[Ana Sayfa]

KORSAN DERS KİTABI SORUNU
Türkiye’de Fikrî Mülkiyet Bilinci Üzerine
(Korona Günlerinde Telif Hakları)



Kemal Gözler*

“Korsan ders kitabı” konusu, eskiden beri üzerinde yazmak istediğim bir konu. Ancak şimdiye kadar yazamadım. Çünkü insanın kendisinin de dâhil olduğu parasal bir konuda yazı yazması pek yakışık almıyor. Ama artık daha fazla susmanın bir anlamı yok. Zira korsan kitap sorunu artık dayanılmaz bir hâl aldı; iş çığırından çıktı. Ortada tam bir yağma var. Telif hakları yağmalanmış diğer meslektaşlarımı bilmem ama ben artık susmayacağım. Alın terime sahip çıkmak sanıyorum benim en doğal hakkımdır.

İlave edeyim ki, burada dile getirdiğim korsan ders kitabı sorunu [1], bana özgü bir sorun değil, Türkiye’de bütün ders kitabı yazarlarını ilgilendiren genel bir sorundur. Türkiye’de hukuk fakültelerinde okutulan ders kitapları arasında korsan baskısı yapılmamış çok az kitap vardır; korsan dijital versiyonu öğrenciler arasında elden ele dolaşmayan ders kitabı ise herhalde yoktur.

I. KORSAN KİTAP NEDİR? KORSAN KİTABIN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Korsan kitabın ne olduğunu görmeden önce orijinal kitabın ne olduğunu görmekte yarar var.

Orijinal kitap, bir yayınevinin yazar ile yaptığı yayın sözleşmesi uyarınca çoğalttığı ve bandrol gibi diğer koşullara uyarak satışa arz ettiği kitaptır [2].

Korsan kitap ise, orijinal kitabın izinsiz bir kopyasıdır. Bu kopya, orijinal kitabın, kapağı ve içeriği dahil, noktası virgülüne aynısıdır.

Korsan kitabın “korsan kâğıt kitap” ve “korsan dijital kitap” olmak üzere iki çeşidi vardır.

1. Korsan Kâğıt Kitap

Korsan kâğıt kitap, orijinal kitap gibi kâğıt üzerine basılıdır. Kitap tekrar dizilmemiştir. Korsan kitap, gerek içeriği, gerekse kapağı bakımından orijinal kitabın birebir aynısıdır. Korsan kâğıt kitap üretmenin iki yolu vardır: Korsan kitaplar eskiden, korsan matbaalarda basılırdı [3]. Şimdilerde korsan kitaplar, ileri düzey fotokopi makineleriyle çoğaltılıyor [4].

Gelişmiş fotokopi makineleriyle çoğaltılmış korsan kitaplar, matbaada basılmış korsan kitaplara nazaran Türkiye’de ders kitabı yayıncılığına daha büyük zarar verdiler ve vermeye de devam ediyorlar. Bu tür korsan yayıncılıkla mücadele etmek çok zor. Çünkü korsan fotokopiciler, orijinal kitaptan aynı anda binlerce korsan kitap çoğaltıp satışa arz etmiyorlar. Günlük satabilecekleri miktarda nüshayı çoğaltıyorlar; onlar bitince tekrar çoğaltıyorlar. Hatta sipariş üzerine çalışan korsan fotokopiciler var.

Kitap korsanları hukuk fakültelerinin olduğu hemen hemen her yerde var. Bazı kitap korsanları hukuk fakültelerin içine kadar giriyorlar. Bunlar genellikle hukuk fakültelerine yakın bir fotokopicide veya bir kırtasiye dükkanında faaliyet gösteriyor. Kitap korsanları bu işi örgütlü bir şekilde yapıyorlar. Bunlarla mücedele etmek çok zor. Aslında bunlarla mücadele etmenin hukukî yolları var, ama adlî makamların duyarsızlığı yüzünden bu yollar etkili bir şekilde işletilemiyor. Korsan kitapçılara zaman zaman baskınlar yapılıyor, tutanaklar tutuluyor, az da olsa davalar da açılıyor; ama bunların çoğunluğu sonuçsuz kalıyor.

Neden Korsan Kitap Var?- Korsan ders kitabı varsa bunun bir alıcısı olduğu için var. Öğrenciler korsan ders kitabı satın almasalar hâliyle korsan ders kitabı olmaz. Öğrenciler neden korsan kitaba ilgi gösteriyorlar? Bu sorunun basit bir cevabı var. Çünkü korsan kitap orijinal kitabın üçte bir veya yarı fiyatına. Pek çok öğrenci, 50 lira vermek yerine aynı kitabın korsanını 20-25 liraya almayı tercih ediyor.

Peki nasıl oluyor da korsan kâğıt kitap, orijinal kitaptan daha ucuza satılabiliyor? Cevabı basit. Çünkü korsan kitabın kâğıt ve mürekkepten başka bir maliyeti yok. Orijinal kitabın maliyeti içinde ise, telif ücreti, tashih ücreti, dizgi ücreti, grafiker ücreti, montaj ücreti, film ücreti veya CTP ücreti, kalıp ücreti gibi çeşitli ücretler var. Dahası orijinal kitap nedeniyle yayınevi vergi ödüyor; yazarın telif ücreti üzerinden de stopaj kesiliyor. Keza orijinal kitabın fiyatının bir kısmı da dağıtımcı ve perakendeci paylarından oluşuyor. Bu maliyet unsurlarının hiçbiri korsan kitapta yok. Korsan kitapçı, yazara telif ücreti ödemiyor. Dizgi yaptırmıyor. Hazır kitabı tarayarak çoğaltıyor. Korsan baskıcının, tarama, kâğıt ve mürekkepten başka bir gideri yok. Vergi de ödemiyor. Aslında korsan baskı kitabın maliyeti, orijinal kitabın maliyetinin yarısı bile değil, pek muhtemelen dörtte biri. Korsan kitapta büyük bir kâr marjı var. Yine vakıa şu ki, bir korsan baskıcının, korsan kitaptan kazandığı parayı yasal yayınevi orijinal kitaptan kazanamıyor.

Yasal bir yayınevinin korsan kitapçıyla rekabet etmesinin imkân ve ihtimali yoktur. O nedenle öğrencilerin yasal yayınevlerinden ucuz orijinal kitap beklemeleri gerçekçi bir beklenti değildir. Ayrıca korsan nedeniyle baskı adedi düştükçe kitabın birim maliyeti artıyor. Yayınevleri 600 adet bastıkları bir kitabı 6000 adet basabilselerdi, kitabı belli bir ölçüde de olsa daha ucuza satabilirlerdi [5]. Ortada bir kısır döngü var: Orijinal kitap pahalı olduğu için korsan kitap satılıyor; korsan kitap satışı arttıkça orijinal kitap daha da pahalılaşıyor.

2. Korsan Dijital Kitap

Son yıllarda korsan kâğıt kitaptan daha da kötüsü ortaya çıktı: “Korsan dijital kitap”.

Korsan dijital kitap, kâğıt kitabın birebir taranmış ve çoğunlukla PDF formatında olan ve genellikle ücretsiz olarak paylaşılan hâlidir. Orijinal kâğıt kitabı, “hayırsever” biri, tarayıcı ile tarar ve taramayı PDF dosyası olarak kaydeder. Bundan sonra bu dosyayı başkalarıyla paylaşır. Paylaşmanın değişik yolları vardır. Birinci yol, kitabın PDF dosyasını internette www.pdfdrive.com benzeri bir siteye koymaktır (bu siteler pek çoktur ve sık sık isim değiştirirler ve durmadan bunlara yenileri eklenir). İkinci yol, kitabın PDF dosyasını Google Drive, Yandex Disk gibi çeşitli dosya depolama ve paylaşma sistemlerine yüklemektir. Bu iki yolda da daha sonra kitabın bulunduğu dosyanın herkese açık linki, sosyal medyada paylaşma gibi çeşitli yollarla ayrıca paylaşılır. Üçüncü yol, WhatsApp gruplarıdır. Korsan dijital ders kitapları öğrenci WhatsApp grupları aracılığıyla da paylaşılıyor. Nihayet bazı öğrencilerin de e-posta yoluyla ders kitabının korsan dijital versiyonunu arkadaşlarıyla paylaşmaları da olasıdır.

Bunlar benim bildiğim yollar. Muhtemelen korsan kitap paylaşmanın benim bilmediğim daha pek çok yolu vardır. Nitekim bu makalenin yayınlanmasının ertesi günü, “Ekşi Sözlük”ün dahi korsan kitap aramak ve paylaşmak için kullanıldığını gördüm. Ekşi Sözlük’te “e-kitap aranıyor duyuruları” ve “kitap aranıyor duyuruları” başlıklarının altında girilen entry’lerin bir kısmı korsan kitaplara ilişkindir. Örnek olarak benim Türk Anyasa Hukuku Dersleri kitabımın korsan PDF'sini arayan bir kişinin entry’si buradan görebilirsiniz. Bu arada belirtelim ki birinci başlığın altında 22 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla 115 sayfa (=1150 entry), ikinci başlığın altında 40 sayfa (=400 entry) vardır. Burada elinde 250.000 e-kitaplık arşivi olduğunu ve isteyenlere “bir veya birkaç kitabı” gönderebileceği yazanlar var.

Orijinal kitabı tarayıp bunu internete koyan veya WhatsApp gruplarında paylaşan kişiler, bir nevi “amme hizmeti”, bir nevi “hayır işi” yapıyorlarmış havasındalar. Korsan kitabı oradan bedavaya indiren öğrenciler de, korsan kitabı oraya koyan kişiye ve onun linkini paylaşan öğrenciye teşekkür ve hatta dua ediyorlar.

Gerek kâğıt, gerekse dijital korsan kitaplar, pek çok kişinin emeğinin çalınması anlamına gelmektedir. Korsan kitap satan kişiler ve onu satın alan öğrenciler, en başta kitabın yazarın telif hakkını çalmış olur. Yazar, kitabının her korsan nüshası nedeniyle hak ettiği telif ücretinden mahrum kalır. Korsan baskıcılar ve korsan kitap alan öğrenciler, ayrıca yayıncının zarar etmesine yol açarlar. Korsan kitap nedeniyle orijinal kitap satılmaz ise yayıncı kitaba yatırdığı bu parayı çıkaramaz. Yayıncı yazara ödediği telif ücretinden başka, kitabın dizgisine, sayfa düzenine, kapağına, filmine, kalıbına, vs. para öder. Korsan baskıcı ise bunların hiçbirine para ödemez; bunları hazır olarak bulur; ödediği tek para kağıda ve mürekkebedir. Korsan baskıcı, hazıra konan bir yağmacıdır. Korsan kitap alan öğrenciler de bu yağmaya ortak olur ve bu yağmadan sebeplenirler.

Korsan dijital kitapta ise kağıda ve mürekkebe ödenen bir para da yoktur. Korsan dijital kitabın tek maliyeti tarama maliyetidir ki, o da sıfıra çok yakın bir maliyettir. Korsan dijital kitap, dört dörtlük bir hırsızlık ve saf bir emek ve alın teri yağmasıdır. Bu süreçte korsan fotokopici gibi kişiler de bulunmaz, bu yağma artık doğrudan doğruya sevgili öğrencilerimiz tarafından yapılmaktadır. Kitabı tarayan pek muhtemelen bir öğrencidir. Tarama dosyalarını internete veya dosya saklama veya paylaşım sistemine koyan yine pek muhtemelen bir öğrencidir; bunların linkini paylaşan yine pek muhtemelen bir öğrencidir, kitabın korsan kopyasını WhatsApp gruplarında paylaşan yine pek muhtemelen öğrencilerdir.

II. KORONANIN KATKISI

Türkiye’de 2010 yılına geldiğimizde, matbaada basılan korsan kâğıt ders kitap sorunu tarih olmuştu. Gelişmiş fotokopi makineleri yoluyla basılan korsan kitaplar, matbaada basılan korsan kitapları tasfiye etmişti. Artık “fotokopi korsan kitap devri” hüküm sürüyordu. Ancak yıldan yıla korsanın üçüncü türü olan “dijital korsan kitap” türü yaygınlaşmaya başladı. Ama 2020 yılının Ocak ve Şubat aylarında korsan dijital kitap sorunu, hâlâ korsan kâğıt kitap sorundan daha ağır bir sorun olarak görünmüyordu. 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarında her şey birden bire değişti!

Korona virüs salgını nedeniyle 13 Mart 2020 tarihinde üniversitelerdeki örgün eğitime ara verildi ve izleyen günlerde “uzaktan eğitim”e geçildi. Artık öğrenciler evlerinde kalarak “uzaktan eğitim” alıyorlar. Derslerine uzaktan çalışıyorlar; ödevlerini uzaktan yapıyor, sınavlara uzaktan giriyorlar. Ne var ki, öğrencilerin ödev yapmak için ve sınavlarına çalışmak için kitaplara ihtiyacı var. Öğrencilerin bir kısmının ise kitabı yok. Eskiden bu öğrencilerin önemli bir kısmı kitap ihtiyaçlarını korsan fotokopicilerden sağlıyorlardı. Anlaşılan o ki korona günlerinde öğrencilerin büyük çoğunluğunun korsan kitap almak için genellikle hukuk fakültelerine yakın yerlerde bulunan fotokopicilere ve kırtasiyelere gitme imkanları kalmadı.

Öğrenciler bu sorunu Nisan-Mayıs aylarında yukarıda açıkladığım korsan dijital kitap yoluyla çözmeye başladılar. Birileri öğrencilerin ihtiyacı olan neredeyse tüm ders kitaplarını taradı ve internette çeşitli sitelere ve Google Drive gibi çeşitli dosya depolama ve paylaşma sistemlerine yüklediler. Artık öğrenciler ihtiyaç duydukları ders kitaplarını korsan fotokopicilere de gitmeden buralardan indiriyorlar. Keza kitapların dijital versiyonlarını WhatsApp gruplarında da paylaşıyorlar.

Kendi kitaplarımdan bazılarının Google Drive’a yüklenmiş korsan dijital örneklerini gördüm (Google’a yaptığım şikayet sonucu bunlar 11 Mayıs 2020 günü kaldırıldı). Bunlar kâğıt kitaptan birebir taranmış, bütün kitabı sayfa sayfa içeren oldukça yüksek kalitede PDF dosyalarıydı. Aynı yerde sadece benim kitaplarım değil, hukuk fakültelerinde okutulan 50’den fazla ders kitabı bulunuyordu (hâlâ da bulunuyor). Bu kitapların arasında sadece anayasa hukuku, idare hukuku, ceza hukuku, uluslarası hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku, medenî usul hukuku gibi derslerin değil, Roma hukuku, İslâm hukuku, hukuk felsefesi gibi derslerin de kitapları bulunuyor.

Bugün internette yapılacak küçük bir araştırma sonucu, neredeyse bütün hukuk ders kitaplarının korsan PDF versiyonlarına ulaşmak mümkün. Ortada tam bir yağmacılık durumu söz konusu. Sanıyorum bu yağmadan nasibini almamış tek bir hukuk ders kitabı yok! Artık bir öğrencinin tek bir ders kitabı satın almadan hukuk fakültesinden mezun olması mümkün!

Artık az sayıdaki dürüst öğrenciler dışında, ders kitabı satın alan öğrenci kalmadı. Muhtemelen tarihimizde içinde bulunduğumuz aylarda yapıldığı kadar telif hakları hırsızlığı yapılmış bir dönem olmamıştır. Zirveye korona günlerinde ulaştık! Korona günlerinde “uzaktan eğitim” bir nevi “uzaktan hırsızlık” hâline dönüştü.

Değişen Ne? Korsan Kâğıt Kitap Yerine Korsan Dijital Kitap.- Yukarıda açıkladığımız gibi Türkiye’de korsan ders kitabı sorunu eskiden beri vardı. Ancak bu sorun büyük ölçüde korsan kâğıt kitap sorunu şeklindeydi. Korsan kâğıt kitap sorunuyla uğraşırken şimdi de başımıza korsan dijital kitap sorunu çıktı. Aslında bu sorun ortaya yeni çıkmış bir sorun değil, eskiden de vardı; ama iş “korona günleri”nde çığırından çıktı. Anlaşıldığı kadarıyla evlerinde kalan öğrenciler, şu günlerde korsan kâğıt kitaba da ulaşamıyorlar; onun yerine ihtiyaçlarını korsan dijital kitap bularak gidermeye çalışıyorlar.

Yani şu günlerde korsan kitapçılık mahiyet değiştirdi. Korsan kâğıt kitabın yerini korsan dijital kitap aldı. Bu değişim, korsan kâğıt kitapçılığın da sonunu getirecek. Zira korsan kâğıt kitaplar, orijinal kitaba göre çok daha ucuz olsa da, onların da bir maliyeti var ve genellikle orijinal kitabın üçte bir veya yarı fiyatından daha ucuz değiller. Oysa korsan dijital kitap bedava!

Korsan kâğıt kitap, yayınevlerini ve biz ders kitabı yazarlarını ağır bir şekilde yaralamıştı. Korsan kâğıt, yayıncılık sektörüne kan kaybettirmişti; ama öldürmemişti; hâlâ ağır aksak da olsa ayaktaydık. Meğerse daha da kötüsü varmış. Galiba korsan dijital kitap sorunu, bize kan kaybettirmekle kalmayacak, ders kitabı yazarlığı ve yayıncılığının sonunu getirecek.

Şimdiye kadar, muhtemelen, bazı dürüst öğrenciler, “25 lira vereceğime 50 lira vereyim, kitabın aslını alayım” diye düşünüyorlardı. Acaba artık kaç öğrenci, “bedava indireceğime 50 lira vereyim ve kitabın aslını alayım” diye düşünecek? Yayınevlerinin, kitabı üçte bir veya yarı fiyatına satan korsan fotokopicilere karşı rekabet etmeleri zordu. Yayınevlerinin artık aynı kitabı bedavaya dağıtan korsan dijitalcilere karşı rekabet etmesi daha da zor ve belki de imkansız olacak.

III. KORSAN KİTAP NEDEN BU KADAR YAYGIN? TÜRKİYE’DE FİKRÎ MÜLKİYET BİLİNCİ VAR MI?

Neden öğrencilerin önemli bir kısmı, orijinal ders kitabı satın almak yerine, korsan ders kitabı satın alıyorlar? Şüphesiz bu soruya “çünkü korsan kâğıt kitap daha ucuz” ve hatta “korsan dijital kitap bedava” cevabını verebiliriz. Ama ortada bir hırsızlık ve hatta düpedüz bir yağma var. Bu olayın bedavalıkla açıklanması yetmez; zaten hırsızlığın olduğu her yerde bir bedava yararlanma söz konusudur. Dolayısıyla bunun diğer sebeplerinin ve şartlarının da açıklanması gerekir.

Orijinal kitabı tarayıp internete koyan ve onu indiren öğrencilerin yaptığı şey, fikrî haklar hırsızlığıdır. Korsan kâğıt kitabı satın alan öğrencilerin yaptığı şey ise, hırsızlık mahsûlü olan şeyi bile bile satın almadır. “Öğrenci” kelimesi ile “hırsızlık” kelimesini yan yana kullanmak hiç hoş değil; ama sevgili öğrencilerimizin yaptığı şeyin adı maalesef budur.

Oysa fikrî haklar hırsızlığı yapan veya buna ortak olan öğrenciler, hayatlarında başkasının malına yan gözle bakmış kişiler değil. Dürüst öğrenciler neden fikrî haklar hırsızlığı yapmaktan utanmıyorlar? İşin cabası, bu işi yapanlar, yarın ülkede adalet dağıtacak olan hukuk öğrencileri!

Hukuk fakültelerinde amfi sıralarının üzerinde yüzlerce kâğıt kitap durur; bir kitap dahi çalınmaz. Arkadaşının kitabını çalmak büyük bir ahlâksızlıktır. Arkadaşının kitabını çalmayı aklından dahi geçirmeyen bu öğrenciler, nedense aynı kitabın korsan baskısını satın almakta veya o kitabın korsan dijital kopyasını internetten indirmekte bir ahlâkî sorun görmüyorlar. Neden?

Çünkü kâğıt kitap elle tutulur bir şey, oysa kitabın içeriğindeki fikrî mülkiyet hakkı ise elle tutulur bir şey değil. Galiba öğrencilerin çoğunluğu, elle tutamadıkları bir şey üzerinde mülkiyet hakkı olabileceğini bilmiyorlar veya bilseler bile buna inanmıyorlar. Oysa kâğıt kitabın satın alınmasında kullanılan paranın kaynağı nasıl emek ise, o kitabın içeriğinde bulunan fikrî mülkiyet hakkını meydana getiren şey de emektir. Fizikî mülkiyetin kaynağında nasıl alın teri bulunuyorsa, fikrî mülkiyetin kaynağında da aynı alın teri bulunur.

Arkadaşının cep telefonunu veya bilgisayarını asla çalmayacak öğrencilerin cep telefonlarının veya bilgisayarlarının içinde her biri hırsızlık mahsûlü yığınla kitap, müzik, film, vs. var. Bu ülkede, bilgisayar çalmak bir ahlâksızlık, ama bilgisayarın içine hırsızlık ürünü programları, müzikleri, filmleri, kitapları doldurmak normal karşılanıyor; hatta hırsızlık malı bu ürünleri paylaşmak bir “hayır işi” olarak görülüyor. Neden?

Türkiye’de pek çok anne-baba çok küçük yaşlardan itibaren çocuklarına hırsızlığın kötü bir şey olduğunu, “günah” olduğunu öğretirler; çocuklarına “haram lokma” yememeleri gerektiğini söylerler. Herhalde Türk anne-babaların yüzde 99’u çocuğunun eve bir başka çocuğun oyuncağını getirdiğini görse, bu oyuncağı sahibine iade eder ve çocuğuna bu konuda çok sıkı tenbihatta bulunur. Ne var ki aynı anne-babalar çocuğun bilgisayarına korsan oyun programı yüklemesinde ahlakî veya dinî bir sakınca görmüyorlar; hatta bu programları kendileri yüklüyor. Türkiye’de çocuğunun korsan kitap okuduğunu, korsan oyun oynadığını veya korsan film izlediğini gören ve çocuğuna müdahale eden acaba kaç anne-baba var? Anne-babalar neden çocuklarının korsan kitap okumalarına, korsan film izlemelerine, korsan oyun oynamalarına engel olmuyorlar? Neden?

Çünkü Türkiye’de bir kitabın, bir filmin, bir müziğin, bir bilgisayar programının, fikrî mülkiyete konu olduğu, fikrî mülkiyetin temelinde de aynen fizikî mülkiyette olduğu gibi alın terinin bulunduğu bilinmiyor; düşünülmüyor; söylense bile buna hak verilmiyor; hak verilse bile, kimse bunu vicdanında hissetmiyor; fikrî hakların çalınması kimsenin vicdanını sızlatmıyor; başkalarının fikrî haklarını gasp edenler bundan utanmıyorlar.

Vakıa insanların vicdanında kazılı olmayan bir şey gerçek anlamda saygı görmüyor.

Türkiye’de fikrî haklar hırsızlığının neden bu derece yaygın olduğu sorusunun cevabı, Türkiye’de fikrî mülkiyet bilinci seviyesinin düşük olmasında saklıdır. Türkiye’de gerek genel okuyucuda, gerekse hukuk fakültesi öğrencilerinde, gerekse diğer fakültelerin öğrencilerinde fikrî mülkiyet bilinci düzeyi sıfıra yakındır. Pek çok öğrenci fikrî mülkiyeti kavram olarak dahi bilmiyor. Bu kavramı derslerde görmüş olsalar bile bunu benimsemiyorlar; sindirmiyorlar.

Dahası Türkiye’de fikrî eserlerin bedava ve herkese açık olması gerektiğini savunan entelektüeller de vardır. Fikrî eserler, emek vermeksizin, kendiliğinden ortaya çıkan, hava ve deniz suyu gibi bol şeyler olmadığına göre, bunların bedava ve herkese açık olması mümkün değildir. Fikrî eserlerin bedava olması gerektiği tartışması, maalesef Türkiye’de fikrî mülkiyet bilincinin oluşmasını ve gelişmesini engelliyor. Bankadaki paraların herkese ait olması gerektiğinin savunulduğu bir yerde, banka soygunu yapanlar nasıl ahlâken kınanabilir?

Türkiye’de bilginin bir kamu malı olduğunu iddia edenler var. Galiba Türkiye’de bazıları kitapların, gökten düşen yağmur misali, kendiliğinden yazıldığını sanıyorlar. Kitaplar kendiliğinden yazılmaz; onlar çok zor yetişen yazarlar tarafından olağanüstü emek verilerek yazılır. Kitap, gökten kendiliğinden düşen bir yağmur damlası değil; yazarının alnından düşen bir ter damlasıdır.

Yine Türkiye’de ders kitaplarının dersi veren öğretim üyeleri tarafından münhasıran kendi öğrencileri için yazılmış birer ders notu olduğunu sananlar var. Bu doğru değildir. Öğretim üyesinin yazdığı ders kitabının kendi öğrencilerine satılmasında, doğrudur, etik problemler vardır. Ne var ki, ders kitabı yazarları ile o kitapları okuyan öğrenciler arasında çoğunlukla hocalık-öğrencilik ilişkisi yoktur. Bir ders kitabı yazarı bir fakültede ders verir, yazdığı kitap onlarca fakültede okutulur. Ben kendi adıma emekli olduğumu, herhangi bir yerde ders vermediğimi ve dolayısıyla benim ders kitaplarımı okuyan tek bir öğrencinin dahi benim öğrencim olmadığını söylemek isterim. Benim kitabımı okuyan öğrenciler benim açımdan “okuyucu”durlar.

Nihayet belirteyim ki, öğretim üyelerine verilen maaş, yazdıkları kitapların karşılığı olarak değil, yürüttükleri ders verme gibi kamu hizmetinin karşılığı olarak verilir. Telif hakkı, öğretim üyesinin maaşından bağımsız bir haktır. Her öğretim üyesi maaş alır; ama içlerinden pek azı ders kitabı yazar ve telif ücreti alır.

Yapmamız gereken şey, bu ülkede, fikrî haklar hırsızlığını meşrulaştıracak gerekçeler üretmek değil, fikrî mülkiyet bilincini oluşturmak ve bunun seviyesini adım adım artırmaktır.

Fikrî mülkiyet bilincinin oluşması adına, yazarların fikrî haklarını yağmalayan öğrencilere şunu söylemek isterim: Yağmaladığınız 800 sayfalık kitabın oturup sadece bir sayfasını siz sıfırdan kendiniz yazmaya çalışın. O bir sayfa için ne kadar emek vereceksiniz? Daha sonra sizin yazdığınız o bir sayfayı bir arkadaşınız çalsa bakalım ne hissedeceksiniz?

IV. BEDAVACILIK KÜLTÜRÜ

Türkiye’de fikrî haklar hırsızlığına çok elverişli bir sosyal atmosfer var. Türkiye’de çok yaygın bir “bedavacılık kültürü” var. Türkiye’de fikrî eserlerden ve bilimden herkesin meccanen yararlanma hakkı olduğu yolunda yerleşik bir inanç vardır. Oysa bir fikrî eser, emekle üretilir. Bilim emekle oluşur. Emeğin ise bir bedeli vardır. Türkiye’de herkes fikrî eserlerden ve bilimden yararlanmak istiyor; ama kimse bunun bedelini ödemek istemiyor.

Türkiye’de öğrenciler, haklı olarak, güzel ders kitapları okumak istiyorlar, ama ders kitabına para vermek istemiyorlar. Türkiye’de vatandaşlar, haklı olarak, güzel gazeteler okumak istiyorlar; ama gazetelere para vermek istemiyorlar. İlginçtir ki başka ülkelerde ciddi gazetelerin internet siteleri ücretliyken Türkiye’de bedavadır.

Bedavacılık kültürü sadece genel okuyuculara veya öğrencilere mahsus olan bir şey değil. Bu kültür, Türkiye’de öğretim üyelerinde de vardır. Türkiye’de öğretim üyeleri haklı olarak güzel makaleler okumak istiyorlar; ama makalelere para vermek istemiyorlar. Yabancı ülkelerde güzel makalelerin yayınladığı ciddi akademik dergilerin çoğunluğuna erişim ücretlidir [6]. Türkiye’de ise üniversitelerin çıkardığı bütün akademik dergilere erişim bedavadır [7].

Türkiye’de akademi ve kültür hayatında çok derin bir bedavacılık geleneği vardır. Türkiye’de okuyucuların önemli bir kısmı “bedavacı okuyucu”dur. Bir örnek vereyim:

2019 yılında Şubat ve Mart aylarında ücretsiz olarak ulaşılabilen www.anayasa.gen.tr sitesinde “Sigara Haram mı?”, “İslâm Hukukçusu Kimdir”, “Hayrettin Karaman’a Cevaplar” gibi başlıklar altında birkaç makale yayınladım. Bu makaleler 30-40 bin kişi tarafından okundu [8]. Aynı makaleleri Nisan ayında da Fıkıh-Hukuk İlişkisi Üzerine (Bursa, Ekin, 2019) başlıklı bir kitapta topladım. Bu kitabı 1100 adet basmaya cesaret edebildik. Çünkü satmayacağını tahmin ediyorduk. Nitekim Yayınevinden öğrendiğime göre kitabın çıkmasında bu yana bir yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen söz konusu kitaptan sadece 500 küsur kitap satılmış [9]. Türkiye’de ücretsiz olduğunda 40.000 kişi tarafından okunan makale ücretli olduğunda 400 kişi tarafından okunuyor! Oran yüzde bir. Aslında Türkiye’de bu bile bir başarı! [10]

V. FİKRÎ MÜLKİYET BİLİNCİNİN GELİŞMEMESİNİN YOL AÇTIĞI SAKINCALAR

Fikrî mülkiyet bilincinin gelişmediği bir ülkede kaliteli ve özgün fikrî eserlerin üretilmesi mümkün değildir. Korsan kitabın yaygın olarak bulunduğu, yazarların hak ettiği telif ücretini alamadığı, yayınevlerinin kitaba yatırdığı parayı çıkaramadığı bir ülkede kaliteli ve özgün kitaplar yazılamaz. Aynı şekilde akademik dergilerin bedavaya dağıtıldığı ve erişildiği bir ülkede kaliteli bir dergi çıkarılamaz; keza bütün dergilerin bedava olduğu bir yerde hangi derginin kaliteli bir dergi olduğu anlaşılamaz.

Maalesef Türkiye’de güzel ders kitaplarımız çok az. Türkiye, kitap ithal eden bir ülke. Pek çok üniversitemizde ithal İngilizce ders kitapları okutuluyor. Keza üniversitelerimizde okutulan bazı ders kitapları da yabancı dilden Türkçeye çeviridir. Acaba Türkiye’nin dışarıya ihraç ettiği bir ders kitabı var mı? Acaba Türkçeden yabancı dillere çevrilmiş kaç ders kitabı var? Herhâlde Türkiye’nin ithalat-ihracat dengesindeki en büyük açık verdiği alan, kitap ithalatı ve ihracatı alanıdır.

Türkiye’de neden güzel ders kitapları yok? Şüphesiz bunun pek çok nedeni vardır. Ancak bu nedenlerden biri de öğretim üyelerinin, kitap yazdıklarında emeklerinin karşılığını alamıyor olmalarıdır. Bu ülkede kitap yazmak, profesörlük unvanını almış bir öğretim üyesi için gereksiz bir sıkıntı ve zaman kaybından başka bir şey değildir. O nedenle Türkiye’de hukuk fakültelerinde en başarılı ve en çalışkan profesörler, kitap yazmak yerine, avukatlık yapmayı, danışmanlık yapmayı, mütalaa vermeyi tercih ediyorlar. Çünkü para getiren işler bunlar. Mütalaa vermek varken neden makale yazsınlar? Dava dilekçesi yazmak varken neden kitap yazsınlar?

Fikrî hakların korunmadığı, fikrî eserlerin para etmediği, tersine apaçık bir şekilde yağmalandığı bir ülkede bunun başka türlü olması da mümkün değildir. Kitap yazmak, mütalaa vermek kadar para kazandırmadıkça, bir ülkede kitap yazması gereken beyinler, kitap yazmayı değil, mütalaa yazmayı tercih edeceklerdir.

VI. KORSAN KİTABIN SEBEBİ EKONOMİK Mİ?

Acaba öğrencilerin korsan kâğıt kitaba veya korsan dijital kitaba yönelmelerinin sebebi maddî imkansızlık mı? Fakirlik mi? Ülkemizde kitapların pahalı olduğu ve öğrencilerin önemli bir kısmının maddî imkanlarının sınırlı olduğu bir gerçek. Öğrencilerimizin içinde, bırakınız kitap almakta, yiyecek, giyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan öğrenciler olduğunu da biliyorum. Bu öğrencilere burs verilmeli, bunların kitap ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılanmalıdır. Ancak bu öğrencilerin ihtiyaç içinde oldukları vakıası başka, onların içinde bulundukları durumun korsan kitabı meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanılması başkadır.

Türkiye’de korsan kitap sorunu, birkaç öğrenciye mahsus bir sorun değil, genel bir sorundur. Türkiye’de korsan kitap sorunu ekonomik sebeplerle açıklanamaz. Eğer öyle olsaydı, korsan kitap sorunu, yıllık harcı elli-altmış bin lira olan vakıf üniversitesi hukuk fakültelerinin öğrencilerinin arasında da olmazdı. Bu sorun devlet üniversitesi hukuk fakültelerinin öğrencileri arasında görüldüğü gibi vakıf üniversitesi hukuk fakültelerinin öğrencilerinin arasında da görülmektedir. Bu sorunun en yaygın görüldüğü yerlerden birisinin Kıbrıs’taki özel hukuk fakülteleri olduğu söyleniyor.

Diğer yandan ders kitabı alacak parayı bulamadıklarını iddia eden öğrencilerin bir kısmı, her gün sigara almak için en az 10 liralık bir parayı buluyorlar. Ders kitaplarını pahalı bulan bazı öğrencilerin ceplerinde son model cep telefonları var. İşin garibi 50 TL’lik ders kitaplarının korsan dijital versiyonları, çoğunlukla en az 5000 TL’lik cep telefonlarında veya bilgisayarlarda yüklü. Cep telefonu veya bilgisayar almak için 5000 TL’yi bulabilen öğrenciler bir türlü ders kitabı almak için 50 TL’yi bulamıyorlar!

Şüphesiz bu örnekler, haklı olarak, sorunu açıklamaktan uzak, tekil ve yüzeysel örnekler olarak görülebilir. Keza öğrencilerin bir yılda tek bir ders kitabına değil, 10-15 ders kitabına ihtiyaç duydukları da bir vakıadır. Genelleme yapmak istemem, ama Türkiye’deki korsan kitap sorununun ulaştığı bu boyutun ekonomik sebeplerle açıklanabileceğine inanmıyorum.

Aslında Türkiye’de telif haklarına saygısızlık sadece öğrencilere ve ders kitaplarına mahsus değil. Toplumun her kesiminde, her çeşit telif hakkına karşı yaygın bir saygısızlık var. Vatandaşlarımız 100-150 lira verip müzik konserlerine ve gösterilere gidiyorlar. Binlerce kişilik konser salonları doluyor. Pek çok şarkıcı, en ucuz bilet 100 lira olmasına rağmen 3000-5000 kişilik salonları doldurabiliyor. Ama aynı şarkıcının şarkılarının bulunduğu CD (gerçi artık CD de kalmadı ya!) satmıyor veya ücretli müzik platformlarından indirilmiyor. Şarkıcıyı konser salonunda dinlemek için 100 lira verenlerin önemli bir kısmı, CD almak için 10 lira veya bir şarkıyı yasal bir platformdan indirmek için küçük bir aylık abonelik ücretini ödemeye yanaşmıyorlar. Bunun yerine şarkıyı korsan sitelerden indirmeyi tercih ediyorlar.

VII. SİSTEM NİYE HÂLÂ ÇÖKMEDİ? KİMLERİN SAYESİNDE AYAKTA DURUYOR? NE ZAMAN ÇÖKECEK?

Sistemin neden hâle çökmediği sorusuna ikili bir ayrım yaparak cevap vermek gerekiyor. Çünkü yukarıda açıkladığımız gibi korsan kitabın “korsan kâğıt kitap” ve “korsan dijital kitap” olmak üzere iki çeşidi var. Bunların işleyiş koşulları ve zarar verme düzeyleri birbirinden farklı.

Yukarıda açıkladığımız gibi korsan kâğıt ders kitabı, bedavaya satılan bir nesne değildir. Düşük de olsa onun da bir maliyeti vardır. Korsan kağıt kitap, genellikle asıl kitabın üçte bir veya yarı fiyatına satılır. Dolayısıyla korsan kâğıt kitap alma imkânı olan dürüst öğrenciler, üçte bir veya yarı fiyatına korsan kitap almak yerine, tam fiyatına orijinal kitap almayı tercih edebiliyorlar. Sistem bu dürüst öğrenciler tarafından finanse ediliyor ve onlar sayesinde işliyor.

Bu dürüst öğrencilerin sayısının ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Ama ders kitabı yayıncılarının büyük bir kısmı henüz iflas etmediklerine ve pek çok ders kitabı hâlâ yeni baskı yaptığına göre, orijinal kitap alan önemli miktarda dürüst öğrencinin olması gerekir. Tahminimce, fakültelerde orijinal ders kitabı olan öğrenci sayısı, fakülteden fakülteye değişmekle birlikte, ortalama o fakültedeki öğrenci sayısının dörtte biri ilâ üçte biri arasında değişiyor. Bu sayı da Türkiye’de ders kitabı yayıncılığı sektörünü ayakta tutmaya galiba yetiyor. Ancak bu sektör gelişemiyor ve her gün biraz daha zayıflıyor.

Aslında korsan kâğıt kitapla mücadelenin etmenin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tarafından düzenlenmiş hukukî yolları vardır; ancak bu yollar, yukarıda da açıkladığımız gibi etkili bir şekilde işletilemiyor. Ama yine de hiç olmazsa, korsan çoğaltma yapanlar ve bunları satanlar tespit edilebiliyor, bunlara baskınlar düzenlenebiliyor, tutanaklar tutulabiliyor, bazen de, çoğu sonuçsuz kalsa da davalar açılabiliyor. Korsan fotokopiciler ve korsan kâğıt satan kırtasiyeciler hiç olmazsa tam bir serbestlik içinde çalışamıyorlar.

Korsan dijital kitapta ise durum tamamıyla farklı. Korsan kitabın hangi internet sitesine konulduğu veya hangi dosya saklama ve paylaşım sisteminde barındırıldığını yazarın veya yayıncının bilmesi çok zor. Zaten bunlar pek çok siteye yükleniyor. Keza bu işi yapanları isim olarak tespit etmek ise neredeyse imkansız. Çünkü bu işi sahte kullanıcı isimleriyle yapıyorlar. Korsan kitabın barındırıldığı sistemi bulup şikayette bulunulsa bile sonucun alınması için birkaç gün gerekiyor. Bu arada kitap zaten yüzlerce öğrenci tarafından indirilmiş oluyor. Korsan kitabın WhatsApp grubu içinde paylaşılması durumunda ise gruptan bir kişinin yazara veya yayınevine bildirmedikçe, bunun öğrenilmesi mümkün değil.

Korsan dijital ders kitabı, korsan kâğıt kitaba göre çok daha ağır sorunlara yol açacak gibi görünüyor. Çünkü korsan kâğıt kitap, asıl kitabın üçte bir veya yarı fiyatına satılırken, korsan dijital kitap bedavaya dağıtılıyor. Dürüst öğrencilerin korsan dijital kitabın çekiliciliğine karşı dayanması artık daha da zor. Arkadaşlarının bedavaya aldığı kitabı 50 lira verip alan dürüst öğrenciler, arkadaşları tarafından enayi olarak görülüyorlar.

Türkiye’de arkadaşlarının bedavaya aldıkları kitabı 50 lira verip alacak dürüst öğrenci sayısı ne kadardır? Bu rakamı bilmiyorum. Ancak az ya da çok böylesine dürüst öğrencilerin olduğunu biliyorum.

Türkiye’de ders kitabı yayıncılığı, şu aylarda, tarihinde görülmemiş ölçüde bir tehdit altında. Tehdidin boyutlarını ve sonuçlarını tam olarak önümüzdeki yeni öğretim yılının başladığı 2020 yılının Eylül ve Ekim aylarında göreceğiz.

Bugüne kadar korsan kâğıt kitap sorunu karşısında Türkiye’de yayıncılık sektörü ayakta kalmış ise bu her şeye rağmen orijinal kitap alan dürüst öğrenciler sayesinde olmuştur. Sistemin maliyetini onlar karşılamıştır. Önümüzdeki günlerde korsan dijital kitap sorunu karşısında, Türkiye’de ders kitabı yayıncılığı sektörü ayakta kalabilecek ise, bu yine, her şeye rağmen orijinal kitap alan dürüst öğrenciler sayesinde olacaktır.

Her hâlükârda ders kitabı yazarlarının ve ders kitabı yayıncılarının bu dürüst öğrencilere büyük bir teşekkür borcu vardır. Sistem bu dürüst öğrenciler sayesinde işledi ve işlemeye devam ediyor. Bundan sonra da sistem işleyecekse, bu dürüst öğrenciler sayesinde işleyecektir.

Türkiye’de ders kitabı yayıncılığı sektörünün iflas etmesi sadece ders kitabı yazarları ve yayınevleri bakımından değil, ülkenin tüm akademik yayıncılık hayatı bakımından bir felaket olacaktır. Yeni sistemde artık sadece ders kitapları değil, belki monografiler ve diğer inceleme kitapları da yayınlanamayacaktır. Zira akademik kitap yayınlayan yayınevlerinin çoğu, yayınladıkları monografilerle değil, ders kitapları sayesinde ayakta kalırlar. Yayınevlerinin cirolarının önemli bir kısmı ders kitabı satışından oluşur [11]. Ders kitabı sektörü çökerse, monografileri yayınlama işiyle uğraşacak yayınevi de kalmayabilecektir.

VIII. ÖĞRENCİLERE SESLENİŞ

Yıllardır, kitaplarımın iç kapaklarının arkasına aşağıdaki paragraflara benzer bir “okuyuculara uyarı” başlıklı yazı koyuyorum. Burada aynı uyarıyı biraz daha genişleterek tekrarlamak isterim:

Sevgili öğrenciler, okuduğunuz ders kitapları, yazarı kim olursa olsun, kâğıt ve mürekkepten ibaret değildir. Her kitap yazarının alın terinin ürünüdür. Dahası bir kitabın ortaya çıkması sürecinde, yazarın yanında, editör, musahhih, dizgici, grafiker, matbaacı, ciltçi, yayıncı, dağıtımcı gibi daha pek çok kişinin emeği vardır. Bir yayınevi ve matbaada onlarca kişi çalışır; aldığınız her kitap sayesinde onlarca kişi evine ekmek götürür.

Bir kitabın korsan baskısı veya korsan dijital kopyası, başta yazar olmak üzere, bu kitabın ortaya çıkması için çalışan pek çok kişinin emeğinin çalınması anlamına gelir. Korsan kitap satın alarak veya kitapların korsan dijital versiyonlarını indirerek emek hırsızlığına ortak olmayınız!

Korsan kitap satın alan veya indiren öğrencilerin şunu da bilmesi gerekir: Yağmaladığınız tek şey, yazarların alın teri ve yayıncıların emeği ve parası değildir. Sizler aynı zamanda dürüst arkadaşlarınızın hakkını da gasp ediyorsunuz. Bu korsanlık sistemi, hırsızlık yapmayan ve kendilerini enayi yerine koyduğunuz az sayıda dürüst öğrenci arkadaşınız sayesinde dönüyor. Eğer bu arkadaşlarınız da orijinal kitap satın almak yerine, sizin gibi korsan kitap satın alsalar veya dijital kopyalarını indirselerdi, Türkiye’de tek bir ders kitabı dahi yayınlanmazdı. Korsan kitap alan her öğrencinin, orijinal kitap alan her öğrenciye borcu vardır. Korsan kitap alan öğrencilerin, orijinal kitap satın alan dürüst öğrencilere “enayi” demeyi bırakmaları ve onlara teşekkür etmeleri gerekir. Hâlâ üçte bir veya yarı fiyatına korsan kâğıt kitap, bedavaya korsan dijital kitap bulabiliyorsanız, bu, kendilerini enayi yerine koyduğunuz dürüst arkadaşlarınız sayesindedir.

Sevgili öğrenciler, orijinal bir kitabın fiyatı ile o kitabın korsan baskısının fiyatını karşılaştırmamanız gerekir. Orijinal bir kitabın fiyatı, kâğıt ve baskı giderinin yanında, telif hakkı, dizgi ve grafiker ücreti, yayıncı ve dağıtımcı payı ve vergilerden oluşmaktadır. Her orijinal kitabın satış fiyatı ve baskı adedi bellidir ve her nüshanın üzerinde bandrol bulunur. Korsan yayıncının ise kâğıt ve mürekkepten başka bir gideri yoktur. Kitabın korsan dijital versiyonunun ise tarama maliyetinden başka bir maliyeti yoktur. Bandrol olmadığı için ne kadar korsan kitap satıldığının veya indirildiğinin de hesabı tutulmaz.

Özetle bir yazarın veya bir yayınevinin bir korsan baskıcıyla veya kitabın dijital kopyasını paylaşan korsanlarla rekabet etmesi mümkün değildir. Arada maliyet bakımından dört beş kat ve dijital kopya söz konusu olduğunda yüz ve belki bin kat fark vardır.

Bir kitabın “kâğıt değeri” veya “dijital değeri” ile o kitabın “emek değeri” arasında nasıl bir fark olduğunu anlamanız için size şunu yapmanızı tavsiye ederim: Benim kitaplarımın sonunda genellikle 6-7 sayfa uzunluğunda olan “dizin”ler var. Herhangi bir kitabımı alın ve bu kitabın sonunda yer alan dizini siz yapmaya çalışınız. Bunun için kitabı baştan sona ciddi bir şekilde okumanız, dizin girdisi olabilecek ortalama 600-700 adet kavramı tespit etmeniz, bunların kitapta kaçıncı sayfalarda geçtiğini yanlarına yazmanız, sonra da bunları alfabetik olarak sıralamanız gerekmektedir. Böylece söz konusu kitabın 6-7 sayfadan oluşan dizinini siz yapmış olacaksınız. Bu iş için en az 6-7 gün çalışmanız gerekir. Bunu word programında dizin girdisi menüsünden yapmaya kalkmanız da size olsa olsa bir gün tasarruf sağlar. Ancak sizin dizin için harcadığınız bu 6-7 günlük emeği, o kitabın dizin bölümünü 6-7 saniyede fotokopi ederek bir başkası gasp edebilmektedir. Dijital kopya söz konusu olduğunda ise bu yağma için sadece bir saniye yetmektedir.

Bir kitaptan yazar, telif ücreti alamıyor, yayıncı kitaba yatırdığı parayı çıkaramıyorsa, o kitabın yeni baskı yapma ihtimali yoktur. Keza yazdığı kitaptan telif ücreti alamayan bir yazardan kitabın güncelleştirilmiş yeni baskısını hazırlamasını beklemek gerçekçi bir beklenti değildir. Eğer üniversite ders kitabı yazarları, bir gün, kitap yazmaktan vazgeçerlerse, bundan en büyük zararı üniversite öğrencileri görür. Korsan kâğıt kitap alan veya kitapların korsan dijital versiyonlarını indiren öğrencilerin şunu çok iyi bilmesi gerekir: Bütün öğrencilerin korsan kitap aldığı veya kitapların korsan dijital versiyonlarını internetten indirdikleri gün, Türkiye’de yeni bir ders kitabı yayınlanmayacaktır ve o gün bu öğrenciler satın alacak korsan kâğıt kitap veya internetten indirecek korsan dijital versiyon da bulamayacaklardır. Çünkü bunların hepsi bir kopyadır; aslı olmayan şeyin kopyası da olmaz.

* * *

Korsan baskı, kitabı öldürmek üzere. Haberiniz olsun!

21 Mayıs 2020


DİPNOTLAR
(Geri dönmek için dipnot numarasının üzerine tıklayınız).
[1] Hâliyle Türkiye’de korsan kitap sorunu sadece üniversite ders kitapları için değil, roman, öykü, deneme gibi diğer tür kitaplar için de vardır. Ben bu makalede bu sorunun sadece ders kitaplarına ilişkin kısmını inceliyorum. İlave edeyim ki, bu makale bütün üniversite ders kitaplarına ilişkin değil, hukuk ders kitaplarına ilişkindir. Aynı sorunun şu ya da bu ölçüde diğer alanlardaki ders kitapları için de bulunduğu biliyorum. Ama diğer alanlardaki korsan ders kitabı sorunu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi değilim.
[2] Orijinal kitabın yayın süreci hakkında bilgi vermekte yarar vardır. Hâliyle kitap, yazar tarafından yazılır. Yayınevi telif ücreti ödeyerek kitabın çoğaltma ve satma hakkını yazardan bir sözleşmeyle satın alır. Daha sonra yayınevi bu sözleşmeyi ibraz ederek sözleşmede belirtilen basılacak kitap adedi kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünden bandrol alır. Bu arada belirtelim ki, bandrolün üzerinde her bir nüsha için ayrı bir numara yazar. Bu numarayla kitabın orijinal bir kitap olup olmadığı kontrol edilir. Kitabın orijinalliği belirleyen şey, bandrol değil, bandrolün üzerindeki numaranın doğruluğudur. Bandrol alan yayıncı, daha sonra söz konusu kitabı, herhangi bir matbaada değil, sertifika numarası olan bir matbaada bastırır. Sertifika numarası Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünden alınır. Yayınevinin kendisinin de bir sertifika numarası vardır. Bu numaralar kitabın künye sayfasında bulunur. Sertifika numarası kitabı yayınlayan yayınevinin “korsan yayınevi”, kitabı basan matbaanın “korsan matbaa” olmadığını gösterir. Doğru numaralı bandrol de kitabın o nüshasının orijinal bir nüsha olduğunu gösterir.
[3] Korsan kâğıt kitap üretmenin birinci yolu, yani kitabın matbaadan basılması yolu hakkında biraz daha bilgi verelim: Bu yolda önce orijinal kitabın filmi çekilir. Filmden kalıplar alınır ve bu kalıplardan kitap, aynı orijinal kitapların basıldığı şekilde matbaada basılır ve ciltlenir. Filmler orijinal kitabın sayfalarından alındığı için, baskı orijinal kitabın baskısı kadar kaliteli değildir; ama yine de kitap okunabilir niteliktedir. Bu yöntemle az sayıda değil, 1000, 2000 ve daha fazla sayıda kitap basılır. Çünkü baskı sayısının azlığı, orijinal kitapta olduğu gibi korsan baskıda da, birim maliyeti yükselten bir unsurdur. Az sayıda baskı, korsan yayıncıyı da kurtarmaz. Korsan kitabın bu çeşidi Türkiye’de 1990’lı yıllarda ve bir ölçüde 2000’li yılların başında revaçtaydı. Bu yıllarda matbaalarda basılmış pek çok korsan bestseller roman, sözlük, İngilizce ders kitabı gibi kitaplar oldu.
Matbaada basılmış korsan kitaplar, Türkiye’de ders kitabı yayıncılığı sektörüne çok büyük bir zarar veremedi. Çünkü bu tür korsan yayıncılığın para getirmesi için en az 1000-2000 gibi sayılarda kitap basmak gerekiyordu ve Türkiye’de zaten yılda bu sayılardan fazla satan ders kitabı çok azdı. Dahası matbaada korsan kitap bastırmanın da riskleri vardı. Binlerce kitabı saklamak zordu; yakalanınca binlerce kitap imha ediliyordu. Kitap korsanları, 2000’lerin başından itibaren, yeni tekniklerin çıkması sonucu korsan ders kitaplarını matbaalarda bastırmak usûlünden vazgeçtiler ve kitapları ileri düzey fotokopi makineleriyle çoğaltmaya başladılar.
[4] Korsan kâğıt kitap üretmenin ikinci yolu, yani ileri düzey fotokopi makineleriyle çoğaltma yöntemi hakkında da bilgi verelim. Fotokopi makineleri eskiden beri vardı ve kitaplar az ya da çok, öğrenciler tarafından fotokopi ettiriliyordu. Ancak eski tarz fotokopi makineleriyle fotokopi yapmak zaman alıyordu. Sayfa boyutunda, kalitesinde, ciltlenmesinde vs. de yığınla problem vardı. Ancak 2000’li yılların başından itibaren çok büyük ve çok gelişmiş ve çok hızlı baskı yapan fotokopi makineleri ülkemize geldi. Bunlarda bir kitap bir kez taranıyor ve bu tarama kullanılarak dakikada yüzlerce sayfa arkalı önlü çıktı alınabiliyor. Üstelik bunlar çok yüksek çözünürlükte tarama ve baskı yapabiliyorlar. Bu tür yöntemle çoğaltılmış korsan kitapların baskı kalitesi ile orijinal kitabın baskı kalitesi arasında çoğunlukla bir fark yoktur. Bunlara orijinal kitabın kapağının birebir kopyası olan renkli karton kapak takılıyor ve ciltleniyor. Bu şekilde korsan kitap ile orijinal kitap arasında bandrolü dışında pek bir fark kalmıyor.
[5] Ofset baskıda, baskı adedi az ya da çok olsun, dizgi, montaj, grafik, film veya CTP, kalıp vb.lerinde maliyetler standarttır. Bunlar açısından 500 adet kitap için de, 50.000 adet kitap için de aynı masraflar yapılır.
[6] Örneğin Oxford Üniversitesinin veya Cambridge Üniversitesinin çıkardığı dergilere erişim ücretlidir. (Hâliyle bu ücret çoğunlukla öğretim üyesi tarafından değil, mensubu olduğu üniversite tarafından ödenir). Oxford University Press’in yayınladığı dergiler ücretsiz olsaydı, Oxford Üniversitesi, “Oxford Üniversitesi” olamazdı. Aynı şekilde Cambridge University Press’in yayınladığı kitaplar ücretsiz olsaydı, Cambridge Üniversitesi, “Cambridge Üniversitesi” olamazdı.
[7] Üstelik, devletimiz bütün akademik dergilere ücretsiz erişimin sağlanması amacıyla ücretsiz DergiPark isimli bir veri tabanı da kurmuştur. DergiPark’ta barındırılan dergi sayısı Nisan 2020 itibarıyla 1947 imiş (https://dergipark.org.tr/tr/pub/page/about). Bu dergileri ücretli hale getirin, 1947 dergiden acaba kaçı ayakta kalır? 194’ü mü, 19’u mu? Kaç üniversite dergisini okuyucular para verip satın alır?
[8] www.anayasa.gen.tr/sigara-haram-mi.htm adresinde yayınlanan makalem Google Analytics’e göre 43.738 kere okunmuştur.
[9] Bunların bir kısmı da gerçekten satılmış kitaplar değildir; dağıtımda veya çeşitli kitabevlerinin raflarında alıcı bekleyen kitaplardır; keza bu sayıya benim ücretsiz olarak meslektaşlarıma ve çeşitli kütüphanelere gönderdiğim nüshalar da dahildir.
[10] Türkiye’de ders kitapları az çok satar; çünkü öğrenciler sınavlara çalışmak için bu kitaplara ihtiyaç duyarlar. Ama inceleme kitapları ve monografiler pek satmaz. Bir örnek vereyim: Geçen hafta Anayasa Hukukunun Genel Teorisi (Bursa, Ekin, 2020, 2 cilt, 2176 sayfa) başlıklı inceleme kitabımın ikinci baskısı piyasaya çıktı. Bu kitabı da sadece 600 adet bastık. Çünkü bu kitabın satma ihtimali çok düşük. Muhtemelen bu 600 adet kitabın satılması 6 yıl veya çok daha fazla bir zaman alacak. Vakıa aynı kitabın 2011’de yapılan birinci baskısı ancak dokuz yılda bitmişti. 2000 yılında basılan Türk Anayasa Hukuku (Bursa, Ekin, 2000) isimli kitabımın ikinci baskısını 2018 yılında, 2002 yılında basılan İdare Hukuku (Bursa, Ekin, 2002, 2 Cilt) başlıklı kitabımın ikinci baskısını 2009 yılında, üçüncü baskısını ise 2019 yılında yapabildik. 1998’de ilk baskısı basılan Kurucu İktidar isimli kitabım ikinci baskısı 2016, 1999’da ilk baskısını yaptığımız Anayasa Normlarının Geçerliliği Sorunu isimli kitabım ikinci baskısı 2016 yılında, 2001’de ilk baskısı yapılan Devlet Başkanları kitabımın ikinci baskısı 2016 yılında yaptık. 1998’de ilk baskısı yapılan Hukukun Genel Teorisine Giriş isimli kitabımın ise ikinci baskısı hâlâ yapılabilmiş değil.
[11] Maalesef Türkiye’de artık matbaada basılan monografi pek kalmadı. Çünkü monografiler 500 adet bile satmıyor. Son yıllarda yayınlanan monografilerin neredeyse hepsi ileri düzey fotokopi makineleriyle çok az miktarlarda çoğaltılıyor. Ülkemizde 50 adet, 100 adet, 200 adet basılan, daha doğrusu çoğaltılan monografiler var! Zaten monografi 500 adet basılsa, matbaada basılacaktır.



İKTİBAS KONUSUNDA UYARI:
Makalemin tam metin olarak başka internet sitelerinde, gazete veya dergilerde yayınlanmasına rızam yoktur. Makalemden ancak miktar olarak yarısını aşmamak, ismimin zikredilmesi ve www.anayasa.gen.tr/korsan-kitap.htm adresine link verilmesi şartıyla alıntı yapılabilir.


BU MAKALEYE AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE ATIF YAPILMASI ÖNERİLİR:
Kemal Gözler, “Korsan Ders Kitabı Sorunu: Türkiye’de Fikrî Mülkiyet Bilinci Üzerine”, www.anayasa.gen.tr/korsan-kitap.htm, (Yayın Tarihi: 21 Mayıs 2020).

BU MAKALE DAHA SONRA ŞU KİTABIMDA YAYINLANMIŞTIR:
Kemal Gözler, “Yazık, Konstitüsyon Bitti!” (Makalelerim 2020), Bursa, Ekin, 1. Baskı, Şubat 2021, XVI+194 s.



(c) Kemal Gözler, 2020.
Copyright ve Sorumluluk
İktibas (Alıntı) Koşulları
Atıf (Kaynak Gösterme) Usulleri

Editör: Kemal Gözler
E-Mail:
twitter.com/k_gozler
Ana Sayfa: www.anayasa.gen.tr
Bu Sayfa: www.anayasa.gen.tr/korsan-kutap.htm
İlk Yayın Tarihi: 21 Mayıs 2020, Saat 17:00
Düzeltme/Ekleme/Değişiklik Tarihi: 21 Mayıs 2020, Saat 20:25; 22 Mayıs 2020, Saat 12:55; 25 Mayıs 20120, Saat 22:30; 16 Haziran 2020, Saat 08:40