TÜRK ANAYASA HUKUKU SİTESİ

( www.anayasa.gen.tr )

 


 

 

2009-2010 ÖĞRETİM YILI SINAVLARI

 

Prof. Dr. Kemal Gözler

 

 

(Sınavlar tarih sırasına göre yukarıdan aşağıya doğru sıralanmıştır)

 

AHGE-09-Vize

U.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ

ANAYASA HUKUKU I (GENEL ESASLAR) ARASINAVI

Gemlik, 17 Kasım  2009

No:

Ad-Soyad:

 

SINAV TALİMATI: Kurşun kalem kullanmak yasaktır.  Mavi veya siyah renkli tükenmez veya mürekkepli kalem kullanınız. Cevaplarınızı soruları izleyen noktalı boşluklara okunaklı bir şekilde yazınız. Bu boşluklar yeterlidir. Kağıt değiştirilmez. Sadece istenilene cevap veriniz. İlk sekiz soru 1-7 ve 9’uncu sorular 10’ar, 8’inci soru 20 puan değerindedir. Sınav süresi 60 dakikadır.

S O R U L A R

1. BverfGE şeklinde kısaltma neyi simgeler?

Sammlung der Entscheidungen des Bundesverfassungsgerichts (Alman Federal Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi)

 

2. Türkçede 1960’lara kadar “anayasa hukuku” terimi yerine kullanılan “esas teşkilat hukuku” gibi çeşitli terimler kullanılmıştır. Bunlara iki örnek veriniz.

a) Hukuk-u esasiye (esasi hukuk vs)

b) Devlet ana hukuku

 

3. Anayasaların değiştirilmesinde “dönem yasağı” ne demektir? Örnek vererek açıklayınız.

Bir anayasanın kendisinin belirli dönemlerde veya durumlarda değiştirilmesini yasaklamasıdır. Anayasaya katılık sağlamanın bir yoludur. Örneğin 1994 Belçika Anayasası niyabet dönemlerinde Anayasanın değiştirilmesini yasaklamaktadır (m.197). Keza, 1958 Fransız Anayasası Cumhurbaşkanına vekâlet edildiği dönemlerde Anayasanın değiştirilmesini yasaklamaktadır (m.7). Bazı anayasalar da savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hâl durumlarında anayasanın değiştirilmesini yasaklamaktadır (örneğin 1978 İspanyol Anayasası. m.169; 1976 Portekiz Anayasası, m.289). 1958 Fransız Anayasası da ülke toprağının bütünlüğüne dokunulduğu durumlarda Anayasanın değiştirilmesini yasaklamaktadır (m.94).

 

4. Amerikan modeli anayasa yargısı sisteminin mantığı nedir? Bu sistem hangi ilkeye dayanır? Mahkemenin verdiği kararın etkisi (sonucu) nedir?  Nasıl bir etkiye sahiptir?  (Bu sorunun cevabını bu kağıdın arkasına yazınız).

Amerikan modeli anayasa yargısı sistemin mantığı açık ve basittir: Bir normu somut olayda uygulayacak olan mahkeme, bu norm ile bu normdan daha üst derecede bulunan bir normun çatıştığı kanısına varırsa, bu çatışmayı, lex superior   derogat legi inferiori (üst kanun alt kanunları ilga eder) ilkesine göre çözer. Yani mahkeme somut olayda, üst norma aykırı olan alt normu değil, üst normu uygular. Bir kanun ile anayasa arasında çatışma söz konusu olduğunda da aynı şey geçerlidir. Mahkeme davada uygulayacağı kanunun anayasaya aykırı olduğu kanısına varırsa, bu kanunu somut olayda “ihmal” eder; onun yerine doğrudan doğruya anayasanın hükmünü uygular. Bu sistemde, Anayasaya aykırı olan kanun, aslında resmen “iptal” edilmez; o kanun “ihmal” edilir. Dolayısıyla bu karar sadece taraflar arasında bağlayıcıdır, yani “inter partes etki ”ye sahiptir. Ama stare decisis ilkesi gereği bu karar diğer davalarda da tekrarlanır ve kanun fiilen herkes için geçerliliğini yitirmiş olur.

 

5. “Anayasaüstülük tezi” nedir? Açıklayınız.

Bu tez, bazı insan hakları ilkeleri, adalet anlayışı, millî egemenlik ilkesi, hukukun genel ilkeleri gibi, köken itibarıyla anayasadan kaynaklanmayan, ama hukukî değer itibarıyla anayasaüstü değerde olan ve dolayısıyla gerek aslî kurucu iktidarın, gerek tali kurucu iktidarın kendilerine dokunamayacağı birtakım normlar veya prensiplerin bulunduğunu savunmaktadır

 

6. Devlet anlamında Stato kelimesini ilk kullanan düşünür kimdir? Bu terimi ilk defa hangi isimli eserinde kullanmıştır? Bu eserin ilk yayın tarihi (yaklaşık) nedir (100-150 yıl hata yapılabilir). 

Düşünür: Machiavelli.   .   Eseri:.   Hükümdar (Il Principe)   Yayın yılı: 1513

 

7. Devletin devamlılığı ilkesi ne demektir? Bu ilkenin sonuçları nelerdir? Her bir sonucu açıklayınız.

Devletin devamlılığı ilkesi, devlet içinde, hükümetlerin, siyasal rejimlerin değişmesiyle devletin değişmeyeceği anlamına gelir. Devletin devamlılığı ilkesinin başlıca üç sonucu vardır:

a) Andlaşmaların Devamlılığı .- Belirli bir dönemdeki yöneticilerin devlet adına yaptıkları uluslararası andlaşmalar, o yöneticiler değiştikten sonra da uluslararası hukuk bakımından devleti bağlamaya devam ederler.

b) Hukukun Devamlılığı.- Belirli bir dönemdeki yasama organının yaptığı kanunlar, yürütme organının yaptığı düzenleyici işlemler veya bireysel işlemler, o yasama organını veya yürütme organını işgal eden kişiler değiştikten sonra da varlıklarını ve geçerliliklerini korumaya devam ederler. Keza, önceki rejimi ihtilal yoluyla deviren yeni bir rejim de, eski rejim zamanında çıkarılmış kanunları ve diğer işlemleri ilga etmedikçe, bu kanunlar ve işlemler yürürlükte kalmaya ve kişileri bağlamaya devam eder.

c)Borçların Devamlılığı.- Belirli bir dönemde, devlet adına yetkili organların aldığı gerek iç ve dış borçlar, gerek hükûmet, gerek rejim değişikliklerinden sonra da varlıklarını sürdürmeye devam ederler. Mevcut bir rejimi ihtilal yoluyla deviren yeni rejim, eski rejim döneminde devlet adına alınan gerek iç, gerek dış borçları hukuken inkâr edemez

 

8. Aşağıdaki terimlerin yanlarına Türkçe karşılıklarını yazınız. (Her biri 2,5 puan).

a) v.  : Latince Versus kilemisinin karşılığıdır. “Karşı” anlamına gelir. Davacı ve davalı isimleri arasına konur.

b) Exceptio : Defi, itiraz

c) Pro praeterito : Geçmişe etkili.

d) Erga omnes : Herkes için.

f) Status naturae : tabiat hali (doğal yaşam dönemi)

g) Seniorat : (ekber evlat)

h) Res : Şey, mal.

ı)  Civitas : Site, şehir devleti.

 

9. Devletin kökeni ilişkin olarak Thomas Hobbes ile John Locke’un teorileri arasında ne farklar vardır? (Bu sorunun cevabını bu kağıdın arkasına yazınız). (Cevap tablo şeklinde istenmiyor. Ancak tablo şeklinde de yapılabilir. Anlatım şeklinde bu farkların her birinin anlatılması lazım. Yani doğal yaşam döneminde Hobbes’a göre şu vardı, Locke’a göre şu vardı şeklinde.)

 

 

Hobbes

Locke

Doğal Yaşam

Kavga var.

Barış ve
özgürlük var.

Sözleşmenin Konusu

Özgürlüklerin Leviathan’a  devri

Cezalandırma
hakkının devlete devri

Devletin Taahhüdü

Güvenlik ve düzen sağlamak

Suçluları cezalandırmak, adaleti gerçekleştirmek

Devlet Anlayışı

Otoriter

Özgürlükçü

 

Başarılar dilerim./ Prof. Dr. Kemal GÖZLER

 

 

 


 

 

AHGE-2010-Final

U.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ

ANAYASA HUKUKU I (GENEL ESASLAR) Final Sınavı

Gemlik, 11 Ocak 2010

No:

Ad-Soyad:

SINAV TALİMATI: Kurşun kalem kullanmak yasaktır.  Mavi veya siyah renkli tükenmez veya mürekkepli kalem kullanınız. Cevaplarınızı soruları izleyen noktalı boşluklara okunaklı bir şekilde yazınız. Bu boşluklar yeterlidir. Kağıt değiştirilmez. Sadece istenilene cevap veriniz. Soruların değeri yanlarında belirtilmiştir.

 

(NOT: Cevaplarda bold yazılar puan bakımından esas alınır).

S O R U L A R

1. Tarihsel olarak, konfederasyondan federasyona mı, yoksa federasyondan konfederasyona geçiş olmuştur? Hangisine geçiş olduğunu belirtip, bu geçişe en az iki örnek veriniz. (5 p)

 

CEVAP: Konfederasyondan federasyona geçilmiştir.

Örnek 1: İsviçre, 1291 ve 1848 arası konfederasyondur; 1848’de federasyona dönüşmüştür.

Örnek 2: AMD, 1776-1787 arası konfederasyon; 1787’den sonra federasyondur.

Örnek 3: Almanya, 1815-1866 arasında konfederasyon, bugün federasyondur.

 

2. Federalizmde, federal devlet ile federe devletler arasındaki yetki paylaşımının güvenceli bir şekilde yapılması gerekir. Bu güvence neyle veya nelerle, nasıl sağlanır? (10 p)

 

a) Yazılı anayasa + katı anayasa olması gerekir: Yetki paylaşımının olağan kanunlarla değil, yazılı ve katı bir anayasayla yapılmış olması gerekir.

b) Federal anayasa, kurucu birimlerin rızası olmadan değiştirilememelidir.

(Federalizmin ikinci temel özelliği, merkezî yönetim ile federasyonun kurucu birimleri arasındaki yetki bölüşümünün güvenceli olmasıdır. Bu güvence yazılı ve katı anayasa ile sağlanır. Merkezî yönetime ve bölgesel yönetimlere verilen yetkiler anayasada sayılmalı ve bölgesel yönetimlere verilen yetkilerin merkezî yönetim tarafından geri alınamayacağı yine anayasada belirtilmelidir. Her federal devlet bir yazılı anayasaya sahiptir. Yazılı anayasa, federalizmin zorunlu bir özelliğidir. Diğer yandan, federal anayasanın yetki bölüşümünde gerçekten güvence oluşturabilmesi için, bu anayasanın kurucu birimlerin rızası olmaksızın değiştirilememesi gerekir. Aksi taktirde, federal Anayasa federal yasama organı tarafından değiştirilebiliyorsa, yetki bölüşümünün anayasa ile yapılmış olmasının pek bir anlamı olmayacaktır. Zira, bu takdirde federal devlet, federe devletlere verilmiş yetkileri anayasayı değiştirerek geri alabilir. Onun için federal sistemlerde, federal anayasanın değiştirilmesi usûlünde federe devletlerin onayı da aranmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Anayasasına göre (m.5), anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girebilmesi için federe devletlerin dörtte üçünün onayı gerekir.) 

 

3. Meclis hükûmeti sisteminin yasama organına ilişkin olarak gösterdiği çeşitli özellikler vardır. Örneğin  bu sitemde yasama organı tek meclislidir.  Meclis ancak kendi kendini toplantıya çağırabilir ve kendi kendini feshedebilir. Bu sistemin yasama organına ilişkin diğer bir özelliğini de siz yazınız (Soruda örnek olarak verilen bir özelliği yazmayınız!). (10 p.)

 

CEVAP: Meclis sürekli olarak çalışır (buna meclisin sürekliliği veya istimrarı denir) (parlâmenter hükûmet sistemlerinde ise meclis sürekli değil, sadece toplantı dönemlerinde çalışıyor olabilir). 

 

4. Meclis hükûmeti sistemine “konvansiyonel sistem” de denmektedir. Acaba bunun nedeni ne olabilir? (5 p.)

 

CEVAP: Bu tür meclisin ilk örneği olan Meclisin ismi “Convention” olduğu için (1792-1795 yılları arasında Fransa’da)

 

5. Kurulu iktidarlardan farklı bir de kurucu iktidar olduğu düşüncesini ortaya atan düşünür kimdir? (5 p)

CEVAP: Sieyes

 

6. Federalizmde federal devlet ile federe devletler arasında yetki paylaşımı nasıl yapılır? Bu konuda uygulanan sistemler nelerdir? (Bu soruda konuyla ilgili olabildiğince tam ayrıntılı cevap vermeye çalışınız) .  (Cevabı bu kağıdın arkasına yazınız) (15 puan).

 

CEVAP: Federalizmde yetkilerin federal devlet ile federe devletler arasında anayasa ile paylaştırıldığını yukarıda söylemiştik. Bu konuda iki sistem uygulanır:

 

a) Federal Devletin Yetkilerini Sayma.- Birinci sistemde federal devletin yetkileri tek tek sayılır (buyetkilere “sayılmış yetkiler [enumerated powers, compétences énumérées]” denir) ve bu yetkilerin dışındakiler (bunlara “bakiye yetkiler, [residual powers, compétences residuelles XE "bakiye yetkiler" ]” denir) federe devletlere bırakılır. Bu sistemde, federe devletlerin yetkisi, “genel yetki (general power, compétence de droit commun)”; federal devletin yetkisi ise “istisnaî yetki (compétence d'exception)” veya “verilmiş yetki (attributed power, compétence d'attribution)” niteliğindedir. Bu sistem, federe devletlerin lehinedir. Bu sisteme örnek olarak, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İsviçre gösterilebilir. Bu Devletlerin Anayasaları, federal devletin yetkilerini saymış, geriye kalan yetkileri federe devletlere vermişler ve ayrıca federe devletleri genel yetkili olduğu kuralını koymuşlardır.

 

b) Federe Devletlerin Yetkilerini Sayma.- İkinci sistemde anayasada federe devletlerin yetkileri tek tek sayılır bu yetkilerin dışında kalan yetkiler (bakiye yetkiler) federal devlete bırakılır. Bu sistemde, federal devletin yetkisi genel, federe devletlerin yetkisi ise istisnaî niteliktedir. Bu sistem federal devletin lehinedir. Bu sisteme örnek olarak Kanada gösterilebilir. Kanada Anayasasında federe devletlere verilen yetkiler dışında kalan konularda federal yönetimin yetkili olduğu belirtilmiştir (m.91)

(Parantez içinde yabancı kelimelerin yazılması şart değildir.İçerik olarak aynı ve doğru bilgiler haliyle değişik cümleler ile ifade edilebilir).

 

7. Impeachment usulünde: a) Suçlama yetkisi kime aittir; nasıl kullanılır? b) Yargılama yetkisi kime aittir; nasıl kullanılır? (10 p.)

CEVAP: Suçlama yetkisi temsilciler meclisine aittir. Suçlandırma yetkisinin kullanılması için özel bir çoğunluk öngörülmemiştir.

Yargılama yetkisi, Senatoya aittir. Senato hazır bulunan üyelerinin üçte ikisiyle mahkumiyet kararı verebilir. Senatoya Yüksek mahkeme Başkanı başkanlık eder.

 

8. Rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin araçlarından birisi olan “giyotin”, a)  ne demektir? b) hangi ülkede uygulanmaktadır? c) Nasıl işlemektedir? (5 p.)  (Doğrusu: 10 puan)

 

CEVAP: Giyotin veya “bir metnin kabulü hakkında hükûmetin sorumluluğunu ileri sürülmesi”, parlâmentonun  düşüremediği, ama parlâmento da çoğunluğa da sahip olmayan bir hükûmetin kanun çıkarmasına imkân veren bir usûldür. 1958 Fransız Anayasasının 49’uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Başbakan, Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra, Millet Meclisi önünde, bir metin üzerinde Hükûmetin sorumluluğunu yüklenebilir. Bu durumda, izleyen yirmidört saat içinde bir güvensizlik önergesi sunulmaz ve önceki fıkra uyarınca oylanmazsa, bu metin kabul edilmiş sayılır”.    

 

9. Emredici vekâlet teorisinin çeşitli özellikleri vardır. Örneğin seçmenler milletvekillerine emir ve talimat verebilir; seçmenler milletvekillerini görevden alabilirler; milletvekilleri seçmenlere karşı hesap vermekle yükümlüdürler. Diğer bir özelliği de siz yazınız. (Yukarıdaki örnek özelliklerden birini yazmayınız). (5 p.)

 

CEVAP: Milletvekillerinin maaşları, genel bütçeden değil, kendisini seçen seçmenler tarafından ödenir.

 

10. Devredilebilir tek oy sistemi nedir? ? Hangi ülkede uygulanır? Nasıl işler?  (10 p.)

 

CEVAP: “Hare sistemi” de denilen “devredilebilir tek oy” sistemi sadece İrlanda’da uygulanan karışık bir sistemdir. Seçim çevresinde bütün adaylar tek bir liste üzerinde yazılıdır. Seçmen bu adayları tercih sırasına göre numaralandırır. Seçmenin “1” numara ile numaralandırdığı aday, seçim kotasına ulaştığında, yani seçildiğinde artık bu adayın ihtiyacı olmayan oy, seçmenin “2” ile numaralandırdığı ikinci sıradaki adaya devredilir

 

11. İran İslam Cumhuriyeti vatandaşı bir kişi, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yapabilir mi? Neden?  (5 p.)

 

CEVAP: Başvurabilir. Mühim olan aleyhine başvuru yapılan devletin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalamış olmasıdır. Başvuran kişinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalamış devletin vatandaşı olması şart değildir.

 

12. “Buradaki değişmezlik ilkesinin sadece cumhuriyet sözcüğünü hedef almadığını söylemek bile fazladır. Yani, Anayasada sadece cumhuriyet sözcüğünün değişmezliğini kabul ederek, onun dışındaki bütün ilke ve kuralların değişebileceğini düşünmenin Anayasanın bu ilkesi ile bağdaştırılması mümkün değildir. Zira 9. Maddedeki değişmezlik ilkesinin amacı, Anayasanın 1. , 2. Maddelerinde ve 2. Maddenin gönderme yaptığı başlangıç bölümünde yer alan temel ilkelerle niteliği belirlenmiş, cumhuriyet sözcüğü ile ifade edilen devlet sistemidir.”

Yukarıda Türk Anayasa Mahkemesinin 1970 tarihli bir kararından alıntı yapılmıştır. Buna göre;

a) Anayasa Mahkemesi, kararında cumhuriyeti nasıl tanımlamıştır? b) Cumhuriyet başka şekillerde de tanımlanabilir mi? Açıklayınız ve hangi tanımın daha isabetli olduğunu tartışınız. Bu sorunun cevabını soru kağıdının arka yüzüne yazınız. (10 p)

 

a) Anayasa mahkemesi cumhuriyeti geniş anlamda tanımlamaktadır. Bu anlamda cumhuriyet demokrasiyle eş anlamlı hale gelir.

b) Cumhuriyet dar anlamda, monarşinin tersi anlamda, yani devlet başkanlığının irsi olarak intikal etmediği devlet şekli olarak da tanımlanabilir.

-  Bu tanımlardan dar anlamda tanım, ampirik verilerle daha tutarlıdır. Uygulamada, Cumhuriyet ile demokrasi arasında ve keza monarşi ile demokrasi arasında bir ilişki yoktur. Bir cumhuriyet demokratik olabileceği gibi anti demokratik de olabilmektedir. Keza bir monarşi anti demokratik olabileceği gibi demokratik de olabilir. Örneğin İran, Libya, Saddam dönemi Irak’ı gibi cumhuriyetler birer demokrasi değildir; ama İngiltere, Hollanda, Danimarka gibi monarşiler de birer demokrasidir. 

 

 

 

NOT: Sorulara ve cevap anahtarına ortalama bir gün sonra http://www.anayasa.gen.tr/sinavlar-2009-2010.htm den ulaşabilirsiniz.

 

Başarılar dilerim./ Prof. Dr. Kemal GÖZLER

 


 

 

TAH-2010-Vize

U.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ

ANAYASA HUKUKU II
(TÜRK ANAYASA HUKUKU) ARASINAVI

Gemlik, 20 Nisan 2010

SINAV TALİMATI: Kurşun kalem kullanmak yasaktır.  Cevaplarınızı, size dağıtılan boş kağıtlara okunaklı bir şekilde yazınız. İstediğiniz kadar kağıt kullanabilirsiniz. Her kağıda adınızı soyadınızı yazınız ve her sayfaya numara koyunuz. Kağıtlarda sol hizadan 2 cm kadar boşluk bırakınız. Sınav cevap kağıdındaki satır yüksekliği çok küçük ise (satırlar çok dar ise) satırlar arasında bir boşluk bırakarak yazınız. Cevaplarınızda paragraflar arasında her halükarda bir satır boşluk bırakınız. Birinci sayfanın altına sağınızda, solunuzda, ön ve arkanızda bulunan arkadaşların ismini yazınız. Her soru 10 p. değerindedir. Sınav süresi 75 dakikadır. Bu soru kağıdı sizde kalabilir.

S O R U L A R

1. 1921 Anayasasına göre, yürütme organının oluşumunu açıklayınız.

CEVAP: 1921 Anayasasına göre, yürütme organı, “İcra Vekilleri Heyeti (=Bakanlar Kurulu)”nden  oluşur. İcra vekilleri (=bakanlar), doğrudan doğruya ve tek tek Meclis tarafından seçilir ve gerektiğinde görevden alınır (m.8).  İcra Vekilleri Heyeti içlerinden birini kendilerine başkan seçerler (reis intihap ederler). Ancak Büyük Millet Meclisi reisi aynı zamanda Vekiller Heyetinin de “doğal başkanı (reis-i tabii)”dır (m.9).

2. Bir yetkinin “verilmiş yetki” olması ne demektir? Bir organın yetkisinin verilmiş yetki olması ne gibi sonuçlar doğurur? Türkiye’de hangi organ veya organların yetkileri verilmiş yetkilerdir? Bunun pozitif bir temeli var mıdır?

CEVAP: Bir yetkinini “verilmiş yetki” olması, bir organın yetkili olması için ona, söz konusu yetkinin ayrıca ve açıkça verilmiş olması gerektiği anlamına gelir. Yine bu şu anamla gelir ki, verilmiş yetkinin geçerli olduğu bir durumda, bir organın yetkisiz olması kural, yetkili olması ise istisnadır.

Türkiye’de yürütme ve yargı organlarının yetkileri, “verilmiş yetkiler”dir. Yürütme ve yargı organlarının “aslî”, yani “kendinden menkul” yetkileri yoktur. Bu organlar kendi kendilerine yetki veremezler. Dolayısıyla bu organların yetkileri kendilerine Anayasayla veya kanunla verilmiş olan yetkilerden ibarettir. Bu şu anlama gelir ki, yürütme ve yargı organlarının yetkisiz olması kural, yetkili olmaları ise istisnadır. Dolayısıyla bu organların yetkileri istisnaî yetkilerdir ve dar yoruma tâbi tutulurlar. Belirli bir konudaki bir yetki bir yürütme veya yargı organına ayrıca ve açıkça verilmemiş ise, o organ o konuda yetkisizdir. Örneğin 1982 Anayasası veya bir kanun Anayasa Mahkemesine yürütmeyi durdurma yetkisi vermemiştir. O halde Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı verme yetkisi yoktur. Böyle bir yetki kendisine anayasayla verilmemiş iken Anayasa Mahkemesinin bu yetkiye sahip olduğuna karar vermesi, bu yetkiyi aslî olarak, yani kendinden menkul olarak iktisap etmesi anlamına gelir ki, bu Anayasa Mahkemesinin bir egemenlik yetkisi kullandığı anlamına gelir.

Yürütme ve yargı yetkilerinin verilmiş yetkiler olduğu hususunun sadece teorik değil, aynı zamanda pozitif bir temeli de vardır. Anayasamızın 6’ncı maddesinin son cümlesi, “hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” diyerek devlet organlarının yetkilerin genel yetkiler olmadığı, kendilerine ayrıca verilmesi gereken istisnai yetkiler olduğunu açıkça hükme bağlamıştır.

3. Hürriyetlerin bütünlüğü (monizmi) ne demektir? Açıklayınız.

CEVAP: Her ne kadar temel hak ve hürriyetler konusunda çeşitli ayrımlar yapılıyorsa da, temel hak ve hürriyetler bir bütündür. Bir kişi ancak, temel hak ve hürriyetlerin bütününe sahip olmak şartıyla özgür olabilir. Şüphesiz ki, kişinin özgür olması için her şeyden önce negatif statü haklarına, yani bireysel haklara sahip olması gerekir. Ancak, kişi aç ise, evsiz ise bu haklara sahip olmasının bir anlamı kalmaz. O nedenle kişinin pozitif statü haklarına, yani sosyal haklara da sahip olması gerekir. Nihayet, bu bireysel ve sosyal haklara sahip olan kişinin, aktif statü haklarına yani siyasal haklara da sahip olması gerekir. Çünkü yönetimine katılamadığı bir devlette kişinin bu hakları geri alınabilir. Görüldüğü gibi hürriyet özünde bütündür. Buna hürriyetin monizmi ismi verilir.

4. Olay.- Varsayalım ki, işçi ve işveren ilişkileri bozulmuş, sendikalar çok aşırı tepkiler vermiş, ülkede genel grevler başlamış ve bu arada da yaygın şiddet hareketleri başlamıştır. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu ülkede olağanüstü hal ilan etmiş ve bu ilan kararı TBMM tarafından onaylanmıştır. Cumhurbaşkanı Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkararak ülkede grev ve lokavt yapılmasını üç ay süreyle yasaklamıştır. Bu olayda Anayasamıza bir aykırılık var mıdır?  Varsa nedir? Yoksa neden?

CEVAP: Anayasaya aykırılık yoktur. Grev ve lokavt hakkı olağanüstü hal dönemlerinde askıya alınabilir. Zira bu dönemlerde temel hak ve hürriyetler sınırlandırılması sistemi, Anayasa m.13’e değil, m.15’e tabidir. Bu maddeye göre ise, bu hallerde temel hak ve hürriyetler, ölçülülük ilkesine uygun olmak şartıyla ve m.15/2’de belirtilen çekirdek alana dokunmamak şartıyla (ki olaydaki grev ve lokavt hakkı m.15/2’de belirtilen çekirdek alana girmemektedir) sınırlanabilir ve kaldırılabilir. Böyle bir sınırlamanın kanunla yapılması da şart değildir. Kanun şartı olagan dönemler için (m.13’te) aranır.  Olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetler olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi ile sınırlanabilir. 

5. Olay.- Anayasa Mahkemesi, 9 Ocak 2002 tarih ve E.2001/11, K.2002/7 sayılı kararıyla “2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 96. maddesine aykırı olarak adında “Komünist” sözcüğü kullanan Türkiye Komünist Partisine, kararın tebliğ tarihinden itibaren bu aykırılığı altı ay içinde gidermesi için aynı Yasa’nın 104. maddesi gereğince ihtarda bulunulmasına” karar vermiştir. Türkiye Komünist Partisi, bu güne bu ihtara uymamıştır. Neden? İhtara uymamanın müeyyidesi nedir? Açıklayınız.

CEVAP: 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 104’üncü maddesine göre, “bir siyasî partinin bu Kanunun 101 inci maddesi dışında kalan emredici hükümleriyle diğer kanunların siyasî partilerle ilgili emredici hükümlerine aykırılık halinde bulunması sebebiyle o parti aleyhine Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet Başsavcılığınca re’sen yazı ile başvurulur. Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükümlere aykırılık görürse bu aykırılığın giderilmesi için ilgili siyasî parti hakkında ihtar XE "ihtar"  kararı verir. Bu yazının tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesine re'sen dava açabilir”. (Kitap, s.229).

Yani ihtara uymamanın müeyyidesi, o partinin devlet yardımından yoksun bırakılmasıdır. Her parti ise devlet yardımı almamaktadır. Örnek olaydaki TKP’de devlet yardımı almamaktadır. Dolayısıyla TKP’nin ihtara uymamasına karşı uygulanabilecek bir yaptırım yoktur. Muhtemelen bu nedenden dolayı da TKP bu ihtara uymamaktadır.

 

(NOT: Ayrıca, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 104’üncü maddesindeki “Bu yazının tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesine re'sen dava açabilir” hükmü Anayasa Mahkemesinin 11/6/2009 tarihli ve E.: 2008/5, K.:2009/81 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Dolayısıyla artık devlet yardımından yoksun bırakılma müeyyidesi dahi ortadan kalkmıştır.)

 

6. Anayasamıza göre, seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Anayasa bu amaçla bir Yüksek Seçim Kurulu kurmuştur. Keza Anayasa “diğer seçim kurulları”ndan da bahsetmektedir. Kanunla illerde “il seçim kurulu”, ilçelerde de “ilçe seçim kurulu” kurulmuştur. Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyuyla gösterecekleri üçer aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. İl Seçim Kurulu, “il merkezinde görev yapan en yüksek dereceli üç yargıçtan kurulur”. İlçe Seçim Kurulu ise, “ilçede görev yapan en yüksek dereceli üç yargıçtan kurulur”.

   Yukarıda paragrafta yanlış olan cümle veya cümleler vardır. Bu cümlenin veya cümlelerin hangi cümleler olduğunu belirtin ve yanlarına bu cümle veya cümlelerin doğrusunu yazınız.

CEVAP: Yanlış Cümle 1: “Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyuyla gösterecekleri üçer aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.”

Doğrusu: Üyeler doğrudan doğruya ilgili genel kurullarca seçilir; Cumhurbaşkanı tarafından değil.

Yanlış Cümle 2: İlçe Seçim Kurulu ise, “ilçede görev yapan en yüksek dereceli üç yargıçtan kurulur”.

Doğrusu: İlçe Seçim Kurulu ise, “bir başkan ile altı asıl ve altı yedek üyeden kurulur”. “İlçe-deki en yüksek dereceli yargıç kurulun başkanıdır”. Kurulun dört asıl ve dört yedek üyesi siyasal partilerden alınır. Diğer ikişer üye ise ilçedeki memurlardan en yük-sek dereceli sekiz kişinin arasından ad çekme usûlüyle belirlenir

7. Özürlü seçmenler nasıl oy kullanır?

CEVAP: Özürlü seçmenler, aynı seçim çevresinin seçmeni olan bir akrabasının, akrabası yoksa herhangi bir seçmenin yardımıyla oy kullanırlar (298 s.K.m.93/2).

8. “Türkiye milletvekilliği” ne demektir? Türkiye’de hiç böyle bir şey geçmişte uygulandı mı? kanunla öngörüldü mü?

CEVAP: Türkiye Milletvekilliği (Ülke Seçim Çevresi Milletvekilliği).- Milletvekili Seçim Kanununda 27 Kasım 1995 tarih ve 4125 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 550 milletvekilinden 100’ünün seçim çevreleri düzeyinde değil, ülke düzeyinde seçil-mesi esası getirilmiştir. Yani 100 milletvekili için seçim çevresi bütün ülkedir. Buna göre 100 milletvekili, partilerin aldıkları oy oranında Türkiye genelinde yine d’Hondt usûlü seçileceklerdi. Ancak bu düzenlemeler Anayasa mahkemesinin 18.11.1995 gün ve E.1995/54 ve K.1995/59 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu nedenle hiç uygulan-mamıştır.

9. Ağır cezalık suçüstü halinde suç işlemiş bir milletvekili yasama dokunulmazlığı kaldırılmadan, hakkında dava açılmış ve yargılanmış, ama sadece 11 ay hapis cezasıyla mahkûm olmuştur. Milletvekilinin aldığı ceza infaz edilebilir mi? Neden?

CEVAP: Cezası infaz edilemez. Çünkü, yasama dokunulmazlığı sadece yargılamaya karşı değil, infaza karşı da koruma sağlar. (Eğer milletvekili seçilmeye engel teşkil edecek bir suçtan mahkûm olsaydı veya bir yıldan fazla bir ceza alsaydı, söz konusu kişinin milletvekilliği bu sebepten (kesin hüküm nedeniyle) sona ereceğinden, sona ermeden sonra cezası infaz edilebilirdi). 

10. Varsayalım ki A hakkında, B’yi öldürdüğü iddiası ile dava açılmış ve yerel mahkeme A’yı "kasten adam öldürmek" suçundan 20 yıl hapis cezasına çarptırmıştır. A, 2 yıl cezaevinde kaldıktan sonra, Yargıtay yerel mahkemenin kararını bozmuş ve yeniden yargılanan A suçsuz olduğu gerekçesiyle beraat etmiştir. A, cezaevinde haksız yere geçirdiği 2 yılı için toplam 50 bin TL`lik maddi ve manevi tazminat davası açmış; Mahkeme Devletin A’ya 23 bin TL tazminat ödemesine karar vermiştir. Bütün girişimlerine rağmen Hazinenin bir türlü tazminatı ödememesi üzerine A tüm iç hukuk yollarının tükettikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde “adil yargılanma hakkının ihlal edildiği” iddiası ile bu tazminatın ödenmesi için Türkiye’ye karşı dava açmıştır. AİHM başvuruyu kabul edilebilir bulmuş ve A’ya tazminatının zamanında ödenmemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğuna ve keza 23 bin TL tazminatın yetersiz olduğuna, tazminatın 40 bin TL olarak ödemesine hükmetmiştir. AİHM’nin bu kararını alan A Bursa İcra Müdürlüğüne vasıtası ile tazminatı devletten tahsil etmiştir.

   Bu olayda temel hak ve hürriyetlerin AİHS ve AİHM tarafından korunması bakımından hukuka aykırılılar var mıdır? Varsa nelerdir? Açıklayınız. (Bu soru Ar. Gör. Serkan Yolcu tarafından hazırlanmıştır).

CEVAP: Olayda AİHM’ne bireysel bir başvuru söz konusudur. A, Mahkemeye başvurmadan önce iç hukuk yollarını tüketmiş ve keza başvurusu usul bakımından kabul edilebilir bulunmuştur; dolayısıyla Mahkeme başvuruyu esas bakımından incelemiştir. Ancak Mahkeme yetkisinde olmayan bir karar verdiği gibi bu yanlış kararın icrası da yanlış şekilde gerçekleşmiştir. Zira AİHM başvurucunun Sözleşmede tanınan bir hakkının Devlet tarafından ihlal edildiğine karar verirse sadece bu ihlal dolayısıyla ortaya çıkan zararın tazmini için zarara uğrayan taraf lehine tazminata hükmedebilir. Oysa olayda Mahkeme, sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan bir zararın tazminine değil, Devletin kendi iç hukukunda karara bağladığı bir tazminat hakkında karar vermiştir. Bu ise Devletin bir iç hukuk işlemidir. Mahkeme’nin Devletin bu şekildeki iç hukuk işlemi üzerinde hüküm tesis etme yetkisi yoktur. Dolayısıyla Mahkemenin, Devletin kendi iç hukukunda karara bağladığı tazminatın ödenmesine karar vermesi ve hatta bu tazminatı eksik görüp resen arttırması hukuka aykırıdır, Mahkemenin böyle bir yetkisi yoktur. Öte yandan AİHM kararları genel olarak bağlayıcıdır yani Sözleşme’ye taraf devletler, AİHM kararlarına uymakla yükümlüdür ancak bu kararların cebri icrası mümkün değildir. Mahkeme kararlarının icrasını Bakanlar Komitesi takip etmektedir ve fakat AİHM, Sözleşme’ye aykırılığı tespit edip tazminata hükmettikten sonra icra faslına müdahale etmemektedir. Dolayısıyla olayda Mahkemenin tazminata ilişkin kararı yanlış olduğu gibi bu Mahkemenin bu yanlış kararı ile A’nın İcra Müdürlüğü aracılığıyla tazmin yoluna gitmesi de mümkün değildir. Mahkemenin burada tek yapabileceği şey Sözleşmenin ihlali dolayısıyla başvurucunun zarara uğradığına kanaat getiriyorsa bu zarar için (Devletin iç hukukta daha önce tesis ettiği tazminattan ayrıca ve farklı olarak) kendi yetkisinde olan tazminata hükmetmek olmalıydı. Bu tazminatın icrası ise ayrı bir meseledir.

 

Başarılar dilerim./ Prof. Dr. Kemal Gözler

NOT: Sorulara ve cevap anahtarına http://www.anayasa.gen.tr/sinavlar-2009-2010.htm den ulaşabilirsiniz.

 

 

U.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ

ANAYASA HUKUKU II (TÜRK ANAYASA HUKUKU) FİNALİ

Gemlik, 1 Haziran 2010

No:

Adı Soyad:

SINAV TALİMATI: Kurşun kalem kullanmak yasaktır.  Sınav test ve klasik olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Test kısmı önce uygulanacaktır. Test kısmı cevap kağıtları toplandıktan sonra, klasik kısım soru ve kağıtları dağıtılacaktır.

 

KISIM I: TEST SORULARI

Aşağıdaki sorular ÖSYM tarafından yapılan 27 Eylül 2009 tarihli Kaymakam Adaylığı Giriş Sınavından alınmıştır. Her soru 2p. Değerindedir. Yanlış doğruyu götürmez. Süre 35 dakikadır.  (Uyarı: Gerçek sınavda bir soruya bir dakika düşmektedir). Cevaplarınızı aşağıdaki cevap tablosunda doğru şıkkın üzerini parantezlerin arasını karalayarak işaretleyiniz.

Sorular telif hakkı ÖSYM'ye ait olduğu için buraya konulmamıştır. Sorular adıgeçen sınavın 30 vd.ncı sorularıdır. Soruların metnine ÖSYM'nin setisinden ulaşılabilir ( http://www.osym.gov.tr/Genel/dg.ashx?DIL=1&BELGEANAH=34341&DOSYAISIM=2009kaymakamlik.pdf  )

CEVAP ANAHTARI (Final Sınavındakı soru numaralarıyla)

 

1. E

2. A

3. B

4. D

5. A

6. C

7. A

8. D

9. C

10. E

11. E

12. C

13. C

14. D

15. E

16. A

17. B

18. C

19. B

20. E

21. A

22. D

23. B

24. C

25. D

 

 

 

U.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ

ANAYASA HUKUKU II (TÜRK ANAYASA HUKUKU) FİNALİ

Gemlik, 1 Haziran 2010

SINAV TALİMATI: Kurşun kalem kullanmak yasaktır.  Sınav test ve klasik olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Test kısmı önce uygulanacaktır. Test kısmı cevap kağıtları toplandıktan sonra, klasik kısım soru ve kağıtları dağıtılacaktır.

KISIM II: KLASİK SORULAR

Cevaplarınızı, size dağıtılan boş kağıtlara okunaklı bir şekilde yazınız. İstediğiniz kadar kağıt kullanabilirsiniz. Her kağıda adınızı soyadınızı yazınız ve her sayfaya numara koyunuz. Kağıtlarda sol hizadan 2 cm kadar boşluk bırakınız. Sınav cevap kağıdındaki satır yüksekliği çok küçük ise (satırlar çok dar ise) satırlar arasında bir boşluk bırakarak yazınız. Cevaplarınızda paragraflar arasında her halükarda bir satır boşluk bırakınız. Birinci sayfanın altına sağınızda, solunuzda, ön ve arkanızda bulunan arkadaşların ismini yazınız. Bu kısmın süresi 1 saattir. Her soru 5 puan değerindedir. Bu soru kağıdı sizde kalabilir.

1. Anayasamıza göre, toplu suçlarda, kişilerin tutulma yerine en mahkemeye gönderilmesi için gereken süre haricinde, yakalanan ve tutulan kişiler en geç ne kadar süre içinde hakim karşısına çıkarılmalıdır?

CEVAP: 4 gün

2. Yasama dokunulmazlığı nispi nitelikte bir dokunulmazlıktır. Bu şu anlamlara gelir: a) yasama dokunulmazlığı kaldırılabilir. b) Yasama dokunulmazlığı geçicidir. Milletvekilliği sona erince milletvekili yargılanabilir. c) Yasama dokunulmazlığının istisnaları vardır. Nispi nitelikte olmasının dördüncü anlamı nedir? Onu da siz yazıp açıklayınız.

CEVAP: Yasama dokunulmazlığı sadece ceza davalarına karşı koruma sağlar. Milletvekiline karşı hukuk davası açılıp, tazminat istenebilir.

3. “TBMM Başkanı kararı” ne demektir? Açıklayınız.

CEVAP: Anayasanın TBMM Başkanına verdiği yasama ile ilgili görev ve yetkiler ve keza Anayasanın TBMM’ye verdiği görev ve yetkiler (ki görev ve yetkiler Anayasanın 87’nci maddesinde sayılmıştır) dolayısıyla, TBMM Başkanının yaptığı işlemler de vardır. Bu işlemler, ne bir idarî işlem, ne de bir parlâmento kararıdır.  İdarî işlem değildir; çünkü yasama yetkisiyle ilgili işlemlerdir. Parlâmento kararı değildir; çünkü, TBMM Genel Kurulundan değil, TBMM Başkanından çıkmaktadırlar. O hâlde bunları, üçüncü bir grup yasama işlemi olarak düşünmek mümkündür. Örneğin Anayasamızın 93’üncü maddesi, Meclis Başkanına, TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi vermiştir. TBMM Başkanının, Meclisi olağanüstü toplantıya çağırma kararı, yasama yetkisiyle ilgili bir karar olduğu için bir “yasama işlemi”dir; ama Meclis Genel Kurulundan çıkmadığı için parlâmento kararı değildir. İşte bu tür kararlara yasama işlemlerinin üçüncü kategorisi olarak “TBMM Başkanı kararı” ismi verilebilir.

4. TBMM, parlamento kararı biçiminde yapması gereken bir işlemi, kanun biçiminde yapabilir mi? Neden? Bu konuda Anayasa Mahkemesinin içtihadı nedir? Bu içtihat doğru mudur? Neden? Açıklayınız.

CEVAP: Yukarıda TBMM’nin “kanun” biçiminde yapması gereken bir işlemi “parlâmento kararı” biçiminde yapamayacağını söyledik. Peki ama TBMM, “parlâmento kararı” biçiminde yapması gereken bir işlemi, “kanun” biçiminde yapabilir mi? Örneğin, TBMM, bir milletvekilinin yasama dokunulmazlığını (m.83) parlâmento kararı yerine kanunla kaldırabilir mi? Meclis, bir üyenin milletvekilliğinin düşmesine (m.84) kanunla karar verebilir mi? Meclis, kendi seçimlerinin yenilenmesine (m.77/2) parlâmento kararı yerine kanunla karar verebilir mi? Meclis, Başkanını (m.95) kanunla seçebilir mi? Meclis, Bakanlar Kuruluna olan güvenini (m.110) kanun biçiminde açıklayabilir mi? Meclis, Bakanlar Kurulu veya bir bakan hakkında bir kanunla güvensizlik kararı (m.99, 111) verebilir mi? Meclis, bir kanunla Cumhurbaşkanı seçebilir (m.102) mi? Meclis, olağanüstü hal ilân kararını (m.121/1) bir kanunla onaylayabilir mi?

Kanımızca bu sorulara olumsuz yanıt vermek gerekir. Çünkü bir kere, Anayasada “parlâmento kararı” ile düzenlenmesi öngörülen konuların, “kanun” ile düzenlenmesi, o kanunun Anayasaya aykırı olması sonucunu doğurur.

İkinci olarak parlâmento kararıyla düzenlenmesi gereken konuların kanunla düzenlenmesi parlâmentonun yöntemsel bağımsızlığı ilkesine de aykırı düşer. Zira, bir konu kanunla düzenlendiğinde Cumhurbaşkanına geri gönderme yetkisi tanınmaktadır ve keza kanun da Anayasa Mahkemesinin yargısal denetimine tâbi olmaktadır. Oysa aynı konunun parlâmento kararıyla düzenlenmesi durumunda buna ne Cumhurbaşkanı, ne de Anayasa Mahkemesi karışabilmektedir.

Fakat Anayasa Mahkemesi TBMM, “parlâmento kararı” biçiminde yapması gereken bir işlemi, “kanun” biçiminde yapabileceği kanaatindedir. Anayasa Mahkemesine göre,

“yasama organı, Anayasa’nın kararla düzenleneceğini öngördüğü konularda dahi kanunla düzenlemeler yapabilir. Buna Anayasa açısından bir engel yoktur. Karar konusunun kanunla düzenlenmesi Anayasa’ya aykırılık veya yasamanın o konuda yetkisizliği sonucunu doğurmaz” (9 Ekim 1987 Tarih ve E.1987/23 ve K.1987/27 XE "1987/27"  Sayılı Karar, AMKD, Sayı 23, s.387).

Anayasa Mahkemesinin bu kararı yukarıda açıkladığımız nedenle yanlıştır.

 

5. Farklı öneri ve görüşme usullerine tabi olan kanunlar vardır. Örneğin anayasa değişikliği kanunu, bütçe kanunu gibi. Bunlara bir örnek de siz veriniz.

CEVAP: Kesin hesap kanunları, af kanunları, milletlerarası antlaşmaları uygun bulma kanunları, yetki kanunları.

6. Kişisel nitelikte bir suç işleyen bakanın yargılanabilmesi için bunun için ne yapılması gerekir (hangi usulün kullanılması gerekir)? Bunun sonucunda yargılanırsa hangi mahkeme de yargılanır? Neden?

CEVAP: Yasama dokunulmazlığı kaldırılırsa, suçu işleiği yer ceza mahkemesi tarafından yargılanır.

7. Ülkemizde hangi yüksek mahkeme veya mahkemelerin kendine has bir savcısı yoktur? Belirtiniz.

CEVAP:  - Anayasa Mahkemesi; 

- Uyuşmazlık Mahkemesi.

8. 5955 Kanun ile 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunun 2. maddesinde öngörülen 120 günlük referandum süresi 60 güne indirilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu, geçtiğimiz haftalarda, Anayasamızın 67’nci maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca söz konusu Kanunun yürürlüğe girdikten itibaren bir yıl içinde uygulanmayacağına karar vermiştir. YSK, böyle yapmak yerine, söz konusu kanunun Anayasa aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir miydi? Neden?

CEVAP: Başvuramazdı. Çünkü Anayasa Mahkemesi, YSK’yı bir “mahkeme” olarak kabul etmemektedir.

9. Bir kanunun kabulü için TBMM Genel kurulunda yapılan oylamada toplantıya 290 kişi katılmış, oylamada 140 kabul, 130 ret,  20 de çekimser oy çıkmıştır. TBMM Başkanı kanunu kabul edildiğini açıklamış ve yayın için Cumhurbaşkanına göndermiştir. Cumhurbaşkanı Kanunu Resmi Gazete de 10 Mayıs 2010 günü yayımlamıştır. Anamuhalefet Partisi Meclis Grubu, Anayasa Mahkemesinde söz konusu kanunun Anayasanın öngördüğü kabul yetersayısıyla kabul edilmediği iddiasıyla 31 Mayıs 2010 günü Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Anayasa Mahkemesi ne karar verecektir? Kararın gerekçesi veya gerekçeleri ne veya neler olacaktır? Açıklayınız.

CEVAP: Ret kararı verir. Çünkü, Anamuhalefe partisi meclis grubu kanunu şekil bakımından anayasa aykırılığı iddiasıyla iptal davası açma yetkisi yoktur. (110 milletvekili açabilir).

b) dava açma süresi de geçmiştir. Şekil aşkrılığı nedeniyle iptal davasının RG’de yayından itibaren 10 gün içinde açılması gerekir.

10. Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ne sunulan ve usulüne uygun olarak görüşülmekte olan “T.C. Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Tasarısı”nın bir maddesi üzerinde TBMM Genel Kurulunda yapılan oylamada, 1. turda madde üzerinde yapılan oylamaya 414 milletvekili katılmış;  oylamada 337 kabul, 72 ret oyu kullanılmış, 5 milletvekili çekimser kalmıştır. Aynı madde üzerinde ikinci turda yapılan oylamaya ise 410 milletvekili katılmış, 327 kabul oyuna karşı 76 ret oyu kullanılmış, 2 milletvekili çekimser kalmıştır. Meclis başkanı sözkonusu maddenin beşte üç çoğunlukla kabul edildiğini açıklamış ve Cumhurbaşkanına göndermiştir. Cumhurbaşkanı bu maddeyi onaylamış ve Resmi Gazetede yayınlamıştır. Soru: Bu olayda anayasa aykırılık veya aykırılıklar var mıdır? Varsa nelerdir? Neden)

CEVAP: Aykırılıklar şunlardır:

a)    Bakanlır Kurulu Anayasa değişikliği önermeye yetkili değildir. Anayasa Değişikliği “Kanun Tasarısı” şeklinde değil daima “Kanun Teklif” şeklinde sunulur.

b)    İkinci tur oylamada kabul yetersayısı yoktur (en az üye tamsayısının beşte üçü: 330 MV olması lazımdı). Melcils başkanı kabul edildiğini değil, reoddedildiğini açıklamalıydı.

c)    Cumhurbaşkanının bi değişikliği onaylama yetkisi yoktur. Cumhurbaşkanı ancak üçte iki çoğunlukla kabul edilmiş bir değişikliği onaylayabilir.

 

Başarılar dilerim./ Prof. Dr. Kemal Gözler

 

NOT: Sorulara ve cevap anahtarına http://www.anayasa.gen.tr/sinavlar-2009-2010.htm den ulaşabilirsiniz.

 

 

 

 

 


 

 

Copyright

(c) Kemal Gözler. 2009. Bu sayfaya izin almadan link verilebilir. Ancak, bu web sayfası, önceden izin almaksızın ne suretle olursa olsun, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, tekrar yayınlanamaz, dağıtılamaz, başka internet sitelerine metin olarak konulamaz. Özellikle pratik kur kitaplarında, KPSS, sınavları hazırlık kitaplarında kullanılamaz.  5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 3 Mart 2004 tarih ve 4630 sayılı kanunla değişik 71 ve 72’nci maddeleri, bir fikir ve sanat eserini herhangi bir yöntemle çoğaltanları, dağıtanları, satanları, elinde bulunduranları, paraya çevrilmeksizin, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis cezası veya 50.000 TL'den 150.000 TL'ye  kadar ağır para cezasıyla veya zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birden cezalandırmaktadır.

Alıntılar (İktibas) Konusunda Açıklamalar

Bu çalışmadan yapılacak alıntılarda (iktibaslarda) 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 35’inci maddesinde öngörülen şu şartlara uyulmalıdır: (1) İktibas, bir eserin “bazı cümle ve fıkralarının” bir başka esere alınmasıyla sınırlı olmalıdır (m.35/1). (2) İktibas, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla yapılmalıdır (m.35/3). (3) İktibas, belli olacak şekilde yapılmalıdır (m.35/5) [Bilimsel yazma kurallarına göre, aynen iktibasların tırnak içinde verilmesi ve iktibasın üç satırdan uzun olması durumunda iktibas edilen satırların girintili paragraf olarak dizilmesi gerekmektedir]. (4) İktibas ister aynen, ister mealen olsun, eserin ve eser sahibinin adı belirtilerek iktibasın kaynağı gösterilmelidir (m.35/5). (5) İktibas edilen kısmın alındığı yer belirtilmelidir (m.35/5).

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 3 Mart 2004 tarih ve 4630 sayılı kanunla değişik 71’inci maddesinin 4’üncü fıkrası, 35’inci maddeye aykırı olarak “kaynak göstermeyen veya yanlış yahut kifayetsiz veya aldatıcı kaynak” göstererek iktibas yapan kişileri, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis cezası veya 50.000 TL'den 150.000 TL'ye  kadar ağır para cezasıyla veya zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birden cezalandırmaktadır.

Ayrıca Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18 Şubat 1981 tarih ve E.1980/1, K.1981/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kararına göre, “iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibi, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebilir”.

Yukarıdaki şartlara uygun olarak alıntı yapılırken bu çalışmaya şu şekilde atıf yapılması önerilir:

Kemal Gözler, “2009-2010 Öğretim Yılı Sınavlar", www.anayasa.gen.tr/sinavlar-2009-2010.htm.

 


 

 

Editör: Kemal Gözler

Ana sayfa: www.anayasa.gen.tr

Son Değişiklik: 20 Kasım 2009, 12 Ocak 2010, 20 Nisan 2010,
1 Haziran 2010