TÜRK ANAYASA HUKUKU SİTESİ

Ana Sayfa: www.anayasa.gen.tr

 

Kemal Gözler, “Üniversitelerde Öğrenci Fazlalığı”, Cumhuriyet, 10 Ekim 1989, s.2. (www.anayasa.gen.tr/ogrencifazlaligi.htm. Konuluş Tarihi: 4 Aralık 2005).

 

 

 

ÜNİVERSİTELERDE ÖĞRENCİ FAZLALIĞI

 

Her şeyden önce eğitim faaliyetinin yerine getirilmesinin ya da diğer bir ifadeyle, öğrencinin eğitim hakkından yararlanabilmesinin birinci koşulu, öğrencinin okula girebilme, hocayı dinleyebilme olanağına sahip olmasıdır.

                       

Kemal Gözler
A. Ü. Hukuk Fakültesi

Araştırma Görevlisi

 

Bugünlerde üniversitelerimiz, 1989-90 öğretim yılına giriyor. Yeni bir öğretim yılının başlaması dolayısıyla üniversitelerimizin sorunları bir kez daha gündeme geliyor. Ben de bu vesileyle, üniversitelerimizin temel sorununa, öğrenci fazlalığı sorununa değinmek istiyorum.

İlk önce, öğrenci sayısı fazlalığının sayısal görünümünü saptamakla işe başlayalım.

YÖK’ün yayınladığı “Kasım 1981-Kasım 1988 Döneminde Yükseköğretimdeki Gelişmeler” başlıklı kitapçıktaki verilere göre (s.6), merkezi yerleştirme ile yükseköğretime alınan toplam öğrenci sayısı 1980’de 41.574, 1981’de 51.326, 1982’de 62.241, 1983’te 110.577, 1984’te 108.725, 1985’te 122.992, 1986’da 127.987, 1987’de 132.248, 1988’de 146.574’tür.

8 Yıllık Ortalama

Bu sayısal verilerden de açıkça görüldüğü gibi, 1980’de 41.574 olan üniversitelere yerleştirilen öğrenci sayısı, 8 yılda ortalama % 252 oranında artarak 1988’de 146.574’e ulaşmıştır.

Üniversitelerimizin toplam öğrenci sayısı ise 1981-82 öğretim yılında 240.403 iken 1988’de 554.493’e ulaşmıştır. Artış oranı % 130’dur (age, s.37)

Şüphesiz, daha fazla gencimizin yüksek öğrenim olanağına kavuşması sevindirici bir şeydir. Ancak, şu soruyu da sormadan geçemeyiz: Bu artış, öğretim üyeleri sayısı arttırılarak, yeni olanaklar sağlanarak mı gerçekleştirilmiştir? Yoksa, eski üniversitelerin zaten sınırlı olan kapasitelerinin üzerine çıkılarak mı sağlanmıştır?

Bu soruya maalesef olumsuz yanıt vermek zorundayız. Artışın, büyük ölçüde eski üniversitelerimizin öğrenci kapasitelerinin üzerine çıkılarak sağlandığı söylenebilir. Zira, eski üniversitelerimizin 1981-82 öğretim yılındaki toplam öğrenci sayıları ile 1988 yılındaki toplam öğrenci sayıları karşılaştırıldığında, öğrenci sayılarının genellikle ikiye katlandığı görülmektedir. Örneğin, bu tarihler arasında toplam öğrenci sayısı, Ankara Üniversitesi’nde 17.425’ten 36.903’e, Hacettepe Üniversitesi’nde 8.764’ten 22.500’e, İstanbul Üniversitesi’nde 30.778’den 39.873’e, ODTÜ’de 11.467’den 15.690’a, Ege Üniversitesi’nde 10.068’den 17.392’ye çıkmıştır (age, s.37)

Peki, eski üniversitelerimizde, bu artışa paralel olarak öğretim üyesi sayısı arttırılmış, yeni olanaklar sağlanmış mıdır?

Bu soruyu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüksek öğretim kurumu on Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (AÜHF) örneği üzerinden yanıtlayalım.

AÜHF’ye 1982-83 öğretim yılına kadar, her yıl ortalama 600 öğrenci merkezi sistemle yerleştirilirken, 1982-83 yılı ve bunu izleyen yıllarda 1200 öğrenci yerleştirilmeye başlanmıştır. 1986, 1987, 1988 yıllarında yerleştirilen öğrenci sayısı kademeli olarak düşürülerek 1988-89 öğretim yılında 784 öğrenciye indirilmiştir[1].

Öğretim Üyesinde Azalma

AÜHF’de öğrenci sayısındaki artışa karşın öğretim üyesi sayısında belirgin bir azalma vardır. Şöyle ki, 1981 yılında 45 olan öğretim üyesi (Prof. + Doç.) sayısı 1989’da 37’ye; 1981’de 22 olan doktorasını tamamlamış öğretim elemanı (doktor asistanı) sayısı, 1989’da 11’e (Şimdi Yard. Doç. + Dr. Ar. Gör.) düşmüştür[2]. Ayrıca belirtelim ki, Nisan 1984’e kadar AÜHF’den “ayrılan” ve “ayırılan” öğretim üyesi sayısı 25’tir[3].

Şimdi, öğrenci fazlalığı sorununu biraz daha somutlaştıralım: Örneğimiz AÜHF 4’üncü sınıf amfisinde oturacak yer sayısı sadece ve sadece 374’tür. Oysa bu sınıfın mevcudu 1791 kişidir[4]. İşte Yüksek öğretim sistemimizin akıl-dışılığı buradadır: 374 kişilik bir sınıfa 1791 öğrencinin alınmasındadır.

Üniversitelerin genellikle, eğitim yapmak ve bilimsel araştırmalarda bulunmak gibi iki amacının olduğu söylenebilir.

Öğrenci sayısı fazlalığı; kanımca, eğitim amacını gerçekleştirilmesini, diğer bir deyişle, öğrencinin eğitim hakkından yararlanmasını engellemektedir.

Kuyruklar… Kuyruklar…

Her şeyden önce, eğitim faaliyetinin yerine getirilmesinin, ya da diğer bir ifadeyle öğrencinin eğitim hakkında yararlanabilmesinin birinci koşulu, öğrencinin okula girebilme, sınıfta oturabilme, hocayı dinleyebilme olanağına sahip olmasıdır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu, bu en basit haktan bile mahrumdurlar. Öğrenciler bu haklardan yararlanabilmek için yani sınıfta bir yere oturabilmek için sabah saat 7’den itibaren okul kapısının önünde soğuk altında bekledikten sonra kapı açılmakta, öğrenciler de koşarak, itişerek sınıfta yer kapmaya çalışmaktadırlar.

İkinci olarak, eğitim hakkının gerçekleşebilmesi için öğrencilerin derse aktif bir şekilde katılmaları, hocaya soru sorabilmeleri, tartışabilmeleri gerekir.

Ciddi ve Adil Sınav

Öğrencilerin eğitim hakkından yararlanabilmelerinin üçüncü koşulu ise ciddi ve adil sınavlardan geçeme hakkına sahip olmalarıdır. Örneğimize dönersek, ortalama 1400 öğrencisi bulunan bir hocanın ciddi sınavlar yapabileceğini, sınav kağıtlarını adil bir şekilde değerlendirebileceğini söylemek oldukça güçtür. Bir sınav kağıdının ciddi bir değerlendirmeye tabi tutulabilmesi için ortalama 10 dakika gerektiğini varsayarsak, 1400 sınav kağıdının okunması için 14000 dakika, yani 233 saat, yani her gün günde eksiksiz sekiz saat çalışmak kaydıyla 30 işgünü gerekmektedir.

Öğrenci sayısı fazlalığı eğitim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini engellediği gibi diğer yandan da bilimsel faaliyetlerin yerine getirilmesini de engellemektedir. Bilimsel faaliyetlerin düşüşünü görmek için yine örneğimiz AÜHF’ye bakarsak şunlarla karşılaşırız: 1982 yılına kadar AÜHF’nin yayınlarının sayısı yılda ortalama olarak 10’u geçmektedir[5]. 1982’de toplam yayın sayısı 7’ye, 1983’te 8’e, 1984’te 4’e, 1985’de 2’ye, 1986’da 4’e, 1987’de 3’e, 1988’de ise 0’a düşmüştür.

Sonuç

Görüldüğü gibi örneğimiz AÜHF’de eğitimsel ve bilimsel faaliyetlerin tam anlamıyla gerçekleştirildiğini söylemek oldukça güçtür. Bunun birçok nedeninin olduğu kuşkusuzdur. Ancak, kanımca, bu nedenlerin en önemlilerinden biri, yukarıda açıklandığı gibi öğrenci fazlalığıdır. Öğrenci sayısının fazlalığı, yükselen toplumsal talepler karşısında ÖSYM’nin öğrenci kontenjanlarını arttırılmasıyla meydana gelmiştir. Burada dikkati çeken nokta, bu artışın 12 Eylül sonrasına rastlamış olmasıdır.

Kanımca, eğitsel ve bilimsel faaliyetlerin hangi sayıdaki öğrenci ile ideal olarak gerçekleştirilebileceğini en iyi şekilde takdir edecek organ yine ilgili fakültenin kendisidir. İşte bu neden özerklik, bir fakültenin öğrenci alımında bütün müdahalelerden (toplumdan gelen talepler dahil) uzak tutulması anlamına yüceltilmelidir. 


 


[1] A. Ü.’den Haberler, Temmuz-Ağustos-Eylül 1988, s. 10.

[2] 1981’deki sayıları için bkz. Maksut Mumcuoğlu, “Hukuk Fakültesinden Hukuk Mektebine!...”, Cumhuriyet, 6 Kasım 1985. 1989’daki sayılar AÜHF yıllıkları taranarak tarafımızdan tespit edilmiştir.

[3] Şahin Alpay, “YÖK Dosyası”, Cumhuriyet, 3, 4 Ekim 1985.

[4] Bu sayıya aftan dönenler dahil değildir.

 

 

 

 


(c) Kemal Gözler. 2001-2004.


Bu sayfa: www.anayasa.gen.tr/ogrencifazlaligi.htm

Konuluş Tarihi : 4 Aralık 2005

Editör: Kemal Gözler

E-Mail: kgozler at hotmail.com

Ana sayfa: www.anayasa.gen.tr