TÜRK ANAYASA HUKUKU SİTESİ

 anayasa.gen.tr

Ana Sayfa: www.anayasa.gen.tr

26 Ekim 2008 Tarihli Kaymakam Adaylığı Sınavında
Hatalı ve Eleştiriye Açık Sorular

 

Prof. Dr. Kemal Gözler

Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Öğretim Üyesi

 

 

SORU 59 Kanımızca bu soru yanlıştır.

 

56. Aşağıdakilerden hangisi idare hukukunun kaynaklarından biri değildir?
A) Tüzük
B) Örf ve adet
C) İdari teamül
D) Uluslararası antlaşma
E) Kanun hükmünde kararname

 

ÖSYM'nin yayınladığı cevap anahtarında doğru cevap olarak B şıkkı verilmiştir.

(Kaynak: http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFF88F742D0D71125144C5498E65CCBF29)

 

AÇIKLAMA:
Gerçekten de B şıkkında belirtilen "örf ve adet hukuku" kural olarak idare hukukunun bir kaynağı değildir. (Bkz. K. Gözler, İdare Hukuku Dersleri, Bursa, Ekin, 7. Baskı, 2008, s.37). Dolayısıyla B şıkkı işaretlenmesi gereken şıktır.

 

ANCAK C şıkkında belirtilen "idari teamül"ler de idare hukukunun bir kaynağı değildir. Sebebi konusunda bizim İdare Hukuku Dersleri, s.37'e bakılabilir (ilgili kısım aşağıdadır):

 

“İdarî Teamül ve Tatbikat”.- İdari uygulamalarda, kanuni bir zorunluluk olmamasına rağmen, belli konularda eskiden beri kendisine çoğunlukla uyulan birtakım tutum ve davranışlar da vardır. Bunlara kısaca “idarî teamül ve tatbikat” denir. İdarenin gerçekten işleyişini anlamak için bu tür teamül ve tatbikatı da bilmek gerekir. Ancak teamül ve tatbikat örf ve adet hukuku kuralı değildir ve hukukun kaynağı da olamazlar . Zira, idarenin yaptığı bir işlemi idare mahkemeleri, bu işlem hukuka aykırı olmadıkça, sırf idarenin eski uygulamalarına aykırı olduğu için iptal edemez . Nitekim Danıştay idarenin eski uygulamasından vazgeçebileceğine karar vermiş ve şöyle demiştir: “Geçmiş yıllara ilişkin kararnamelerde anılan görev ünvanları için ayrı miktar ve oranlarda zam ve özel hizmet tazminatı belirlenmiş olmasının, uygulamanın bu şekilde sürdürülmesini zorunlu kılmayacağı açıktır. İdareler, hizmet gereklerine ve değişen koşullara göre, yeni düzenlemeler yapabilirler” (Danıştay Sekizinci Dairesi, 7 Kasım 1995 tarih ve E.1995/2464, K.1995/3442 Sayılı Karar, Danıştay Dergisi, Sayı 91 s.833).

 

Dolayısıyla 59'uncu soru da işaretlenmesi gereken iki tane şık vardır (b ve c şıkları). Aynı soruda iki doğru cevap olduğu için ise bu soru kanımızca yanlıştır ve bu nedenle de iptal edilmesi gerekir.

 

 


 

SORU 71. Kanımızca bu soru üçte iki oranında hatalıdır.


71. İdare hâkimi aşağıdaki davalardan hangisine bakmaktan yasaklıdır?
A) İki taraftan birine yol gösterdiği davalara
B) Dördüncü dereceye kadar civar hısımlarına ait davalara
C) Genel olarak tarafsızlığından kuşku duyulan davalara
D) Aralarında evlilik ilişkisi kalmasa dahi karısına ait davalara
E) Bilirkişi olarak dinlendiği davalara
(Kaynak: http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFF88F742D0D71125144C5498E65CCBF29)

 

Cevap anahtarında bu sorunun doğru cevabı olarak " D " şıkkı verilmiştir. Ancak sorunun B şıkkındaki ifadede de doğruluk payı vardır.
AÇIKLAMA
B şıkkında “Dördüncü dereceye kadar civar hısımlarına ait davalara” denmektedir. “Dördüncü dereceye kadar” ifadesi ilk üç dereceyi de kapsar. Dolayısıyla hâkim ilk üç derecedeki civar hısımlarının davasına bakamaz. Çünkü Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 28’inci maddesinin ikinci bendine göre hâkim “üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) … civar hısımlarının” davasına bakmaktan memnudur. Dolayısıyla “Dördüncü dereceye kadar” ifadesi ilk üç dereceyi de içerdiği için sorunun B şıkkı da kısmen doğrudur. Bu nedenle bu soruda bir tam, bir de kısmen doğru iki cevap vardır; dolayısıyla bu soru hatalıdır.

 

NOT: Yukarıdaki soruda "hakimin reddi sebepleri" değil, "hakimin davaya bakmaktan yasaklı olduğu haller" sorulmaktadır. HUMK, m.28'de "Hakimin Davaya Bakmaktan Memnuiyeti (Yasaklılığı)" halleri; HUMK, m.29'da ise "Hakimin Reddi" (m.29) sebepleri düzenlenmiştir. Dolayısıyla soru m.28'e göre çözümlenmelidir.


 

 


 

39. Soru. Kanımızca bu soru üçte iki oranında hatalıdır.


39. 1982 Anayasası’nda aşağıdaki temel hak ve hürriyetlerden
hangisi için herhangi bir sınırlama
sebebi öngörülmemiştir?

A) Basın hürriyeti
B) Dernek kurma hürriyeti
C) Çalışma ve sözleşme hürriyeti
D) Din ve vicdan hürriyeti
E) Haberleşme hürriyeti
 

ÖSYM'nin yayınladığı cevap anahtarında doğru cevap olarak C şıkkı verilmiştir.

(Kaynak: http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFF88F742D0D71125144C5498E65CCBF29)


 

AÇIKLAMA:

C şıkkında belirtilen "çalışma ve sözleşme hürriyeti" için gerçekten Anayasa m. 48'de belirtilen bir sınırlama sebebi yoktur. Dolayısıyla C şıkkı işaretlenmesi gereken şıktır.

 

ANCAK sorununu D şıkkının da doğru olduğu iddia edilebilir. Bu iddia şu iki sebebe dayandırılabilir:

ÇÜNKÜ;

1-

D şıkkında yer alan "din ve vicdan hürriyeti" terimi ile ifade edilen şey, tek bir hürriyet değil, iki ayrı hürriyettir. "Vicdan hürriyeti" AY, m.24/1'de düzenlenmiştir ve bu hürriyet için Anayasada öngörülmüş bir sınır yoktur. Dolayısıyla D şıkkında yer alan "vidan hürriyeti" ifadesi doğru bir ifadedir; çünkü soru kökünde "aşağıdaki temel hak ve hürriyetlerden hangisi için herhangi bir sınırlama sebebi öngörülmemiştir" diye sorulmaktadır.

 

Bu iddiaya karşılık olarak, Anayasamızın 24'üncü maddesinin başlığının "din ve vicdan hürriyeti" olduğu ve dolayısıyla "din ve vicdan hürriyeti" diye tek bir hürriyetin olduğu savunması yapılabilir. M.24'ün başlığının "din ve vicdan hürriyeti" olduğu doğrudur; ancak bunun böyle olması, m.24'te düzenlenen şeyin "din ve vicdan hürriyeti" diye tek bir hürriyet olduğu anlamına gelmez. m.24'ün metnine bakıldığında vicdan hürriyetinin m.24/1'de düzenlendiğini, din hürriyetinin bir kısmı olan dini inanç hürriyetinin m.24/1'de diğer kısmı olan ibadet hürriyetinin ise m.24/2'de düzenlendiğini ve bunların farklı hükümlere tabi tutulduğunu görülmektedir. Kaldı ki, "din ve vicdan hürriyeti" şeklinde tek bir hürriyet olduğu yolundaki savunma, 24'üncü maddenin kenar başlığında "din ve vicdan hürriyeti" teriminin kullanılmış olmasına dayanmaktadır. Oysa, Anayasamızın 176'ncı maddesine göre, madde kenar başlıkları Anayasa metninden sayılmazlar.  Dolayısıyla 24'üncü maddenin başlığında "din ve vicdan hürriyeti" ifadesinin kullanılmış olmasının doğuracağı bir hukuki sonuç yoktur.  Bu şunu göstermektedir ki, ÖSYM için anayasa hukuku sorusu hazırlayan kişiler, anayasa hukuk kitaplarındaki bilgilere bakmak yerine, körü körüne Anayasanın metninden hareket etmektedirler. Bu nedenle de bu tür hatalara düşmektedirler.

 

2-

Yukarıda belirtildiği gibi "vidan hürriyeti" esas alınırsa yukarıdaki soru tamamıyla yanlış olmaktadır. "Din hürriyeti" esas alınırsa ise yukarıdaki soru kısmen yanlış olmaktadır. ŞÖYLE:

 

Öncelikle belirtelim ki, "din ve vicdan hürriyeti" Anayasa, m.24'te düzenlenmiştir. Bu maddede din hürriyeti, "dini inanç " (fıkra 1) ve "ibadet hürriyeti" (fıkra 2) olarak ikiye ayrılıp düzenlenmektedir. Bunlardan birincisi için, yani "dini inanç" (fıkra 1) için bir sınır öngörülmemiş; ama bunlardan ikincisi, yani "ibadet hürriyeti" (fıkra 2) için ise adı geçen fıkrada sınır öngörülmüştür.

 

Soru metninde kullanılan "din ve vicdan hürriyeti" ifadesindeki "din... hürriyeti" terimi, hem "dini inanç" hürriyetini, hem de "ibadet hürriyeti"ni içerir.  İbadet hürriyeti için ise Anayasamızda (m.24/2) öngörülmüş sınır bulunmaktadır. Dolayısıyla din hürriyetinin ibadet hürriyeti kısmı esas alınırsa bu soruda hata yoktur; çünkü bu hürriyet için Anayasamızda öngörülmüş sınır vardır. ANCAK,  din hürriyetinin birinci kısmı olan "dinin inanç hürriyeti" esas alınırsa, bu soru yanlış hale gelmektedir; çünkü, bu hürriyet için AY, m.24/1'de öngörülmüş bir sınır yoktur.

 

O halde D şıkkındaki "din ve vicdan hürriyeti" şeklindeki ifade yanlıştır. Bu ifade "ibadet hürriyeti" şeklinde olsaydı soru doğru olurdu; çünkü yukarıda açıklandığı gibi ibadet hürriyeti için Anayasada öngörülmüş sınır vardır.

 

SONUÇ: Sonucu bir şema yardımıyla şu şekilde gösterebiliriz:

Görüldüğü gibi D şıkkının üçte biri DOĞRU, üçte ikisi YANLIŞtır.

 

 


Soru 38. Kanımızca bu soru yanlış olmasa bile eleştiriye acıktır.

 

38. Aşağıdakilerden hangisi, 1982 Anayasası’nda
seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını
öngören düzenlemede yer almaz?
A) Serbest oy          B) Eşit oy
C) Gizli oy              D) İki dereceli seçim
E) Açık sayım ve döküm

 

CEVAP anahtarında doğru cevap olarak D şıkkı verilmiştir. Gerçekten de AY, m.67'ye göre seçimler iki dereceli değil, tek dereceli olmak zorundadır.

ANCAK Sorudaki A şıkkındaki "serbest oy" ifadesi eleştiriye açık bir ifadedir.

Çünkü söz konusu ilke anayasa hukukunda "serbest oy ilkesi" diye değil, "seçimlerin serbestliği ilkesi" diye geçer. Bkz.: Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 6.B, s.255; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 8. B., s.92; Sabuncu, Anayasaya Giriş, 11.B., s.112. Ne var ki seçim ilkelerinin düzenlendiği Anayasamızın 67'inci maddesinde

 

"Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yargı denetim ve gözetimi altında yapılır"

 

denmektedir. Maalesef Anayasamızın bu ifadesi gerek dilbilgisi bakımından düşük, anayasa hukuku bilgisi bakımından ise yanlıştır. Bu cümleden neyi anlamak gerekmektedir? Aslında cümlede "seçimler ve halkoylaması serbesttir" denmeliydi. Ancak cümlede böyle denmemektedir. (Zaten böyle denseydi, bu soru hatalı olurdu; çünkü A şıkkında "seçimlerin serbestliği" değil, "serbest" ifadesi kullanılmaktadır). O halde "serbest" kelimesinin kendisinden sonra gelen eşit, gizli, tek dereceli, genel kelimeleri gibi "oy" kelimesinin tamlayanı olduğunu varsaymak ve ortada çok tamlayanlı bir sıfat tamlaması olduğunu düşünmek gerekir. Dolayısıyla AY, m.67/2'ye göre "serbest... oy" esası diye bir ilke var.  Dolayısıyla bu nedenle yukarıdaki soruda bir hata yoktur; çünkü "serbest oy" denen şey, AY, m.67'de geçmektedir.

 

Ne var ki yukarıda açıklandığı gibi "serbest oy"  ifadesi anayasa hukuku açısından yanlış bir ifadedir.  Anayasa hukuku kitaplarından bu konuyu çalışan sınava giren adaylar pek muhtemelen anayasa hukukunda "serbest oy" diye tuhaf bir ilkenin olmadığını, bunun doğrusunun "seçimlerin serbestliği" ilkesi olduğunu hatırlayıp  A şıkkını sorunun işaretlenmesi gereken şıkkı sanıp işaretleyebilirler ve böylece puan kaybetmiş olurlar. Çünkü bildikleri bilgi anayasa hukuk kitaplarına göre doğru, ama maalesef bizim Anayasamızın 67'ini maddesinin ikinci fıkrasının metnine göre yanlıştır. Bu vesileyle bir kez daha belirtelim ki, ÖSYM'ye anayasa hukuku sorusu hazırlayan kişiler, anayasa metninden soru hazırlamayı bırakmaları gerekir. Adayların bu sınavda sorumlu oldukları şeyin  adı "Anayasa" değil, "Anayasa Hukuku"dur. Anayasa açısından olmasa da., Anayasa hukuku açısında "serbest oy" ifadesi de yanlıştır. Soru hazırlayanların anayasa metnine bağlılıkları artık sapkınlık düzeyine ulaşmaktadır. Anayasa metininde, her nasılsa yanlış kullanılmış ifadeleri bile soru olarak sorabilmektedirler.

 

Biz daha önce de pek çok defa ifade ettiğimiz gibi Anayasa metninden soru hazırlanmasına prensip olarak karşıyız. Bu yöntem, öğrencileri ezbere itmekte ve bu şekilde hazırlanan sorular da kaçınılmaz olarak ayrıntıya kaçmaktadır. Ayrıntıyı en iyi hatırlayan adaylar da bu sınavda başarılı olmaktadır. Amaç, kaymakam veya hakim adayı olarak, genel prensipleri öğrenmiş, akıl yürütmesi sağlam, zeki adayları mı seçmek; yoksa ayrıntıda yüzen ezber yeteneği güçlü kişileri mi seçmek? ÖSYM'nin bu konuyu ciddi bir şekilde düşünmesi gerekir. ÖSYM, bu konuda maalesef yıllardır bir ilerleme kaydetmemiştir. Sanırım, artık ÖSYM'ye soru hazırlama yetkisini devretmiş olan Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının bu konuda ipleri eline alması ve ona göre ÖSYM ile protokol yapmaları gerekir.

 

 


NOT: Yukarıda soruların hatalı olabileceği hususunu bana email ile bildirerek, bu konuda benim dikkatimi çeken Berk Bozkurt'a, Nazım Küçük'e, Bedirhan İmamoğlu ve Selami Korkutata'ya çok teşekkür ediyorum.


 

 

SORU 96. Bu soruda iki doğru cevap vardır. O nedenle bu soru hatalıdır.

 

Önce soru metnini verelim:

 

96. Aşağıdakilerden hangisi kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarından veya üst kuruluşlarından
biri değildir?

A) Trabzon Barosu
B) Polatlı Ticaret Borsası
C) Mersin Deniz Ticaret Odası
D) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu
E) Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu

(Kaynak: ftp://dokuman.osym.gov.tr/2008KAYMAKAMLIK/kaymakamlik2008alanbilgisi.pdf)

 

ÖSYM'nin yayınladığı cevap anahtarına göre bu sorunun doğru şıkkı E şıkkıdır. Gerçekten de "Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu", kamu tüzel kişiliğine sahip bir meslek kuruluşu değil, bir sendika üst kuruluşudur.

 

Ancak sorunun B şıkkı da doğrudur. Çünkü, ticaret borsaları "kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu" değil, doğrudan doğruya "kamu kurumu"durlar. Bunlar birer "meslek kuruluşu" değildir. Çünkü, Anayasamızın 135'nci maddesine göre "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı" ile kurulan kamu tüzel kişilikleridir. Söz konusu borsaların kurulmasında böyle bir amaç yoktur.

 

18 Mayıs 2004 tarih ve 5174 sayılı TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ İLE ODALAR VE BORSALAR KANUNUnun 28'inci maddesinde ticaret borsaları,

"bu Kanunda yazılı esaslar çerçevesinde borsaya dahil maddelerin alım satımı ve borsada oluşan fiyatlarının tespit, tescil ve ilânı işleriyle meşgul olmak üzere kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlardır" diye tanımlanmıştır. Söz konusu Kanunda bunları "meslek kuruluşu" olarak niteleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Oysa aynı Kanunda düzenlenen "odalar" açıkça "kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları" olarak nitelendirilmişlerdir (m.4)
 

B şıkkındaki "Polatlı Ticaret Borsası" bir meslek kuruluşu olmadığına göre, sorunun doğru şıkkı olarak işaretlenebilir. Bu durumda ise sorununu iki doğru cevabı olmaktadır ki, bu sorunun hatalı olduğunu gösterir.

 

(NOT: 96'ncı sorudaki hatayı bana bildiren sayın İsmail KÖKSAL'a teşekkür ediyorum.)

 

 

 


 

(c) Kemal Gözler, 2008. Bu sayfadan 

Kemal Gözler, "26 Ekim 2008 tarihli Kaymakam Adaylığı Sınavında Hatalı Sorular", http://www.anayasa.gen.tr/kaymakamlik2008-hatalisoru.htm

şeklinde kaynak gösterilerek kısmen veya tamamen alıntı yapılabilir.

 


 

Editör: Kemal Gözler

E.mail: kgozler[at]hotmail.com

Ana sayfa: www.anayasa.gen.tr

Konuluş Tarihi: 30 Ekim 2008, Son Değişiklik: 18 Kasım 2009