Bilindiği gibi 24 Eylül 2022 tarihinde “Anayasa Mahkemesinin Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Üzerine: Anayasa Mahkemesinin 20 Temmuz 2022 Tarih ve E.2021/121, K.2022/88 Sayılı Kararı Hakkında Bir Eleştiri” başlıklı bir makale yayınladım.
Bu makalem hakkında 25 Eylül 2022 tarihinde Kerem Altıparmak “Anayasa Mahkemesinin HAGB İptal Kararı Neden Doğru? - Kemal Gözler’e Bir Cevap” başlıklı bir makale yayınladı.
Değerli meslektaşım Kerem Altıparmak’ın bu makalede bana yönelttiği eleştirilerden ikisine 26 Eylül 2022 tarihinde yayınladığım “Kerem Altıparmak’a Cevap: Anayasa Mahkemesinin HAGB Kararı Dolayısıyla” başlıklı makalemle cevap vermiştim. Bu makalenin sonunda Kerem Altıparmak’ın geri kalan eleştirilerinin hukuk normlarının geçerliliği sorunu hakkında kendisi ile benim aramdaki anlayış farklılığından kaynaklandığını belirtip, bu eleştirilere ayrıca cevap vereceğimi yazmıştım. Böylece bu konuyu kendi açımdan kapatacaktım. Ancak bu arada tartışmaya değerli meslektaşım Tolga Şirin de dün önemli bir makaleyle katıldı. Keza başka yollardan da pek çok eleştiri aldım. Bu cevap makalesini yazarken bugün de Kerem Altıparmak’ın cevap yazıma karşı bir cevap yazısı daha yazdığını gördüm.
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, bir makaleye karşı cevap makalesi yazılması yararlı bir şeydir. Bilim böyle gelişir. Bu nedenle tartışmaya katılan değerli meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Şüphesiz eleştiri yazısına karşı eleştiri yazısı, cevap yazısına karşı cevap yazısı yazılabilir. Karşılıklı cevaplar devam da edebilir. Ancak bu süreçte tartışmanın asıl konusu olan Anayasa Mahkemesi kararından uzaklaşılmamalıdır. Bu karşılıklı tartışma, Anayasa Mahkemesi kararının değerlendirilmesine katkıda bulunduğu ölçüde meşrudur.
Zira benim sayın Kerem Altıparmak’ın veya sayın Tolga Şirin’in makalelerindeki bir yanlışı göstermem, onların savunduğu Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının da yanlış olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde sayın Kerem Altıparmak’ın veya sayın Tolga Şirin’in benim makalemdeki bir tutarsızlığı göstermeleri, benim eleştirdiğim Anayasa Mahkemesinin kararının tutarlı olduğunu göstermez.
Bu tartışmanın asıl konusu Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararıdır. Bu tartışmanın başrolünde Anayasa Mahkemesi vardır ve öyle olmaya da devam etmelidir.
Bana öyle geliyor ki, bu tartışma, asıl konusundan sapmaya başlamıştır. Bu nedenle, bundan sonra bu konuda yazacağım makaleleri, bana cevap veren değerli meslektaşlarımın makalelerinden alıntı yapmadan yazacağım. Eleştirilerimi de, onlara değil, doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesine yönelteceğim.
Hâliyle benim böyle yapıyor olmam, diğer meslektaşlarımın da böyle yapması gerektiği anlamına gelmez. İsteyen herkes, gerek Anayasa Mahkemesi kararını, gerekse, benimkiler dâhil, bu karar hakkında yazılmış eleştiri ve savunma makalelerine cevap verebilir.
* * *Geldiğimiz nokta itibarıyla, Anayasa Mahkemesinin 20 Temmuz 2022 tarihli HAGB kararını daha sistemli bir şekilde incelemenin doğru olacağını düşünüyorum.
Bu incelemeyi üç başlık altında yapmayı plânlıyorum: (1) Önce eleştirilerime temel teşkil etmek üzere üç geçerlilik anlayışı konusunda bilgi vermek ve Anayasa Mahkemesi kararını bu anlayışlardan biri olan biçimsel geçerlilik anlayışı açısından incelemek istiyorum. (2) Sonra, Anayasa Mahkemesinin kararını kendi içinde değerlendireceğim. (3) Daha sonra da Anayasa Mahkemesinin bu kararından yola çıkarak Türkiye'de anayasa yargısının dönüşümü hakkında birtakım genel gözlemlerde ve eleştirilerde bulunacağım.
Bu üç işi, aynı makalenin üç başlığı olarak yapabilirim. Ama pratik olsun ve okuyucu daha fazla beklemesin diye bunların her birini ayrı bir makale olarak yayınlamayı uygun gördüm. Bu yolun benim için de, okuyucu için de daha yararlı olacağını umuyorum.
Bu makalelerden ilkini bugün yayınlıyorum. İkinci ve üçüncü makaleyi ise önümüzdeki günlerde yayınlamayı plânlıyorum.
Buna göre makalelerin sırası ve başlıkları şöyle olacaktır: