TÜRK ANAYASA HUKUKU SİTESİ

www.anayasa.gen.tr 

 

 

 

PROF. DR. İBRAHİM KABOĞLU VE DOÇ. DR. MURAT SEVİNÇ’İN KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILMASI HAKKINDA BİR AÇIKLAMA

 

  

Prof. Dr. Kemal Gözler*

7 Şubat 2017 tarihli ve 29972 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 686 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim KABOĞLU ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat SEVİNÇ’in kamu görevinden çıkarıldığını büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım.

Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi yoluyla kamu görevlilerinin kamu görevinden çıkarılması işleminin bizatihi kendisinin hukuka uygunluğu fevkalade tartışmalıdır. Ancak bir ihtimal bu tür KHK’lerle bir kamu görevlisinin görevine son verilebileceği kabul edilse bile, bu yetki, ancak, olağanüstü hâl ilân sebebiyle ilgili olarak kullanılabilir.

686 sayılı Olağanüstü Hâl KHK’si dahil, son dönemde çıkarılan bütün Olağanüstü Hâl KHK’lerinin dayanağı, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonra 20 Temmuz 2016 tarihinde çıkarılan “Olağanüstü Hâl İlanına Dair Bakanlar Kurulu Kararı”dır. Bu Bakanlar Kurulu Kararı, TBMM tarafından 21 Temmuz 2016 tarihinde onaylanmış ve daha sonra da olağanüstü hâlin süresi 11 Ekim 2016 ve 3 Ocak 2017 tarihli kararlarla süresi uzatılmıştır. 20 Temmuz 2016 tarihli olağanüstü hâl ilân kararının dayanağı ise Millî Güvenlik Kurulunun 20 Temmuz 2016 tarih ve 498 sayılı tavsiye kararıdır. Bu kararda olağanüstü hâl ilân etme işleminin sebep unsuru şu şekilde açıklanmıştır:

“Fetullahçı Terör Örgütü adı verilen bir ihanet çetesi, 15 Temmuz 2016 tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki mensupları vasıtasıyla silahlı bir darbe girişimi başlatmıştır. … Bu çerçevede, demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla, Anayasamızın 120. maddesi gereği, hükümete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması kararlaştırılmıştır”[1].

Görüldüğü gibi 20 Temmuz 2016 tarihinde ilân edilen olağanüstü hâlin “sebep” unsuru, 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan “darbe girişimi” ile tehdit edilen “demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi”dir.

Bu şekilde açıklanan sebep unsuru göz önünde tutulursa, bir ihtimal, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünde rol almış veya bu darbe teşebbüsünü yapan “Fetullahçı Terör Örgütü”nün mensubu olan kamu görevlilerinin kamu görevinden olağanüstü hâl KHK’siyle çıkarılmasının hukuka uygun olduğu düşünülebilir. Ne var ki, olağanüstü hâl kararnamesiyle, bu kararnamelerin dayanağı olan olağanüstü hâl ilân işleminin sebep unsuruyla ilgisiz bir şekilde bazı öğretim üyelerinin kamu görevinden çıkarılması, doğrudan doğruya olağanüstü hâl ilân işleminin kendisiyle ve dolayısıyla  olağanüstü hâlin varlık sebebiyle çelişki halindedir.

Kimsenin unutmaması gerekir ki, Türkiye’de şu an yürürlükte olan olağanüstü hâlin varlık sebebi, 15 Temmuz darbe teşebbüsüdür. Bu darbe teşebbüsüyle ilgisi olan kişilerin kamu görevinden çıkarılması, olağanüstü hâlin kendi mantığı çerçevesinde, belki hukuka uygun görülebilir. Ancak bu darbe teşebbüsüyle ve keza bu darbe teşebbüsünün arkasındaki FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, ilgisi olduğu da iddia edilmeyen kişilerin, olağanüstü hâl KHK’siyle kamu görevinden çıkarılması bizzat olağanüstü hâlin kendi varlık sebebiyle çelişir; böyle bir işlem sebep unsuru bakımından hukuka aykırıdır.

Zira Anayasamızın 119’uncu maddesinin üçüncü fıkrası, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna, herhangi bir konuda  değil, sadece ve sadece “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda” kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektedir.

Olağanüstü hâl ilân sebebiyle ilgisi olmayan ve dolayısıyla “olağanüstü hâl gerekli kıldığı konular” kapsamının dışında bulunan bir işlemin olağanüstü hâl KHK’si yoluyla yapılması, apaçık bir şekilde Anayasamızın 119’uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne aykırıdır. Bu ağır ve bariz bir hukuka aykırılıktır.

Olağanüstü hâl KHK’leri Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarıyla çıkarılmaktadır. Bu KHK’lerin sorumluluğunu Bakanlar Kurulu taşır. KHK’lerin ekindeki listeler de KHK’nin ayrılmaz bir parçasıdır. KHK ekindeki listelerin sorumluluğu da Bakanlar Kuruluna aittir. KHK’yerin ekindeki listelerde isimleri sayılmak suretiyle yüz bin civarında kamu görevlisinin kamu görevinden çıkarıldığı söyleniyor. Bakanlar Kurulu üyelerinin imza atmadan önce yüz bin kişinin isimlerini tek tek görüp, durumlarını tek tek inceledikleri düşüncesi pek akla uygun bir düşünce değil.

Pek muhtemelen kamu görevinden çıkarılacak kişilerin isimleri liste olarak başka kamu görevlileri tarafından hazırlanıp Bakanlar Kuruluna sunuluyor. Söz konusu KHK’lerin eki listeleri hazırlayan kamu görevlilerinin, görevlerini hukuka uygun olarak ve özellikle de Anayasamızın 119’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular” şartını göz önünde bulundurarak yerine getirmeleri gerekir. Bakanlar Kurulu, sorumluluğunu taşıdığı KHK’lerin ekindeki listeleri hazırlayan kamu görevlilerinin hukuka uygun davrandıklarını ciddi bir şekilde denetlemelidir. 

Tekrarlamak istiyorum: Bugün Türkiye’de olağanüstü hâl KHK’si çıkarılabilmesinin sebebi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilân edilen olağanüstü hâldir. Olağanüstü hâl KHK’leri ekindeki listeleri hazırlayanların, kendilerine şu soruyu sormaları gerekir: “İsmini listeye eklediğim bu kişinin, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya bu girişimin arkasındaki FETÖ ile ne ilgisi var?”

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Doç. Dr. Murat Sevinç, benim kendileriyle aynı alanda çalıştığım ve kendilerini az çok tanıdığım iki değerli meslektaşımdır. Her ikisi de bu ülkenin en saygın anayasacıları arasında yer alır. İbrahim Kaboğlu veya Murat Sevinç’in “Fetullahçı Terör Örgütü”ne veya herhangi bir terör örgütüne “üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı” olduğu iddiası gülünç, acıklı ve inandırıcılıktan yoksun bir iddiadır.

Bakanlar Kurulunu bu vahim hatadan bir an önce dönmeye ve imzaladıkları KHK’lerin eki listeleri hazırlayan kamu görevlilerini ciddi bir şekilde denetlemeye davet ediyorum.

9 Şubat 2017. Prof. Dr. Kemal Gözler

 

NOT: Bu açıklamada Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Doç. Dr. Murat Sevinç’in isimlerinin zikredilmesi, benzer durumda olan diğer öğretim üyelerinin isimlerinin dışlandığı anlamına gelmez. Sadece Profesör Kaboğlu ve Doçent Sevinç’in isimlerini zikretmemin sebebi, kendileriyle aynı alanda çalışıyor olmam ve kendilerini şahsen tanımamdır. Açıklamanın yayınlanmasından sonra gelen tepkiler üzerine bu notu düşmekte yarar gördüm. 10 Şubat 2017. K.G.

 

 

 

 

© 2017. Kemal Gözler.

Bu açıklama şu şekilde zikredilebilir:

Kemal Gözler, “Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Doç. Dr. Murat Sevinç’in Kamu Görevinden Çıkarılması Hakkında Bir Açıklama”, www.anayasa.gen.tr/kaboglu-sevinc.htm (Konuluş Tarihi: 9 Şubat 2017)

___________________

 

Açıklamanın 9 Şubat 2017 günü yayınlanan  ilk versiyonu için: http://www.anayasa.gen.tr/kaboglu-sevinc-v1.htm

___________________

Ana Sayfa: http://www.anayasa.gen.tr

Editör: Kemal Gözler

E-mail: kgozler[at]hotmail.com

Konuluş Tarihi: 9 Şubat 2017

Son Değişiklik: 10 Şubat 2017