olarak seçebilirdim. Başkalarını kızdırmak yerine kendi hemşerilerimi kızdırmayı tercih ettim. Böylece yöreye değil, akademiye önem verdiğim konusunda samimiyetimden kuşkulanılmasın istedim. İlave edeyim ki, örnek olarak il merkezinde olan bir fakülteyi değil de, ilçede olan bir fakülteyi seçmemin sebebi, benim de ömrümün 10 yılını Gemlik denen kasabanın hukuk fakültesinde geçirmiş olmamdır. Yani ben de taşranın mağdurlarındanım. Bu nedenle de Biga İİBF'nin öğretim üyelerine karşı doğal olarak sempati duyuyorum.
* * *Bitirirken tekrar söyleyeyim: Türkiye’de her ile bir üniversite, her ilçeye de bir meslek yükseokulu veya fakülte kurulması uygulaması yanlıştır. Çanakkale’ye üniversite kurulması yanlıştır. Çanakkale’ye kurulan bu Üniversitenin en büyük fakültesinin Çanakkale merkeze 90 km uzaklıkta olan Biga’ya kurulması ise daha büyük bir yanlıştır. Bu yanlışın 27 yıldır sürüyor olması bu yanlışı doğru hale getirmez.
Biga İİBF’nin Biga’nın ekonomik ve sosyal yaşamına önemli katkılarda bulunduğu açıktır. Biga İİBF’nin kurulmasından önceki son nüfus sayımı olan 1990 nüfus sayımına göre Biga’nın nüfusu 20.753 idi [4]. Bir kasabanın ekonomik ve sosyal durumuna katkıda bulunması için fakülte kurulmaz. Bir fakülte, üniversite düzeyinde eğitim vermek ve bilimsel araştırma yapmak amacıyla kurulur. Biga, bu amaçlar açısından uygun bir yer değildir. Üniversite, akademik amaçlarla kurulur. Taşranın geliştirilmesi için üniversite kurulması akademiye yapılmış büyük bir haksızlıktır.
2 Aralık 2019