TÜRK
ANAYASA HUKUKU
SİTESİ
(
www.anayasa.gen.tr )
Kemal Gözler, “Hukuk Eğitiminde
Arz ve Talep”, Terazi: Aylık Hukuk Dergisi, Yıl 3, Sayı 24, Ağustos 2008,
s.175-194
<www.anayasa.gen.tr/arz-talep>
(Konuluş Tarihi: 25.8.2008).
Aynı makaleyi MS word dokümanı olarak indirmek için burasını tıklayınız.
Not: Makalenin yayınlandığı dergide sayfa numaraları aşağıdaki metinde (s.XXX) şeklinde gösterilmiştir.
(s.175)
Prof. Dr. Kemal Gözler*
ÖZET:
Ülkemizde son yıllarda hukuk eğitimine olan talep şimdiye kadar görülmemiş oranda artmıştır. Ne var ki talepteki artışa paralel bir şekilde arz arttırılamamıştır. Türkiye’de son yıllarda pek çok hukuk fakültesi kurulmuş olmasına rağmen, bunların neredeyse hepsinde öğretim üyesi açığı vardır. Tabir caiz ise, hukuk öğretim üyeleri, ülkemizde karaborsaya düşmüş durumdadırlar. Bu makalede hukuk eğitimine talebin nasıl ve neden arttığını ve keza bu talebi karşılamada arzın nasıl ve neden yetersiz kaldığı sorularına cevap aranmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Hukuk Eğitimi, Hukuk Fakülteleri, ÖSS, ÖSYM, Hukuk Öğretim Üyeleri, Hukuk Öğrencileri
Türkiye’de son yıllarda hukuk eğitimine talep öylesine artmıştır ki, bu talep karşısında arz yetersiz kalmaktadır. Önce hukuk eğitimine talebin nasıl ve neden arttığını ve sonra da bu talebi karşılamada arzın nasıl ve neden yetersiz kaldığını görelim.
Hukuk fakültelerine her zaman talep olmuştur. Hukuk fakültesi kontenjanları hiçbir zaman boş kalmamıştır. Lise öğrencilerinin gitmek istediği fakültelerin başında her zaman hukuk fakülteleri gelmiştir. Ancak son yıllarda hukuk fakültelerine talep, geçmiş yıllarda görülmeyen ölçüde artmıştır. Tabir caiz ise hukuk eğitimi son yılların “modası” haline gelmiştir.
Hukuk eğitimine talebin arttığını gösteren belli başlı üç gösterge var: Bunlardan birincisi, ÖSYS yerleştirmeleri sonucunda hukuk fakültelerinin kontenjan açığı vermemeleri, ikincisi hukuk fakültelerinin adayların tercih sıralarında üst sıralarda yer alması ve üçüncüsü de ÖSS sınavlarında hukuk fakültelerine giriş puanlarının son yıllarda çok yükselmiş olmasıdır.
Son birkaç yıldır, gerek devlet, gerekse vakıf üniversitelerinin bazı fakülteleri kontenjanlarının önemli bir kısmını dolduramamaktadırlar. (s.176) 2006 ÖSS’de üniversitelerin doldurulan ve açıkta kalan kontenjan sayıları aşağıda TABLO 1’de gösterilmiştir.
TABLO 1: 2006 ÖSS’de
Üniversitelere Yerleştirilen ve
Açıkta Kalan Aday Sayıları (Sadece 4 Yıllık Lisans Programları)[1]
|
YERLEŞEN |
BOŞ |
Devlet Üniversiteleri |
156.120 |
7.724 |
Vakıf Üniversiteleri |
16.111 |
7.934 |
KKTC Üniversiteleri |
2.731 |
6.519 |
Toplam |
174.962 |
22.177 |
2006 yılında ÖSYM boş kalan kontenjanlar için ek yerleştirme yapmış, ancak yine söz konusu kontenjanlara başvuru gelmediği için kontenjanlar boş kalmıştır. Bunun üzerine ÖSYM, aynı yıl ikinci defa ek yerleştirme yapmış, ancak ikinci ek yerleştirmede de devlet üniversitelerinde 7862[2]; vakıf üniversitelerinde 8938; KKTC üniversitelerinde 6810 olmak üzere toplam 23610 kontenjan açıkta kalmıştır[3]. Boş kalan kontenjanlar arasında hukuk kontenjanı yoktur.
Burada vakıf üniversitelerine (KKTC üniversiteleri dahil) ilişkin olarak şunu da not edelim: Bu üniversitelerde olan toplam 33.295 adet lisans programı kontenjanından 18.845’i dolmuş, 14.453’ü, yani % 43’ü boş kalmıştır. Bu husus Türkiye’de vakıf üniversitelerinin kendilerine çok ciddi olarak çeki düzen vermeleri gerektiğinin bir göstergesidir.
2007 yılı rakamları da benzerdir. 2007 ÖSS sonucunda boş kalan kontenjanlar için yapılan ek yerleştirme neticesinde devlet üniversitelerinde 4623, vakıf üniversitelerinde 7013, KKTC üniversitelerinde 7383 adet kontenjan boş kalmıştır[4]. Bunların arasında hukuk fakültesinde boş kalan kontenjan yoktur.
Yukarıdaki rakamlar, Türkiye’de gerek devlet üniversitelerinin, gerekse vakıf üniversitelerinin talebi dikkate almaksızın bölüm açtıklarını göstermektedir.
Vakıf üniversitelerinin sadece fen-edebiyat fakültelerinin kimya, fizik, matematik gibi çeşitli bölümleri değil, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinin işletme, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler gibi çeşitli bölümleri de kontenjan açığı vermektedir. Özel üniversitelerde öğrenci bulma sıkıntısı çekmeyen tek fakülte, hukuk fakülteleridir. (s.177)
ÖSS’de aldıkları puan itibarıyla dört yıllık bir lisans programını tercih etme hakkını kazanan adaylar, yerleştirilmek istedikleri üniversite programlarıyla ilgili 24 adet tercih yapmaktadırlar. Adaylar en çok istedikleri programı birinci sıraya, ikinci istedikleri programı ikinci sıraya ve nihayet en az istedikleri programı 24’üncü sıraya yazmaktadırlar. En iyi puanı alan adaylar birinci tercihlerine, daha az iyi puan alanlar ikinci tercihlerine ve nihayet kazanacak kadar ama daha üst tercihlerindeki programlara yerleştirilemeyecek kadar puan alan adaylar 24’üncü tercihlerine yerleştirilmektedirler. Dolayısıyla adayların tercih sıralarına bakarak hangi programların en çok rağbet edilen programlar olduğu anlaşılabilmektedir.
Adayların tercih sıraları 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarını (YÖP) Tercih Eden Aday Sayılarının Tercih Sırasına Göre Dağılımları başlıklı istatistikte[5] yayınlanmıştır. Bu istatistiğe baktığımızda hukuk fakültelerinin olduğu üniversitelerde, hukuk fakültelerinin tercih sırası ortalama olarak aynı üniversitenin diğer fakültelerinin tercih sırasından daima yüksek olmaktadır. Örnek olarak aşağıda bazı üniversiteler gösterilmiştir:
TABLO 2: Adayların Ortalama Tercih Sıralarında Hukuk Fakülteleri[6]
ÜNİVERSİTE |
HU-KUK |
TIP |
MÜHEN-DİSLİK |
İŞLETME |
SİY. B./ KAMU Y. |
ULUSLARARASI İL. |
1. Galatasaray |
3,06 |
F.Yok |
7,25 (Bil) |
5,32 |
5,14 |
4,94 |
2. Ankara |
2,28 |
3,39 |
9,53 (Elekt) |
6,63 |
? |
5,98 |
3. Gazi |
3,18 |
3,85 |
7,25 (Bil) |
8,80 |
9,35 |
9,39 |
4. İstanbul |
3,32 |
3,21 |
9,28 (Bil) |
7,99 |
9,08 |
8,35 |
5. Dokuzeylül |
4,11 |
5,34 |
8,76 (Bil) |
9,92 |
9,16 |
0 |
6. Marmara |
4,01 |
4,95 |
6,98 (Bil) |
5,84 |
9,02 |
7,36 |
7. Uludağ |
4,79 |
5,95 |
9,86 (End) |
11,55 |
10,60 |
9,86 |
8. Bilkent (Burslu) |
2,56 |
F.Yok |
3,27 (Elekt) |
4,23 |
5,75 |
4,97 |
9. Koç (Burslu) |
2,31 |
F.Yok |
4,74 (Elekt) |
4,15 |
F.Yok |
4,69 |
Ortalama |
3,29 |
4,44 |
7,43 |
7,15 |
8,30 |
6,94 |
|
|
|
|
|
|
|
12. Boğaziçi |
F.Yok |
F. Yok |
4,35 (Elekt) |
3,52 |
F.Yok |
3,33 |
13. ODTÜ |
F.Yok |
F.Yok |
3,61 (Elekt) |
6,54 |
F.Yok |
4,66 |
Yukarıdaki tablodan görüleceği gibi üniversite adayları, ilk üç tercihlerine hukuk fakültelerini yazmaktadırlar. Yukarıdaki listede yer alan üniversiteler (s.178) itibarıyla hukuk fakültelerinin ortalama tercih sırası 3,29’dur. Oysa aynı üniversitelerde tıp fakültelerinin ortalama tercih sırası 4,44; bilgisayar veya elektrik-elektronik mühendislikleri bölümlerinin ortalama tercih sırası 7,43; işletme bölümlerinin ortalama tercih sırası 7,15; siyaset bilimi ve (veya) kamu yönetimi bölümlerinin ortalama tercih sırası 8,30; uluslararası ilişkiler bölümlerinin ortalama tercih sırası 6,94’tür.
Yukarıdaki tablonun son iki satırında, karşılaştırma için, genelde puanları en yüksek olan ve bünyelerinde hukuk fakültesi bulunmayan iki üniversitenin (Boğaziçi ve ODTÜ) en yüksek puanlı çeşitli bölümlerinin ortalama tercih sıraları verilmiştir. Görüldüğü gibi ODTÜ ve Boğaziçi’nin en iyi bölümlerinin ortalama tercih sıraları, hukuk fakülteleri ortalama tercih sırası kadar iyi değildir. İlginçtir ki, yeni kurulmuş olan Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesinin tercih sırası, ODTÜ’nün İşletme Bölümünün tercih sırasının üzerindedir.
Sonuç olarak hukuk fakültelerinin üniversite adayları nezdinde gözde fakülteler olduğunu söyleyebiliriz.
Hukuk fakültelerine talebin son yıllarda çok arttığını gösteren diğer bir kanıt da, hukuk fakülteleri giriş puanlarının, şimdiye kadar görülmediği ölçüde yükselmiş olmasıdır. Gerçekten de son yıllarda hukuk fakültelerinin ÖSS puanları tavan yaptı. Diğer bir ifadeyle çok söylendiği gibi, üniversite tercihinde “hukuk” son yılların “moda”sı haline geldi. Hukuk fakülteleri Türkiye’de çok başarılı öğrencilerin tercih ettiği fakülteler haline geldi. Bu hususu gözler önüne sermek için bazı hukuk fakültelerine girilebilen en düşük puan ve bu en düşük puanla giren adayın toplam adaylar arasındaki sırası aşağıdaki tabloda verilmiştir:
TABLO 3: Bazı Hukuk Fakültelerinin
En Düşük Puanları ve Başarı Sıraları[7]
HUKUK FAKÜLTESİ |
EN DÜŞÜK PUAN |
BAŞARI SIRASI[8] |
1. Galatasaray |
369.740 |
110 |
2. Ankara |
349.222 |
1.670 |
3. Gazi |
345.590 |
2.420 |
4. İstanbul |
343.562 |
2.940 |
5. Dokuzeylül |
340.884 |
3.790 |
6. Marmara |
339.787 |
4.190 |
7. Anadolu |
339.042 |
4.500 |
8. Akdeniz |
337.865 |
5.100 |
9. Uludağ |
337.685 |
5.180 |
10. Kocaeli |
336.244 |
6.050 |
11. Selçuk |
335.766 |
6.360 |
12. Kırıkkale |
335.240 |
6.760 |
13. Atatürk |
332.607 |
8.910 |
14. Erzincan |
332.248 |
9.240 |
15. Dicle |
331.635 |
9.840 |
|
|
|
16. Bilkent (Burslu ) |
368.924 |
135 |
17. Koç (Burslu ) |
371.058 |
77 |
(s.179) Yukarıdaki tablodan bir iki örneğe ayrıca dikkat çekelim: Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesine giren 25 kişiden en kötüsü Türkiye 110’uncusu; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine giren 410 kişiden en kötüsü Türkiye 1670’incisidir. Yeni kurulmuş, Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanan en düşük puanlı öğrenci Türkiye 5180’incisidir. Türkiye’de devlet hukuk fakülteleri arasında en düşük taban puanla öğrenci almış olan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanan en düşük puanlı öğrenci dahi Türkiye 9.840’ıncısıdır. Görünen odur ki, Türkiye’de devlet hukuk fakültesinde öğrenci olabilmek için Türkiye’nin en başarılı onbin öğrencisi arasında olmak gerekmektedir.
Hukuk fakültelerinin minimum puanlarındaki olağanüstü yükselmeyi gözler önüne sermek için diğer fakültelerin minimum puanlarıyla karşılaştırma yapmakta yarar var. Bu amaçla aşağıdaki tabloyu yaptık:
TABLO 4: Bazı Üniversitelerin Hukuk,
Mühendislik, Tıp, Kamu Yönetimi
Bölümlerini En Düşük Puanla Kazanan Adayların Başarı Sıraları[9]
ÜNİVERSİTE |
HU-KUK |
TIP |
MÜHEN-DİSLİK* |
İŞLET-ME |
SİYAS.B. KAMU Y. |
ULUSLARA. İLİŞ. |
1. Galatasaray |
110 |
|
6.200 (Bil) |
1.170 |
1.700 |
1.070 |
2. Ankara |
1.670 |
1.700 |
9.700 (Bil) |
7.220 |
4.150 |
4.750 |
3. Gazi |
2.420 |
2.470 |
11.700 (Bil) |
28.000 |
29.300 |
18.300 |
4. İstanbul |
2.940 |
2000 |
12.900 (Bil) |
10.100 |
18.500 |
14.000 |
5. Dokuzeylül |
3.790 |
3.630 |
12.800 (Bil) |
42.000 |
11.900 |
|
6. Marmara |
4.190 |
3.190 |
8.860 (Bil) |
4.630 |
24.700 |
7.680 |
9. Uludağ |
5.180 |
4.220 |
18.300 (End) |
59.400 |
49.100 |
32.400 |
10. Bilkent (Burslu) |
135 |
|
255 (Elekt) |
557 |
2.190 |
828 |
11. Koç (Burslu) |
77 |
|
575 (Elekt) |
326 |
|
463 |
12. Boğaziçi |
|
|
346 (Elekt) |
433 |
|
632 |
13. ODTÜ |
|
|
1.020 (Elekt) |
1.270 |
2.760 |
1.750 |
* Mühendislik Fakültelerinde en yüksek puanlı mühendislik bölümünün puanı alınmıştır. (Bil: Bilgisayar Mühendisliği; Elek: Elektrik-Elektronik Mühendisliği; End: Endüstri Mühendisliği).
(s.180) Yukarıdaki karşılaştırmalı tablodan görüldüğü gibi hukuk fakültesi bulunan üniversitelerde, bu üniversiteleri kazanan öğrencilerin toplam adaylar arasındaki başarı sırası bakımından hukuk fakülteleri, tıp fakültelerinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Kaldı ki Ankara ve Gazi Üniversitelerinin Hukuk Fakültelerini kazanan öğrencilerin başarı sırası, bu Üniversitelerin Tıp Fakültelerini kazanan öğrencilerin başarı sırasından daha iyidir. Kaldı ki tıp fakültelerinin başarı sırasının daha iyi olduğu üniversitelerde de, hukuk fakültelerini kazanan öğrencilerin başarı sırası ile bu üniversitelerin tıp fakültelerini kazanan öğrencilerin başarı sıraları arasında çok küçük farklar vardır; 2000’e karşı 2940, 3630’a karşı 3790, 3190’a karşı 4190, 4220’ye karşı 5180 gibi.
Yukarıdaki tabloda yer alan Uludağ Üniversitesi örneği, hukuk fakültelerinin nasıl moda olduğunu göstermek bakımından anlamlıdır. Bu üniversitede 30 küsur yıldır kurulu bulunan ve pek çok öğretim üyesi bulunan işletme bölümünü kazanan en düşük puanlı öğrencinin başarı sırası 59.100 iken aynı Üniversitenin o yıl kurulmuş hukuk fakültesini en düşük puanla kazanan öğrencinin başarı sırası 5180’dir. Yine aynı Üniversitenin 30 küsur yıl önce kurulmuş ve 656 adet öğretim elemanı (bunlardan 109’u profesör, 65’i doçent, 47’si yardımcı doçenttir)[10] bulunan Tıp Fakültesinin başarı sırası 4220 iken, aynı Üniversitenin ÖSS sınavından bir ay önce kurulmuş ve ÖSYS tercih döneminde Dekanından başka tek bir öğretim üyesi (ve dahi idarî personeli dahi) olmayan Hukuk Fakültesinin başarı sırası 5180 olmuştur. Pek muhtemelen öğrencilerin girişteki başarı sırası itibarıyla bu Üniversitenin Hukuk Fakültesi, bu Üniversitenin Tıp Fakültesini yakın gelecekte geçecektir.
Yine Uludağ Üniversitesinin yıllar önce kurulmuş ve pek çok kaliteli öğretim üyesine sahip Mühendislik Fakültesinin bölümleri ise başarı sırası bakımından Hukuk Fakültesinden katbekat geridirler. Adı geçen Fakültenin Makine Mühendisliği bölümünü kazanan en düşük puanlı öğrencinin başarı sırası 27.600’dir. Bu rakam Elektronik Mühendisliği Bölümünde 22.400, Çevre Mühendisliği Bölümünde 65.200, Endüstri Mühendisliği Bölümünde 18.300’dür[11]. Yeni kurulan Hukuk Fakültesinde ise bu rakamın 5180 olduğunu biraz yukarıda belirttik.
Neden bu böyle? Neden hukuk fakültelerine olan talep böylesine arttı? Neden hukuk fakültelerinin puanları böylesine yükseldi? Neden artık Türkiye’nin en başarılı lise öğrencileri hukuk okumak istiyor?
Bu sorulara cevap olarak “bu bir modadır” deyip geçebiliriz. Ancak her moda gibi, bu modanın da altında yatan çok daha derin sebepler vardır. (s.181) Geriye dönüp bir bakalım. Türkiye’de 1940’lı, 50’li, 60’lı ve hatta 70’li yıllarda moda olan yüksek öğrenim alanı mühendislikti. Bu yıllarda en yüksek puanlı öğrenciler, mühendislik fakültelerine giderlerdi. Aileler bu dönemlerde kızlarını mühendislerle evlendirmek isterlerdi. Bu dönemde en çok parayı mühendisler kazandı ve hatta sadece para kazanmakla kalmadı, ülkeyi de onlar yönettiler. Örneğin Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan birer mühendisti. Daha sonraları bu değişti. 1980’li, 1990’lı yıllarda işletme bölümleri moda haline geldi. ÖSS’de en başarılı öğrenciler işletme bölümlerine gitmeye başladılar. 2000’li yıllarda da işletme bölümleri yerlerini hukuk fakültelerine bıraktılar. Neden bu böyle oldu? Neden artık ülkenin en başarılı öğrencileri hukuk fakültelerine gidiyorlar?
Ben bu sorunun en tatmin edici cevabını bir matematik profesöründen, Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Attila Aşkar’dan dinledim. Profesör Aşkar, hukuk fakültesi puanlarının son yıllarda zirveye çıkmasını Türkiye’nin geçirdiği ekonomik, sınaî ve ticarî dönüşüm ile açıklıyor ve aşağı yukarı şöyle diyordu: 1940’lı, 50’li ve 60’lı yıllarda Türkiye’de üretim yetersizdi. Örneğin Türkiye’de bu yıllarda otomobil, otobüs, traktör fabrikası, yeterince karayolu, baraj ve hatta yeterince ev yoktu. Bunları yapmak lazımdı. Bunun içinse fabrika kurup çalıştıracak, yol, baraj, bina inşa edecek mühendislere ihtiyaç vardı. Türkiye bu yıllarda ihtiyaç duyduğu mühendisleri yetiştirdi. Türkiye’de pek çok otomobil fabrikası, baraj ve modern binalardan oluşan şehirler oluştu. Bu yıllar mühendisliğin altın yıllarıydı. Çünkü mühendislere aşırı bir ihtiyaç vardı.
Ne var ki mühendisler 1980’li yıllarda misyonlarını tamamladılar. Türkiye’de artık yeterince otomobil, traktör, otobüs, iş makinesi, ev üretilmişti. 1980’li yıllarda artık sorun bunları üretmek değil, bunları pazarlamak yani bunları satabilmekti. Bu ise mühendislerin değil, işletmecilerin bildiği bir işti ve devreye işletmeciler girdi. 1980’li, 1990’lı yıllar, işletmecilerin altın yılları oldu. Bu yıllarda üretenden çok, pazarlayanlar para kazandılar. Bu yıllarda da üniversite tercihinde işletme bölümleri “moda” oldu.
Ancak 2000’li yıllarda bu değişti. Artık Türkiye’de üretim de vardı, pazarlama da. Her ikisinde de yeterince yetişmiş eleman çalışıyordu. Ancak bu sefer, üretim ve pazarlamadan sonra ortaya üçüncü bir sorun çıktı: Hukukî uyuşmazlıklar sorunu. Mühendislerin ürettiği, işletmecilerin sattığı araba arızalanınca, müşteri hakkını aramak, satıcıya ve üreticiye karşı dava açmak yoluna gidiyordu. Keza ev alan kişiler, evlerinde ortaya çıkan kusurlara karşı evleri satın aldıkları müteahhide karşı dava açmaya başladılar. Ortaya çıkan bu hukukî sorunlar ise hukukçulara ihtiyaç gösterdi. Ortaya çıkan bu yeni sorunlar ise artık mühendislere veya işletmecilere değil, hukukçulara para kazandırmaya başladı (Hatta bu sorunlar mühendislere ve işletmecilere para kaybettirmektedir).
Yukarıda açıklandığı gibi 2000’li yıllarda hukuk fakültelerinin puanlarının tavan yapması bir rastlantı değil, tam tersine Türkiye’nin içinden geçtiği (s.182) ekonomik dönüşümünün bir sonucudur. Türkiye’de 2000’li yıllar hukukçuların yılları olacaktır. Artık dönem, hukuk eğitimi alınacak dönemdir. Artık ülkenin en zeki beyinleri hukuk fakültelerine geliyorlar. Bu gelenler de mezun olduktan bir 10-20 yıl sonra da ülkeyi yönetecekler. 2020’li, 2030’lu yıllarda ülkemizin Başbakanı muhtemelen bir hukukçu olacaktır.
Yukarıda görüldüğü gibi hukuk eğitimine talep olağanüstü artmıştır ve hâlâ da artmaktadır. Peki üniversitelerimiz bu talebi karşılayabilmekte midirler? Şimdi bunu görelim. Bunu yaparken de şu verileri kullanacağız: Hukuk fakültesi sayıları, hukuk fakültelerinde okuyan öğrenci sayıları ve hukuk fakültelerinde çalışan öğretim üyeleri sayıları.
Şu an ülkemizde 44 hukuk fakültesi kurulu bulunmaktadır. Bunların kuruluş yıllarını ve öğrenci sayılarını bir tablo üzerinde görelim:
TABLO
5: Hukuk Fakültelerinin
Kuruluş Tarihleri ve Öğrenci Sayıları[12]
|
ÜNİVERSİTE |
Devlet/ Vakıf |
Kuruluş Tarihi |
Öğrenci Alım T |
Öğrenci Sayısı |
1 |
Akdeniz |
Devlet |
1992 |
2000 |
52 |
2 |
Anadolu |
Devlet |
1993 |
1993 |
82 |
3 |
Ankara |
Devlet |
1925 |
1925 |
410 |
4 |
Atatürk |
Devlet |
2006 |
2007 |
52 |
5 |
Atılım |
Vakıf |
2003 |
2003 |
118 |
6 |
Bahçeşehir |
Vakıf |
2002 |
2002 |
135 |
7 |
Başkent |
Vakıf |
1997 |
1997? |
130 |
8 |
Beykent |
Vakıf |
2008 |
- |
Yok |
9 |
Bilkent |
Vakıf |
2002 |
2002 |
140 |
10 |
Çağ |
Vakıf |
1997 |
1998? |
95 |
11 |
Çankaya |
Vakıf |
1997 |
1998? |
130 |
12 |
Çukurova |
Devlet |
2007 |
- |
Yok |
13 |
Dicle |
Devlet |
1982 |
1982 |
82 |
14 |
Doğu Akdeniz |
KKTC |
1996 |
1996 |
152 |
15 |
Doğuş |
Vakıf |
2008 |
- |
205 |
16 |
Dokuzeylül |
Devlet |
1978 |
1980 |
205 |
17 |
Erciyes |
Devlet |
2003 |
2004 |
52 |
18 |
Erzincan |
Devlet |
1987 |
1991 |
62 |
19 |
Fatih |
Vakıf |
2008 |
- |
Yok |
20 |
Galatasaray |
Devlet |
1994 |
1994 |
25+25 |
21 |
Gazi |
Devlet |
1992 |
1992 |
154 |
22 |
Hacettepe |
Devlet |
2005 |
- |
Yok |
23 |
İstanbul Aydın |
Vakıf |
2008 |
- |
Yok |
24 |
İstanbul Bilgi |
Vakıf |
1997 |
1997? |
140 |
25 |
İstanbul Kültür |
Vakıf |
1998 |
1999 |
135 |
26 |
İstanbul Ticaret |
Vakıf |
2001 |
2001 |
90 |
27 |
İstanbul |
Devlet |
1880 |
1880 |
410 |
28 |
İzmir |
Vakıf |
2008 |
- |
Yok |
29 |
Kadir Has |
Vakıf |
2003 |
2003 |
90 |
30 |
Karadnz Teknik |
Devlet |
2007 |
- |
Yok |
31 |
Kırıkkale |
Devlet |
1995 |
1997 |
52 |
32 |
Kocaeli |
Devlet |
1994 |
1994 |
103 |
33 |
Koç |
Vakıf |
2003 |
2003 |
51 |
34 |
Maltepe |
Vakıf |
1997 |
1998 |
120 |
35 |
Marmara |
Devlet |
1982 |
1983 |
410+103 |
36 |
Okan |
Vakıf |
2008 |
- |
- |
37 |
Selçuk |
Devlet |
1982 |
1983 |
205+103 |
38 |
TOBB |
Vakıf |
2008 |
- |
Yok |
39 |
Ufuk |
Vakıf |
1999 |
2002 |
55 |
40 |
Uludağ |
Devlet |
1995 |
2007 |
21 |
41 |
Yakındoğu |
KKTC |
1988 |
1988? |
200 |
42 |
Yalova |
Devlet |
2008 |
- |
Yok |
43 |
Yaşar |
Vakıf |
2008 |
- |
- |
44 |
Yeditepe |
Vakıf |
1996 |
1997? |
120 |
KURULUŞ AŞAMASINDA |
|||||
45 |
İnönü |
Devlet |
|
|
|
46 |
Ondokuzmayıs |
Devlet |
|
|
|
47 |
Süleyman Demirel |
Devlet |
|
|
|
|
|
|
|
Toplam |
4524 |
(s.183) Şu an kurulu bulunan 44 hukuk fakültesinden 20’si devlet; 22’si vakıf, 2’si de KKTC hukuk fakültesidir. Yine kurulu bulunan 44 hukuk fakültesinden 32’si, 2007-2008 öğretim yılı itibarıyla öğrenci alıp faaliyete geçmiş; 12’si ise henüz faaliyete geçmemiştir (Zaten bunlardan sekizi Mayıs 2008’de kurulmuştur).
Kurulu bulunan 44 hukuk fakültesine ek olarak üç devlet üniversitesinin (İnönü, Ondokuzmayıs, Süleyman Demirel) kurulmasına YÖK izin vermiş, ancak bunların kurulması hakkında Kanun veya Bakanlar Kurulu kararı henüz çıkmamıştır.
(s.184) Hukuk fakültelerinin kuruluş yılları itibarıyla baktığımızda şunları görüyoruz:
TABLO 6: Kuruluş Yıllarına Göre Hukuk Fakültesi Sayıları[13]
TARİH |
ADET |
ADI |
1880 |
1 |
İstanbul |
1925 |
1 |
Ankara |
1978 |
1 |
Ege (1980’de öğrenci almış; 1982’de Dokuzeylül’e bağlanmıştır) |
1982 |
4 |
Dicle, Selçuk, Marmara, |
1987 |
1 |
Erzincan. (1991’de Atatürk Ü.’ne bağlı olarak faaliyete geçmiştir. 2006’da Erzincan Ü.’ne bağlanmıştır). |
1990-1995 |
6 |
Anadolu, Akdeniz (Faal: 2000), Galatasaray, Gazi, Kocaeli, Yakın Doğu, Uludağ (Faal: 2007) |
1996-2000 |
10 |
Başkent, Çağ, Çankaya, Doğu Akdeniz, İstanbul Bilgi, İstanbul Kültür, Maltepe, Yeditepe |
2001-2005 |
8 |
Atılım, Bahçeşehir, Bilkent, Erciyes, Hacettepe (-), İstanbul Ticaret, Kadir Has, Koç, Ufuk |
2006 |
1 |
Atatürk |
2007 |
2 |
Çukurova, Karadeniz Teknik |
2008 |
9 |
Beykent, Doğuş, Fatih, İstanbul Aydın, İzmir, Okan, TOBB, Yalova, Yaşar |
1880-2008 |
44 |
|
Aynı tabloyu bir de çizelge olarak gösterelim:
Çizelge 1: Kuruluş Yıllarına Göre Hukuk Fakültesi Sayıları[14]
(s.185) Görüldüğü gibi hukuk eğitimindeki talebin artışına paralel olarak Türkiye’deki hukuk fakülteleri sayıları da artış eğilimindedir. Yukarıdaki grafikten açıkça görüleceği gibi hukuk fakültelerinin sayıları özellikle 1990’dan itibaren artmaya başlamıştır. İçinde bulunduğumuz 2008 yılında dokuz yeni hukuk fakültesinin kurulmuş olması ise çok çarpıcıdır. 2008 yılında kurulan dokuz hukuk fakültesinden sekizinin vakıf üniversitelerine (Beykent, Doğuş, Fatih, İstanbul Aydın, İzmir, Okan, TOBB ve Yaşar) ait olması tamamıyla manidardır. Yukarıda belirttiğimiz gibi vakıf üniversitelerinin kontenjan açığı vermeyen fakülteler arasında hukuk fakülteleri birinci sıradadır. Serbest piyasa koşullarında çalışabilecek ender fakülteler arasında hukuk fakülteleri birinci sıradadır.
Türkiye’de gereğinden fazla hukuk fakültesi açıldığı yolunda yaygın bir iddia varsa da, kanımızca bu doğru bir iddia değildir. Yukarıda açıklandığı gibi şu an Türkiye’de (KKTC dahil) 44 adet kurulu hukuk fakültesi vardır. Bunlardan sadece 32’si faaliyettedir. Türkiye gibi 70 milyonluk bir ülkede 40 küsur hukuk fakültesinin olması çok değildir. Nitekim karşılaştırmalı olarak bakıldığında Türkiye’de fakülte sayısı en az olan eğitim alanlarından birisi hukuktur. Şöyle: Türkiye’de 90 küsur iktisadî ve idarî bilimler fakültesi, 90 küsur fen-edebiyat fakültesi, 60 küsur mühendislik fakültesi, 50 küsur tıp fakültesi varken, faaliyette sadece 32 hukuk fakültesi vardır. Görüldüğü gibi hukuk fakültesi sayısının çok olduğu iddiası tutarlı bir iddia değildir. Öğrenci sayılarına ilişkin durumu ise hemen aşağıda göreceğiz.
Yukarıdaki Tablo 4’te belirtildiği gibi Türkiye’de 2007-2008 öğretim yılı itibarıyla hukuk fakülteleri kontenjan sayısı 4524’tür. ÖSYM’nin yayınladığı 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre 2006-2007 öğretim yılı itibarıyla Türk hukuk fakültelerinde okuyan öğrenci sayısı 22095’tir. Söz konusu öğretim yılında 4179’u öğrenci hukuk fakültelerine yeni kayıt yaptırırken, 3784 öğrenci hukuk fakültelerinden mezun olmuştur[15].
Yukarıda belirtildiği gibi Türkiye’de gereğinden fazla hukuk fakültesi olduğu yolunda yaygın eleştiriler olduğu gibi, hukuk fakültelerine gereğinden fazla öğrenci alındığı yolunda da, özellikle avukatlar arasında yaygın eleştiriler vardır. Kanımızca bu eleştirilerde haklılık payı yoktur. 70 milyonluk bir ülkede yılda 4 bin küsur öğrencinin hukuk fakültelerine girmesinde ve 3 bin küsur öğrencinin mezun olmasında ne gibi anormal bir şey olduğunu anlamak mümkün değildir. Hukuk fakültesinden mezun olmak ile avukatlık mesleğine giriş arasında bir bağ kurulması ve bu nedenle hukuk fakültelerine fazla öğrenci alındığı yolundaki iddia, çağdışı bir üniversite (s.186) anlayışının uzantısıdır. Çağımızda üniversite eğitimi spesifik bir mesleğe adam yetiştirmez. Keza çağdaş üniversite anlayışında, üniversiteden mezun olmak bir mesleğe giriş garantisi de vermez. Türkiye’de avukatlık için bir giriş sınavının, teşebbüs edilmiş olmasına rağmen uygulanamamış olması, herhalde yeni kurulan hukuk fakültelerinin veya hukuk okumak isteyen lise mezunlarının suçu değildir. Baroların, üyelerinin menfaatlerini korumak için yapmaları gereken şey, yeni hukuk fakültesi açılmasına karşı çıkmak değil, avukatlık mesleğine giriş için ciddî sınavların konulmasını sağlamaya çalışmak olmalıdır.
Kanımızca Türkiye’de yılda dört bin küsur öğrencinin hukuk fakültesine başlamasında yadırganacak bir yan yoktur. Tersine hukuk eğitimine yukarıda açıklandığı gibi yüksek bir talep olduğuna göre, kontenjanların artırılması öğrenci kalitesi bakımından bir sorun da yaratmayacaktır. Hukuk eğitimine talep varken bu talebi karşılayacak imkânları olan üniversitelerin hukuk fakültesi açmasına engel olunması demokratik liberal bir devlet anlayışıyla bağdaşmaz.
Yukarıda açıklandığı gibi biz yeni hukuk fakültesi açılmasına karşı değiliz. Keza mevcut hukuk fakültelerinin öğrenci kontenjanlarını artırmasına da karşı değiliz. Hatta talep olduğuna göre yeni hukuk fakültelerinin kurulmasını ve keza mevcut hukuk fakültelerinin de kontenjanlarının artırılmasını da savunmak gerekir. Ancak bunun için yeni hukuk fakültesi açmak isteyen üniversitelerin yeterince öğretim üyesi bulabilmeleri ve keza öğrenci kontenjanını artırmak isteyen mevcut hukuk fakültelerinin de öğretim üyesi sayılarını artırmaları gerekir. İşte bu noktada Türkiye’de tam anlamıyla bir darboğaz yaşanmaktadır. Çünkü Türkiye’de hukuk alanında yeterince öğretim üyesi yoktur.
Şimdi fakültelerinde çalışan öğretim üyelerini görelim:
ÖSYM’nin yayınladığı 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre 2006-2007 yılı itibarıyla yılı itibarıyla Türkiye’deki hukuk fakültelerinde 218 profesör, 112 doçent ve 194 yardımcı doçent olmak üzere toplam 524 öğretim üyesi görev yapmaktadır[16]. Bunlara ilaveten 477 adet diğer öğretim elamanı (muhtemelen araştırma görevlisi) vardır. Böylece bütün hukuk fakültelerinde çalışan öğretim üyesi sayısı 1001’dir.
2006-2007 öğretim yılı itibarıyla Türk hukuk fakültelerinde okuyan öğrenci sayısının 22095 olduğunu yukarıda not etmiştik[17]. Buna göre hukuk fakültelerinde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 42; öğretim elamanı başına düşen öğrenci sayısı ise 22’dir. (s.187)
Yukarıdaki 524 sayısı hakkında şu üç iç karartıcı bilgiyi vermek de gerekmektedir: (1) Söz konusu 524 sayısı kadrosu hukuk fakültelerinde bulunan öğretim üyesi sayısıdır. Bunların içinde bir kısmının uzmanlık alanı hukuk değil, işletme, iktisat, maliye, siyaset bilimi, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, sosyoloji, psikoloji, tarih ve hatta ilahiyattır. Bazı hukuk fakültelerinin dekanları dahi hukukçu değildir. (2) 524 sayısı içinde özellikle yeni hukuk fakültelerinde görev yapan hukuk profesörlerinden bir kısmının gerçekten hukukçu olup olmadığı tartışmalıdır. Bunlardan bir kısmı hukuk fakültesi mezunu değildir; bir kısmı ise hukuk fakültesi mezunu olmakla birlikte yüksek lisans ve doktoraları hukuk alanında değil, işletme, iktisat, maliye, siyaset bilimi, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler gibi bir alandadır. (3) Nihayet yukarıdaki 524 sayısının içine vakıf üniversitelerinde görev yapan ve daha önce 67 yaşını doldurup bir devlet hukuk fakültesinden emekli olan öğretim üyeleri de vardır. Bunların içinde 80 küsur yaşında olanlar vardır. 80 küsur yaşındaki bir öğretim üyesinin ne derecede kendisinden beklenen fonksiyonu ifa edebileceği hususu tartışmaya açıktır.
Karşılaştırma için şu bilgileri de verelim: Ülkemizde hukuk dışındaki diğer fakültelerde öğretim üyesi sıkıntısı yaşanmamaktadır. Örneğin hukuk fakültelerinde 1001 öğretim elemanı olmasına rağmen, 2006-2007 öğretim yılında tıp fakültelerinde 19121, ziraat fakültelerinde 2180, veteriner fakültelerinde 1205, matematik bölümlerinde 1247, fizik bölümlerinde 1280, kimya bölümlerinde 1620, biyoloji bölümlerinde 1347, ilahiyat fakültelerinde 1054 öğretim elamanı vardır[18].
Yeni hukuk fakültesi kuran bir üniversitenin tıp fakültesi kökenli rektörünün bir toplantıda “isteyin size bugün 100 tıp profesörü bulayım; ama bir tane hukuk profesörü bulamıyorum” dediğine ben bizzat şahit oldum. Gerçekten de Türkiye’de bütün hukuk fakültelerinde görev yapan 218 profesöre karşılık tıp fakültelerinde 3997 adet profesör bulunduğu[19] dikkate alınırsa, söz konusu rektörün durumu pek de abartmadığı ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de 32 adet hukuk fakültesinin faaliyette olduğu ve toplam 524 adet öğretim üyesi olduğu hesaba katılırsa, fakülte başına 16 öğretim üyesi düşmektedir. Yeni kurulanlar da hesaba katılırsa hukuk fakültesi başına 12 adet öğretim üyesi düşecektir. Hukuk fakültelerinde ortalama on adet anabilimdalı bulunduğu varsayılırsa anabilimdalı başına ortalama ancak bir öğretim üyesi düşmektedir.
(s.188) Kaldı ki, bu 524 öğretim üyesinden önemli bir kısmı Ankara, İstanbul ve İzmir’deki büyük hukuk fakültelerinde çalışmaktadır. Şöyle: İlgili fakültelerin web sayfalarından sayabildiğimiz kadarıyla, 524 öğretim üyesinden 78’i Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, 62’si İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, 59’u Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, 46’sı Dokuzeylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, 39’u Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, 30’u Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ve 26’sı da Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görev yapmaktadır[20]. Bunların toplamı 340 etmektedir. Yani 524 öğretim üyesinden 340’ı yedi büyük devlet hukuk fakültesinde görev yapmaktadır. Geriye 524-340= 184 öğretim üyesi ve 37 hukuk fakültesi kalmaktadır. 184 öğretim üyesini 37’ye bölerseniz ortaya 4,9 sayısı çıkmaktadır. Demek ki Türkiye’de yedi büyük hukuk fakültesinin dışında kalan hukuk fakültelerinde ortalama öğretim sayısı, bahsettiğimiz yedi büyük hukuk fakültesinden bu fakültelere öğretim üyesi geçişi olmadıkça ve bir iki yılda mücizevi bir şekilde doktoralı elemanlar ortaya çıkmadıkça, ortalama 5’i geçmesi matematik olarak mümkün değildir. Bu şu anlama gelmektedir ki, yeni kurulan hukuk fakültelerinin YÖK’ün eğitime geçmek için aradığı 9 tam zamanlı öğretim üyesi sayısına sahip olma şartını yerine getirmelerinin imkan ve ihtimali yoktur. Uzun lafın kısası, yeni kurulmuş hukuk fakültelerinin öğretim üyesi bulmaları bakımından tam anlamıyla bir çıkmaz içindedirler. Tabir caiz ise, hukuk öğretim üyeleri karaborsaya düşmüş durumdadırlar.
İşte bu nedenle pek çok özel üniversitenin hukuk fakültesindeki dersler, bu fakültelerin kendi öğretim üyeleri tarafından değil, devlet hukuk fakültelerinden oralara ders ücreti karşılığında bir kaç saatliğine giden öğretim üyeleri tarafından verilmektedir. Özel üniversitelerin web sayfaları incelenirse kimin nerede ne kadar derse girdiği hakkında bir fikir edinilebilir. Kendileri bir devlet üniversitesinde görevli olduğu halde, iki, hatta üç ve hatta dört ayrı üniversitede ders veren öğretim üyelerimiz var. Üç yıl önce bir öğretim üyesi meslektaşımızın aynı öğretim döneminde beş ayrı hukuk fakültesinde ders verdiğini duymuştuk. Üstelik bu üniversitelerden birisi de Kıbrıs’taydı. Böyle bir eğitimin sağlıklı olduğunu, bu şekilde ders veren öğretim üyelerimiz dahil, kimse iddia etmemektedir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, hukuk fakültelerinde bazı anabilimdallarında öğretim üyesi bulma sorunu daha da ağır bir sorundur. Örneğin her hukuk fakültesinde zorunlu olarak okutulan idare hukuku dersi alanında Türkiye’de 2006-2007 öğretim yılında sadece 6’sı profesör, 8’i doçent ve 7’si yardımcı doçent olmak üzere toplam 21 adet öğretim üyesi vardır[21]. Oysa 32’si faaliyette 44 adet hukuk fakültesi var. Diğer bir örnek: (s.189) Yine her hukuk fakültesinde okutulan devletler umumi hukuku dersini verebilecek 2006-2007 öğretim yılında bütün Türkiye’de sadece 3’ü profesör, 1’i doçent ve 5’i yardımcı doçent olmak üzere toplam 9 öğretim üyesi vardır[22].
Kanunla veya bakanlar kurulu kararıyla yeni kurulan bir hukuk fakültesinin öğrenci alıp faaliyete başlayabilmesi için ayrıca YÖK’ten izin alması gerekmektedir. Bu izin konusunda YÖK’ün aradığı kriter ilgili fakültenin dokuz tam günlü öğretim üyesinin bulunmasıdır. Yukarıda açıklanan öğretim üyesi kıtlığı nedeniyle yeni kurulan hukuk fakültelerinin bu şartı gerçekleştirmeleri imkânsız değil ise de çok zordur.
Bu engeli aşmak için yeni kurulan vakıf hukuk fakülteleri, devlet üniversitelerinden emekli olmuş öğretim üyelerini peşine düşmekte veya devlet hukuk fakültesinde görevdeki öğretim üyelerine cazip teklifler götürmektedirler. Keza fiilen tam günlü olarak çalıştırmadıkları öğretim üyelerini hukuka aykırı olarak YÖK’e karşı tam günlü olarak göstermektedirler. Ancak bunlara rağmen vakıf üniversitelerinin de öğretim üyesi sayılarını artırma işinde başarılı olamadıkları da gerçektir. Zira vakıf üniversitesi hukuk fakültelerinin ezici çoğunluğunun öğretim üyesi kadrosu sayı olarak yetersizdir ve üstelik bu sayıya dahil olanların önemli bir kısmı da 70 yaşından yaşlı profesörlerden oluşmaktadır.
Öğretim üyesi bulma konusunda devlet üniversitesi hukuk fakültelerinin işi vakıf üniversitesi hukuk fakültelerine göre çok daha zordur. Zira devlet hukuk fakültelerinin öğretim üyelerine daha yüksek maaş vermesi mümkün değildir. Dokuz öğretim üyesini tamamlayıp YÖK’ten izin almak için yeni kurulan devlet hukuk fakülteleri çeşitli hilelere başvurmaktadırlar. Bu hilelerden birincisi yeni kurulan hukuk fakültelerine, bu üniversitelerin iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinde hukuk derslerini veren çeşitli öğretim üyelerini naklen atanmasıdır. Bu şekilde atanan öğretim üyelerinin önemli bir kısmının gerçekten hukukçu olup olmadıkları tartışmalıdır. Bunlardan bazıları hukuk fakültesi mezunu değildir; bazıları ise hukuk fakültesi mezunu olmalarına rağmen yüksek lisans ve doktora eğitimlerini hukuk dışı alanlarda yapmışlardır. Lisans, yüksek lisans ve doktorası hukuk alanında olmayan birisini hukukçu olarak kabul etmemek gerekir. Keza söz konusu kişi doçent ise, yukarıdaki şartlara ilaveten, doçentliğinin de hukuk alanında olması gerekir.
Nihayet yeni hukuk fakültesi kuran üniversitelerin izlediği bir diğer yol da, hukuk fakültelerinde okutulan iktisat, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, tarih gibi dersleri veren gerçekte diğer bir fakültenin öğretim üyesi olan öğretim üyelerini hukuk fakültesine naklen atamaktır. Bu şekilde atanan gerçekte hukuk ile herhangi bir ilişkisi olmayan öğretim üyeleri istatistiklerde hukuk fakültesinin öğretim üyesiymiş gibi işlem görmektedir. (s.190) Örneğin çeşitli hukuk fakültelerinin web sayfalarını incelediğimizde hukuk fakültelerinin öğretim kadrolarında bol sayıda, iktisatçı, işletmeci, maliyeci, siyaset bilimci, uluslararası ilişkilerci, tarihçi, sosyolog, psikolog, istatistikçi ve hatta ilahiyatçının bulunduğunu gözlemlenmektedir. Bu tür öğretim üyelerini çıkardığımızda, yeni kurulan hukuk fakültelerinde gerçekte sadece bir veya iki öğretim üyesi kalmaktadır. Bu arada tekrar not edelim ki, bazı yeni kurulmuş hukuk fakültelerimizin dekanları dahi hukukçu değildir.
Peki ama neden Türkiye’de, diğer alanlarda yeterince öğretim üyesi bulunmasına rağmen, hukuk alanında yeterince öğretim üyesi yoktur?
Şüphesiz bunun birinci sebebi 1995’dan bu yana, yani son 13 yılda 30 adet yeni hukuk fakültesinin kurulmuş olmasıdır. En kıdemsiz bir öğretim üyesinin (yani bir yardımcı doçentin) mesleğe araştırma görevlisi olarak girdikten sonra yetişmesi ortalama 10-15 yıl almaktadır. Bir yılda bir hukuk fakültesi kurulabilmekte, ama bir yılda bir öğretim üyesi yetişmemektedir. Şu an görevde olması gereken öğretim üyelerinin 1980 ve 1990’larda, araştırma görevlisi olarak bu mesleğe girmeleri ve yüksek lisans ve doktoraya başlamaları gerekirdi. Oysa ülkemizde maalesef bu yıllarda yeterince hukuk alanında araştırma görevlisi alınamamış ve bunlara yüksek lisans ve doktora yaptırılamamıştır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bu sebepleri burada ayrıntılı olarak incelemek bu makalenin konusu dışında kalır.
Ancak bu konuda kişisel tecrübemle sabit bir örnek vermek isterim: Benim Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde araştırma görevlisi olduğum ve AÜ SBE Kamu Hukuku Anabilimdalında yüksek lisans yaptığım 1988-1990 yıllarında yüksek lisans programında 20 kişilik kontenjan bulunmasına ve bu programa her yıl yüzden fazla başvuru olmasına rağmen, maalesef bu programa o yıllarda sadece 5-6 kişi alınmıştır. Bunların tamamına yakını da benim gibi Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde araştırma görevlisiydi. Şunu açıkça söylemek gerekir ki, 2000’li yıllarda Türkiye’nin içinde düştüğü hukuk öğretim üyesi darboğazının sorumlusu, Ankara ve İstanbul Hukuk Fakülteleridir. Bu Fakülteler, imkânları olmasına rağmen, 1980 ve 1990’lı yıllarda geleceği görerek Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sayıda yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirmemişlerdir. Türkiye’yi değil, sadece kendi ihtiyaçlarını düşünmüşler; kendi ihtiyaç duydukları kadar araştırma görevlisi almış, kendi ihtiyaç duydukları kadar kişiye yüksek lisans ve doktora yaptırmışlardır. Ben 1988-1990 yıllarında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde her anabilimdalı için üç, dört beş araştırma görevlisi alma imkânları varken, bir araştırma görevlisi aldıklarını çok iyi hatırlıyorum. Hatta 1989 veya 2000 yılında boş bulunan araştırma görevlisi kadrolarının Hukuk Fakültesi Dekanlığının istememesine rağmen YÖK’ün veya Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün emri ile ilan edildiğini, ama araştırma görevliliği sınavlarında, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin ihtiyaç duyduğu bir iki araştırma görevlisi dışındaki diğer adayların başarısız kılındıklarını çok iyi biliyorum.
(s.191) Öğretim üyesi kıtlığının diğer bir sebebi de 1990’lı ve 2000’li yıllarda kurulan vakıf üniversitesi hukuk fakültelerinin akademik personel temininde çok bencilce hareket etmiş olmalarıdır. Bu fakülteler, kendileri öğretim üyesi yetiştirmek yerine, devlet üniversitesi hukuk fakültelerinden emekli olan yaşlı öğretim üyeleriyle idare etmek veya az sayıda genç öğretim üyesi transfer etmek yoluna gitmişlerdir. Vakıf üniversiteleri hukuk fakülteleri olması gerektiği kadar değil, zorunlu işlerin yaptıracak kadar –ki fakülte başına en fazla üç beş adet– araştırma görevlisi istihdam etmekle yetinmişlerdir. Eğer 90’lı yıllarda kurulan vakıf üniversitesi hukuk fakülteleri kuruldukları yıllarda yeterince araştırma görevlisi almış olsaydılar, bugün pek çok sayıda yardımcı doçente sahip olabilirlerdi.
Bu soruya kısa dönemde verilebilecek olumlu bir cevap yoktur. Zira öğretim üyesi dediğiniz şey, üç beş yılda yetiştirilebilen bir şey değildir. Dolayısıyla öğretim üyesi açığı sorununa mucizevi bir çözüm bulmak mümkün değildir. Yapılacak şey, eski veya yeni kurulan hukuk fakültelerinin çok sayıda araştırma görevlisi almaları ve bunlara yüksek lisans ve doktora yaptırmaları; doktorasını başarıyla bitirenleri de yardımcı doçent olarak atamaktan ibarettir. Bu ise ortalama 10 yıllık bir zaman dilimini gerektirmektedir. Bu işte çok geç kalınmış olsa da yapılacak başka bir şey yoktur.
44 hukuk fakültesi, önümüzdeki beş yıl boyunca her yıl, çok değil beş adet araştırma görevlisi alsa, yılda 220, beş yılda 1100 araştırma görevlisi mesleğe girmiş olur. Bunların yarısı yüksek lisans ve doktora sürecinde başarılı olsa ve neticede yardımcı doçent olarak atansalar, 10-15 yıl sonra 550 adet yeni öğretim üyesi kazanılmış olur.
SONUÇ
Ülkemizde son yıllarda hukuk eğitimine olan talep şimdiye kadar görülmemiş oranda artmıştır. Bu artış, diğer fakülte kontenjanlarının boş kalmasına rağmen hukuk fakültesi kontenjanlarının boş kalmaması, ÖSYS tercihlerinde hukuk fakültelerinin adayların tercih sıralarında üst sıralarda yer alması ve ÖSS sınavlarında hukuk fakültelerine giriş puanlarının çok yükselmiş olması gibi göstergelerle izlenebilmektedir.
Ne var ki hukuk eğitimine talepteki yükselişe paralel bir şekilde hukuk eğitiminde arz sağlıklı bir şekilde arttırılamamıştır. Şöyle: Arzı artırmak amacıyla yeni hukuk fakülteleri kurulmuş ve hukuk fakültesi sayılarında bir artış olmuştur. Bugün 44 adet hukuk fakültesi bulunmaktadır. Bunlardan 32’si faaliyettedir. 1996 yılından bu yana 30 yeni hukuk fakültesi kurulmuştur. Sadece içinde bulunduğumuz 2008 yılının ilk altı ayında 9 yeni hukuk fakültesi kurulmuştur. Ancak yeni kurulan hukuk fakülteleri, öğretim üyesi temininde sıkıntı yaşamaktadırlar. Türkiye’de hukuk fakültelerinde toplam 524 adet öğretim üyesi görev yapmaktadır. Yeni kurulanlar da hesaba katılırsa hukuk fakültesi başına 12 adet öğretim üyesi düşmektedir. Kaldı ki, bu 524 (s.192) öğretim üyesinden 340 adedi yedi büyük devlet hukuk fakültesinde görev yapmaktadır. Geriye 184 öğretim üyesi ve 37 hukuk fakültesi kalmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir ki, yeni kurulan hukuk fakültelerinin ortalama beşten fazla öğretim üyesi bulma imkân ve ihtimalleri yoktur. Bu nedenle günümüzde Türkiye’de hukuk öğretim üyeleri adeta karaborsaya düşmüş durumdadırlar.
Türkiye’de hukuk alanındaki öğretim üyesi boşluğunu doldurmak için kısa vadede yapılacak bir şey de yoktur. Uzun vadede ise hukuk fakültelerinin derhal olabildiğince çok sayıda araştırma görevlisi alıp, bunlara yüksek lisans ve doktora yaptırarak öğretim üyesi yetiştirmeleridir. Bu ise ortalama 10-15 yıllık bir zaman dilimini gerektirmektedir.
KAYNAKÇA
ÖSYM, 2006 ÖSYS 2. Ek Yerleştirme Sonuçlarına İlişkin Sayısal Bilgiler (http://www. osym.gov.tr/ BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433 CFF1A9547 B61DA FF E2A52 D9F167AA0D97E6) (www.osym.gov.tr > Arşiv > Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) 2006 Yılı > SAYISAL BİLGİLER > 2006 ÖSYS 2. Ek Yerleştirme Sonuçlarına İlişkin Sayısal Bilgiler) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
ÖSYM, 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistikleri (http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster. aspx? F6E10F8892433CF F1A9547B61DAF FE2A4334B67 836F053C0) (www.osym.gov.tr > Araştırma ve Yayın > Süreli Yayınlar > 2007 Yılı Yayınları > 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistikleri Kitabı) Bölüm I, 3. Eğitim Birimlerine Göre Öğrenci ve Öğretim Elemanları Sayıları, (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx? DIL=1& BELGEANAH =29572& DOSYAISIM= 3_Egitim_Bir_Gor.pdf) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008)
ÖSYM, 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistikleri (http://www.osym. gov.tr/ BelgeGoster.aspx? F6E10F8892433CF F1A9547B61DAF FE2A4334B678 36F053C0) (www.osym.gov.tr > Araştırma ve Yayın > Süreli Yayınlar > 2007 Yılı Yayınları > 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistikleri Kitabı) Bölüm III, 25. Lisans Eğitimi Veren Yükseköğretim Programlarında Görevli Öğretim Elemanlarının Öğretim Alanlarına Göre Sayıları <http://www.osym.gov.tr/dosyagoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=29572&DOSYAISIM=25_Lisans_1.pdf (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
ÖSYM, 2007 - ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı (http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster.aspx? F6E10F8892433CFF404F9 755767D76F F1578F4E5E 296E410) (www.osym.gov.tr > Arşiv > Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) > 2007 Yılı > 2007-ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı), Bölüm 1: 2007 Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları (http://www.osym.gov.tr/dosyagoster.aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 30280& DOSYAISIM= Bolum1Lisans.pdf) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
ÖSYM, 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu (www.osym.gov.tr > Arşiv > Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) > 2007 Yılı > KILAVUZLAR > 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu) (http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster.aspx? F6E10F889 2433CFF404F97557 67D76FF699AF77 ED244DD6A> Tablo 4: (ftp://dokuman.osym.gov.tr/2007_OSYS_TERCIH_KILAVUZU/2007-OSYS_ TERCIH_TABLO3B.pdf)
ÖSYM, 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarını (YÖP) Tercih Eden Aday Sayılarının Tercih Sırasına Göre Dağılımları http://www.osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx? DIL=1&BELGEANAH=24768& DOSYAISIM= 2007YOPTercihSayilari.xls (www.osym.gov.tr > Arşiv > Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) > 2007 Yılı > SAYISAL BİLGİLER > 2007 ÖSYS Üniversiteler ile İlgili İstatistiksel Bilgiler) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
ÖSYM, 2007-ÖSYS Ek Yerleştirmeye İlişkin Sayısal Bilgiler (http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433 CFF404F9755 767D76 FFB 40CE59E17 1C629F (Arşiv > Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) 2007 Yılı > SAYISAL BİLGİLER > 2007-ÖSYS Ek Yerleştirmeye İlişkin Sayısal Bilgiler) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
ÖSYM, Basın Duyurusu, 23 Ağustos 2006 <http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster. aspx? F6E10F8892433CFF1 A9547B61DAFFE2AF8E 1302CA0BA 6395> (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
* Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Gemlik, Bursa. E-mail: kgozler@hotmail.com ; Web: www.anayasa.gen.tr/gozler.htm
[1] Kaynak: Tablo, ÖSYM’nin 23 Ağustos 2006 tarihli Basın Duyurusunda yer alan 3 nolu çizelgedeki bilgilerden itibaren oluşturulmuştur (http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster.aspx? F6E10F8892433CFF1 A9547B61DAFFE2AF8E 1302CA0BA 6395) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008). (İnternet kaynaklarının ayrıntılı ulaşım yollarına ilişkin bilgi kaynakçada gösterilmiştir).
[2] Bu sayıların yukarıdaki TABLO 1’deki ÖSS sonucu yerleştirme yapılamayan yer sayılarından daha yüksek olmasının sebebi, ÖSS sonucu yerleştirilen bazı adayların yerleştirildikleri programlara kayıt yaptırmamalarıdır.
[3] ÖSYM, 2006 ÖSYS 2. Ek Yerleştirme Sonuçlarına İlişkin Sayısal Bilgiler (http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433 CFF1A9547 B61DAFF E2A52 D9F167AA0D97E6) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
[4] ÖSYM, 2007-ÖSYS Ek Yerleştirmeye İlişkin Sayısal Bilgiler (http://www.osym.gov.tr/ BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433 CFF404F9755 767D76FFB 40CE59E1 71C629F) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
[5] ÖSYM, 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarını (YÖP) Tercih Eden Aday Sayılarının Tercih Sırasına Göre Dağılımları (http://www.osym.gov.tr/ dosyagoster. aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 24768&DOSYAISIM= 2007YOP TercihSayilari. xls) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
[6] Kaynak: ÖSYM tarafından web sayfasında yayınlanan 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarını (YÖP) Tercih Eden Aday Sayılarının Tercih Sırasına Göre Dağılımları başlıklı istatistikteki verilerden tarafımızdan derlenmiştir. (http://www.osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 24768&DOSYAISIM= 2007YOP TercihSayilari.xls) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
[7] Kaynak: ÖSYM, 2007 - ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı, Bölüm 1 (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 30280& DOSYAISIM= Bolum1Lisans.pdf) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
[8] En küçük puanla kazanan adayın toplam adaylar arasındaki sırasıdır.
[9] Kaynak: ÖSYM, 2007 - ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı, Bölüm 1 (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 30280& DOSYAISIM= Bolum1Lisans.pdf) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
[10] http://tip.uludag.edu.tr/tanitim.htm (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008)
[11] ÖSYM, 2007 - ÖSYS Yükseköğretim Programlarının Merkezi Yerleştirmedeki En Küçük ve En Büyük Puanları Kitabı, Bölüm 1 (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 30280& DOSYAISIM= Bolum1Lisans.pdf) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
[12] Yukarıdaki tablodaki fakültelerin kuruluş tarihleri (ilk üç dışında), 28 Mart 1983 tarih ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ve bu Kanuna not olarak düşülen çeşitli tarih ve sayılı Bakanlar Kurulu kararları taranarak tespit edilmiştir (http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2809&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
Fakültelerin faaliyete geçiş (öğrenci alım tarihleri) ise ilgili hukuk fakültelerinin web sayfaları taranarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Bazı fakültelerin faaliyete geçiş tarihlerinde bir iki yıllık küçük hatalar olabilir.
Yukarıdaki tabloda öğrenci sayıları, bu fakültelerin 2007 ÖSS yerleştirme kılavuzunda yer alan 2007-2008 öğretim yılı için kontenjanlarıdır. Bu sayılar, 2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer lan Tablo 4 taranarak tarafımızdan oluşturulmuştur. (ftp://dokuman. osym.gov.tr/ 2007_OSYS_TERCIH_KILAVUZU/ 2007-OSYS_TERCIH_TABLO3B. pdf) (Erişim tarihi: 17 Haziran 2008).
[13] Yukarıdaki Tablo 5’teki bilgilerden derlenmiştir.
[14] Kaynak: Yukarıdaki TABLO 6’daki bilgilerden oluşturulmuştur.
[15] Sayılar, ÖSYM tarafından yayınlanan 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerinde yer alan “Eğitim Birimlerine Göre Öğrenci ve Öğretim Elemanları Sayıları” başlıklı 3 nolu tablodan alınmıştır (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster.aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 29572&DOSYAISIM= 3_Egitim_Bir_Gor. pdf) (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008)
[16] Ibid. (Bir üst dipnota bakınız).
[17] Ibid. (Bir üst dipnota bakınız).
[18] Sayılar ÖSYM tarafından yayınlanan 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistikleri içinde yer alan “Lisans Eğitimi Veren Yükseköğretim Programlarında Görevli Öğretim Elemanlarının Öğretim Alanlarına Göre Sayıları” başlıklı 25 nolu tablodan alınmıştır (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster. aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 29572&DOSYAISIM= 25_Lisans_1.pdf (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
[19] Ibid. (Bir üst dipnota bakınız).
[20] Sayılar adı geçen fakültelerin web sayfaları tarafından taranarak tarafımızdan tespit edilmiştir. Rakamlarda saymadan veya ilgili web sayfasının güncel olmamasından kaynaklanabilecek küçük hataların olma ihtimali vardır.
[21] Sayılar ÖSYM tarafından yayınlanan 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre 2006-2007 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistikleri içinde yer alan “Lisans Eğitimi Veren Yükseköğretim Programlarında Görevli Öğretim Elemanlarının Öğretim Alanlarına Göre Sayıları” başlıklı 25 nolu tablodan alınmıştır (http://www. osym.gov.tr/ dosyagoster. aspx?DIL= 1&BELGEANAH= 29572&DOSYAISIM= 25_Lisans_1.pdf (Erişim Tarihi: 17 Haziran 2008).
[22] Ibid. (Bir üst dipnota bakınız).
Copyright
(c) Kemal Gözler+ Seçkin Yayınevi, 2008. Bu sayfaya izin almadan link verilebilir. Ancak, bu web sayfası, önceden izin almaksızın ne suretle olursa olsun, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, tekrar yayınlanamaz, dağıtılamaz, başka internet sitelerine metin olarak konulamaz. İzin için kgozler[at]hotmail.com adresine başvurunuz. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 3 Mart 2004 tarih ve 4630 sayılı kanunla değişik 71 ve 72’nci maddeleri, bir fikir ve sanat eserini herhangi bir yöntemle çoğaltanları, dağıtanları, satanları, elinde bulunduranları, paraya çevrilmeksizin, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis cezası veya 50.000 YTL'den 150.000 YTL'ye kadar ağır para cezasıyla veya zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birden cezalandırmaktadır.
Alıntılar (İktibas) Konusunda Açıklamalar
Bu çalışmadan yapılacak alıntılarda (iktibaslarda) 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 35’inci maddesinde öngörülen şu şartlara uyulmalıdır: (1) İktibas, bir eserin “bazı cümle ve fıkralarının” bir başka esere alınmasıyla sınırlı olmalıdır (m.35/1). (2) İktibas, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla yapılmalıdır (m.35/3). (3) İktibas, belli olacak şekilde yapılmalıdır (m.35/5) [Bilimsel yazma kurallarına göre, aynen iktibasların tırnak içinde verilmesi ve iktibasın üç satırdan uzun olması durumunda iktibas edilen satırların girintili paragraf olarak dizilmesi gerekmektedir]. (4) İktibas ister aynen, ister mealen olsun, eserin ve eser sahibinin adı belirtilerek iktibasın kaynağı gösterilmelidir (m.35/5). (5) İktibas edilen kısmın alındığı yer belirtilmelidir (m.35/5).
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 3 Mart 2004 tarih ve 4630 sayılı kanunla değişik 71’inci maddesinin 4’üncü fıkrası, 35’inci maddeye aykırı olarak “kaynak göstermeyen veya yanlış yahut kifayetsiz veya aldatıcı kaynak” göstererek iktibas yapan kişileri, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis cezası veya 50.000 YTL'den 150.000 YTL'ye kadar ağır para cezasıyla veya zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birden cezalandırmaktadır.
Ayrıca Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18 Şubat 1981 tarih ve E.1980/1, K.1981/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kararına göre, “iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibi, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebilir”.
Yukarıdaki şartlara uygun olarak alıntı yapılırken bu çalışmaya şu şekilde atıf yapılması önerilir:
Kemal Gözler, “Hukuk Eğitiminde Arz ve Talep”, Terazi: Aylık Hukuk Dergisi, Yıl 3, Sayı 24, Ağustos 2008, s.175-194 <www.anayasa.gen.tr/arz-talep> (Konuluş Tarihi: 25.8.2008).
Editör: Kemal Gözler
E.mail: kgozler[at]hotmail.com
Ana sayfa: www.anayasa.gen.tr
Bu sayfa: www.anayasa.gen.tr/arz-talep.htm
Konuluş Tarihi: 25 Ağustos 2008