Bu makalede “anayasa” kavramı değil, “anayasa” kelimesi incelenmektedir. Ama yine de bir ön bilgi olarak “anayasa” kavramı hakkında kısaca bilgi vermekte yarar var.
Anayasa Kavramı.- “Anayasa” kavramı maddî ve şeklî olmak üzere iki değişik anlamda tanımlanır. Maddî, yani içeriksel anlamda anayasa, devletin temel organlarının kuruluş ve işleyişini ve keza devlet karşısında vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen bir kanundur. Şeklî anlamda anayasa ise normlar hiyerarşisinde en üst basamakta yer alan ve kanunlardan daha zor değiştirilebilen bir kanun olarak tanımlanmaktadır [1].
Anayasa Kelimesinin Başarısı.- Ayrıntılarını aşağıda göreceğimiz gibi “anayasa” kelimesi oldukça yeni bir kelimedir. İlk defa 1932 yılında kullanılmış, 1945’ten itibaren ise yaygınlaşmıştır. Yeni bir kelime olsa da “anayasa” kelimesi öz Türkçeleştirmenin en başarılı örneklerinden biridir. Bugün Türkiye’de bu kelimeyi duymayan ve kullanmayan kişi sayısı pek azdır. Kelime kolayca öğrenilmekte, akılda tutulmakta ve söylenmektedir. “Anayasa” kelimesinin başarısının sebeplerini bu makalenin sonunda ayrıca tartışacağım.
“Constitution” Kelimesi.- Bugün Türkçede kullandığımız “anayasa” kelimesi, Fransızca constitution (konstitüsyon okunur) kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Aynı kelime aynen İngilizcede de vardır. İspanyolcada Constitución, İtalyancada Costituzione kelimeleri de “anayasa” anlamına gelen kelimelerdir. Fransızca constitution kelimesi constituer fiilinden türemiştir. Constituer fiili ise “teşkil etmek”, “kurmak”, “tesis etmek”, “oluşturmak” gibi anlamlara gelmektedir [2]. Yani “teşkil etmek” fiilini esas alırsak constitution kelimesi “teşkil edilen şey”, yani “teşkilât”; “kurmak” fiilini esas alırsak constitution kelimesi “kuruluş” demektir.
Bugün Türkçede kullandığımız “anayasa” kelimesi, Fransızca constitution kelimesini veya diğer Batı dillerindeki benzer kelimeleri anlam olarak karşılamaktan uzaktır. Çünkü “anayasa” kelimesinde “kuruluş”, “teşkilat” anlamı yoktur. Anayasa kelimesinin içerik olarak neden yanlış bir kelime olduğunu aşağıda daha ayrıntılı olarak göstereceğim. Belki Türkçe bir kelimenin doğru olması için Batı dillerindeki bir kavramı karşılamasının gerekli olmadığını düşünebilirsiniz. Hayır yanılıyorsunuz. Bir kavram, Batıda icat edilmişse ve biz bu kavramı Batıdan ithal etmiş isek, bu kavram yerine kullandığımız Türkçe kelimenin bu kavramı anlam olarak karşılaması gerekir.
Fransızca “constitution” kelimesinin karşılığında Türkçede kullanılan kelimeleri kronolojik sırayla görmekte yarar vardır.
Acaba Osmanlılar, “anayasa” anlamında bir kelimeyi ilk defa ne zaman kullandılar ve bu kelime ne idi? (...)
* * *Bir ihtimal Osmanlılar, daha önceki yıllarda Fransızca constitution kelimesiyle karşılaşmış olsalar bile, bu kelimeyi yaygın olarak kullanma ihtiyacını, pek muhtemelen Tanzimat Döneminde, yani 1839’dan sonra hissettiler. Kendi dillerinde hazır bir karşılığı olmayan constitution kelimesi için bir karşılık bulmak zorunda kaldılar. İki şey yapabilirlerdi: Ya bu kelimeyi olduğu gibi Türkçeye aktarabilirler, ya da bu kelime için Türkçe yeni bir kelime üretebilirlerdi. Süreç içinde bunun ikisini de yaptılar. Önce “aynen alma”yı, sonra da “karşılık üretme” çabasını görelim. Hemen ekleyeyim ki, Türkçe karşılık üretme çabası Osmanlı ile sınırlı kalmamış, Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
Yabancı bir kavramla karşılaşıldığında kolay olan yol, onun için bir Türkçe karşılık üretmektense, o kelimeyi olduğu gibi Türkçeye almaktan ibarettir. Bu kolay yolu bugün de sıkça kullanıyoruz.
Tanzimat döneminde Osmanlılar, Fransızca constitution kelimesiyle karşılaştıklarında, önce, bu kelimeyi olduğu gibi almışlar ve bu kelimeyi “konstitüsyon” şeklinde söylemişler ve zamanın alfabesiyle “قونستيتوسيون” şeklinde yazmışlardır.
Acaba “konstitüsyon (قونستيتوسيون)” kelimesi ilk defa ne zaman kullanıldı? Benim naçizane tespitlerim şunlar:
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
* * *Osmanlı’da “konstitüsyon” kelimesinin Cumhuriyet dönemine kadar kullanıldığı görülmekteyse de, bu kelimenin kullanım sıklığının gittikçe azaldığı tahmin edilebilir. Zira ülkenin anayasasının adı, “Kanun-ı Esasî”dir. Anayasanın adı bu olunca “anayasa” kavramı için de, “konstitüsyon” kelimesinin terk edilmesi ve “kanun-ı esasî” kelimesinin kullanılması hâliyle normaldir. 1920’lere gelindiğinde artık “konstitüsyon” kelimesi tamamıyla yabancı bir kelime olarak görülmeye başlanmıştır. Nitekim, yukarıda da belirtildiği gibi, Meclis-i Mebusanda 23 Şubat 1336 (13 Şubat 1920) tarihinde Gelibolu Mebusu Celal Nuri Bey, yaptığı konuşmada “konstitüsyonel” kelimesini kullandığında diğer mebuslardan “Türkçe söyleyin” sesleri yükselmiştir [29].
(...)
“Anayasa” kavramı için Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan ilk kelime “konstitüsyon”dur. Bu kelime Fransızca “constitution” kelimesinden aynen alınmıştır. Bu kelime uzun bir süre de kullanılmıştır.
Günümüzde Türkiye’de “anayasa” anlamında “konstitüsyon” kelimesi kullanılmamaktadır. Bu kelime tamamıyla unutulmuştur. Bu kelimeye bugün hukuk fakültesi öğrencilerine söylerseniz, bu kelimeye tamamıyla yabancı bir kelime muamelesi yaparlar. Kendilerine bu kelimenin Türkiye’de “anayasa” anlamında yüz yıla yakın bir süre kullanıldığını söylerseniz size inanmazlar.
“Konstitüsyon” kelimesi tutsaydı, bugün anayasaya “konstitüsyon”, anayasa hukukuna da “konstitüsyon hukuku” diyor olacaktık.
“Konstitüsyon” teriminde garip bir yan yoktur. Dilimize pek çok Fransızca kelime Türkçeye olduğu gibi girmiştir: Komedi, komiser, komisyon, komite, komple, komplo, kompozisyon, komünikasyon, komünizm, konfederasyon, konfeksiyon, konferans, kongre, konser, konserve, konsey, konsültasyon, konstrüksiyon, kontenjan, kontrat gibi (Kelimeleri “konstitüsyon” kelimesine benzer olsun diye ve “com-, con-” kötünden türetilmiş kelimelerden seçtim). Bilindiği gibi Türkçede Fransızcadan gelmiş binlerce kelime vardır. Bu kelimeler gibi konstitüsyon kelimesi de Türkçede pekâlâ yerleşebilirdi.
Nitekim Sırplar hariç bütün Slav milletleri Fransızca constitution kelimesini kendi dillerine “konstitutsiya” şeklinde aktarmışlardır ve bu kelime bu ülkelerde yerleşmiştir. Bugün Türkî Cumhuriyetlerde de, Sovyetler Birliğinden bir miras olarak, “anayasa” için bu kelime, yani “konstitutsiya” kelimesi kullanılmaktadır.
Türkiye’de konstitüsyon kelimesi neden tutmadı? Kanımca bunun üç sebebi var:
1. Temel sebep şudur: “Anayasa” anlamında “konstitüsyon” kelimesi bu ülkede gazetelerde ve kitaplarda kullanılan ilk kelime olsa da pozitif hukukumuzda hiçbir zaman kullanılmamıştır. Bu ismin verildiği bir anayasamız yoktur. Ülkemizde yürürlükte olan anayasaların resmî isimleri, sırasıyla “Kanun-ı Esasî”, “Teşkilât-ı Esasiye Kanunu” ve “Anayasa”dır. Pozitif hukukun desteklemediği bir kelimenin tutunma ihtimali düşüktür.
2. “Konstitüsyon” kelimesi tek seçenek değildi. Bu kelimenin “kanun-ı esasî”, “teşkilât-ı esasiye kanunu” ve “anayasa” gibi Türkçe alternatifleri de vardı ve çok kişi bu kelimeleri tercih etti. Alternatif bir Türkçe kelime olmasaydı, belki bu kelime de tutabilirdi.
3. Nihayet “konstitüsyon” kelimesi Türkçedeki ünlü uyumu kurallarına uymamaktadır. Biz Türklerin ağzında söylenişi zor bir kelimedir. Dilimiz bu kelimeye pek dönmemektedir. Bu konuya aşağıda daha ayrıntılı bir şekilde tekrar değineceğim.
Yukarıda görüldüğü gibi, Fransızca constitution kelimesi için Osmanlılar önce bu kelimeyi olduğu gibi aldılar ve “konstitüsyon (قونستيتوسيون)” şeklinde yazıp söylemeye başladılar. Ancak bunun yanında, bu kelime için Türkçe bir karşılık bulmaya veya üretmeye de çalıştılar. Fransızca constitution kelimesi karşılığında Türkçe kelimeler de kullandılar. Bunlar arasında “şartname-i esasî”, “şeriat-ı esasîye”, “nizamat-ı esasîye”, “meşrutiyet”, “hükûmet-i meşruta”, “idare-i mukayyed” ve “kanun-ı esasî” terimleri sayılabilir. Burada bunlardan sadece sonuncusunu, yani “kanun-ı esasî” terimini inceleyeceğim.
Millî Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerinde de “constitution” kelimesinin yerine yeni bir kelime üretme çabası devam etti. “constitution” kelimesinin yerine “teşkilât-ı esasiye kanunu” ve “anayasa” olmak üzere başlıca iki kelime üretildi.
Şimdi sırasıyla “kanun-ı esasî”, “teşkilât-ı esasiye kanunu” ve “anayasa” terimlerini görelim.
Bilindiği gibi Türkiye’de ısdar edilen ilk anayasanın adı “Kanun-ı Esasî”dir.
“Kanun-ı esasî (قانون اساسى)” terimi ilk defa ne zaman kullanıldı? 1876 Kanun-ı Esasîsinde bu terim resmen kullanılmıştır. Ancak kitap, dergi ve gazetelerde bu kelimenin daha öce kullanılmış olması gerekir. Bu kelimeyi ilk defa kim ve ne zaman kullandı? Bu soruya tam olarak cevap vermek zor.
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
Kanımca constitution kelimesinin yerine “teşkilât-ı esasiye kanunu” veya “esas teşkilât kanunu” teriminin kullanılması “kanun-ı esasî” terimini kullanılmasına göre çok daha doğrudur. Zira yukarıda açıklandığı gibi constitution, zaten oluşum, kuruluş, teşkilât demektir. Dolayısıyla 1920’lerin Türkçesiyle “teşkilât”, constitution kelimesi için yerinde bir çeviridir. Herhâlde bu “teşkilât”a, onu özel teşkilâtlardan ayırmak amacıyla ve 1876’nın mirasıyla, bir de “esâsiye” sıfatı eklendi. Böylece “teşkilât-ı esâsiye” veya “esas teşkilât”, Fransızca constitution kelimesinin doğru bir karşılığı olarak dilimize yerleşti. Bugünkü Türkçeyle “esas teşkilât”, “temel kuruluş”, “ana kuruluş” demektir. Uzun lafın kısası, “esas teşkilât” kelimesi, Fransızca constitution kelimesini tam ve doğru bir şekilde karşılıyordu; hem de fazlasıyla.
“1945 Anayasası”.- Türkçede “anayasa” kelimesi, resmî olarak ilk defa 1945 yılında kullanılmıştır. 1924 tarihli “Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu”, 1945 yılında “mana ve kavramda bir değişiklik yapılmaksızın Türkçeleştirilmiş” ve yerine 10 Ocak 1945 tarih ve 4695 sayılı “Anayasa” kabul edilmiştir [56]. Bu Anayasa, 24 Aralık 1952 tarih ve 5997 sayılı Kanunla 1952 yılında kaldırılarak, 1924 tarihli “Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu” tekrar yürürlüğe konulmuştur. 1961 ve 1982 Anayasalarımızın başlığı da “Anayasa”dır.
“1945 Anayasası” 1952’de yürürlükten kaldırılmıştır. Ama bu “Anayasa”nın getirdiği yeni kelimelerin pek çoğu, hukukumuzda ve dilimizde 1952’den sonra ortadan kalkmamış ve kullanılmaya devam etmiştir. “1945 Anayasası”, Türk hukuk dilinde reform yapan ve bu reformda çok büyük ölçüde başarılı olan önemli bir belgedir.
Bugün artık “teşkilât-ı esâsiye” veya “esas teşkilât” terimleri bütünüyle terkedilmiştir. Kullanılan tek bir kelime vardır; o da “anayasa” kelimesidir.
“Anayasa” kelimesi yeni bir kelime olsa da, kısa bir süre içinde, gerek mevzuatta, gerek içtihatta, gerekse doktrinde benimsenmiş ve çok kısa bir sürede “esas teşkilât kanunu” terimini tasfiye etmişttir. Aynı şekilde “anayasa hukuku” terimi de “esas teşkilât hukuku” terimini kullanımdan düşürmüştür.
Herhâlde bugün “anayasa” kelimesini bilmeyen ve bu kelimeyi kullanmayan pek az Türk vatandaşı vardır. Hukuk dilinin öz Türkçeleşmesinin zirvesinde bu kelime bulunur. Bu kelime, kelime olarak oldukça güzel bir kelimedir. Kulağa hoş gelir. Kolay söylenir ve hatasız yazılır.
* * *Şimdi “anayasa” kelimesinin ilk defa ne zaman kullanıldığını araştıralım.
Mustafa Nermi (1932).- Nişanyan Sözlüğünde “anayasa” kelimesinin ilk defa 1932 yılında Cumhuriyet gazetesinde kullanıldığı yazılıdır ve kullanıma “Reich adı verilen Alman devleti, bu
(...)
Şüphesiz ki, “anayasa” kelimesinin Mustafa Nermi’nin 10 Haziran 1932 tarihli bu yazısından daha eski bir tarihli bir yazıda kullanılmış olması ihtimal dahilindedir. Ancak, daha eski tarihli kullanım belgelendirilmedikçe, “anayasa” kelimesinin isim babasının Mustafa Nermi olduğunu kabul etmek gerekir.
Suphi Nuri İleri ve Orhan Arsal (1934).-
(...)
“Anayasa” Kelimesinin 1935’ten İtibaren Yaygınlaşması.-
(...)
“Anasal”: TDK, Osmanlıcadan Türkçeye Karşılıklar Kılavuzu (1935).-
(...)
Osman Nuri Uman (1939).-
(...)
Ne var ki, tüm bu üstünlüklerine rağmen, “anayasa” kelimesi içerik olarak bütünüyle yanlıştır.
(...)
Artık bu makalenin sonuna yaklaştık. Sorunun genel bir değerlendirmesini yapmadan önce, şimdiye kadar ulaştığım sonuçların bir özetini yapalım:
(...)
Neden “konstitüsyon”, “kanun-ı esasî” ve “teşkilât-ı esasiye kanunu (esas teşkilât kanunu)” terimleri benimsenmezken “anayasa” terimi benimsenmiş ve yerleşmiştir?
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
(...)
“Anayasa” kelimesi öz Türkçeleştirmenin en başarılı örneklerinden biridir. Öz Türkçe kelimelerin, gerek İngilizce ve Fransızcadan alınmış kelimeler, gerekse Arapça ve Farsçadan alınmış kelimeler karşısında başarı sağlama ihtimali yüksektir. Bunun sebebi, öz Türkçe kelimelerin İngilizce, Fransızca, Arapça veya Farsça kelimelere göre içerik olarak daha doğru olması değil, kolayca söylenebilmeleri, kolayca hatırlanabilmeleri ve kolayca yazılabilmeleridir. Öz Türkçe kelimelerin başarısının altında “öz Türkçecilik” şeklinde bilinçli bir tercih yattığını söylemek zordur. Öz Türkçe kelimelerin tutulması tamamıyla doğal bir şeydir. Aynı şekilde dildeki öz Türkçeleşme süreci de tamamıyla doğal bir süreçtir.
Hâliyle öz Türkçe alternatifleri bulunmayan yabancı kelimeler kullanılmaya devam edilecektir.
Gerek batı kökenli, gerekse Arapça ve Farsça kökenli kelimelere alternatif olabilecek makul öz Türkçe kelimelerin başarı şansı çok yüksektir. Bunun başlıca üç sebebi var:
1. Yabancı kelimelerin kökleri bize tamamıyla yabancı olduğu için bu kelimeler aklımızda da kalmıyor; bunları kolayca hatırlayamıyoruz. Öz Türkçe kelimeler ise, bildiğimiz köklerden türetildiği için bu kelimeleri kolayca öğreniyoruz ve unutmuyoruz.
2. Biz gerek İngilizce, gerek Fransızca, gerek Arapça, gerekse Farsça kelimeleri, ünlü uyumu kurallarına uymadıkları için kolayca söyleyemiyoruz. Öz Türkçe kelimeleri ise, bunlar yeni türetilmiş kelimeler olsa bile, kolayca telaffuz edebiliyoruz; çünkü bunlar Türkçe ünlü uyumu kurallarına uyuyorlar.
3. Yabancı kelimelerdeki gerek ünlüler, gerekse ünsüzlerin standart Türkçe karşılıkları olmadığı için bunları hem doğru olarak telaffuz etmekte, hem de doğru olarak yazmakta zorluk çekiyoruz. Bu kelimeleri söylerken veya yazarken her defasında bir hata yapmak ve rezil olmak riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. Vakıa, bilerek veya bilmeyerek, riskten kaçınmak için, yabancı kelimelerin varsa Türkçelerini kullanıyoruz. Zaten işin doğrusu da budur.
* * *Önümüzdeki günlerde hukuk dilinin Türkçeleşmesi sorununu, başka örnekler de vererek biraz daha yakından incelemeyi plânlıyorum
.