TÜRK ANAYASA HUKUKU SİTESİ
Kemal Gözler, "Anayasa Değişikliği Kanunları Üzerinde Cumhurbaşkanının Yetkileri", Ankara Barosu Dergisi, Yıl 59, Sayı 2001/4, s.35-52. <www.anayasa.gen.tr/cbyetki.htm> (Konuluş Tarihi: 1.5.2004)
Bu makaleyi Ankara Barosu Dergisinde yayınlandığı haliyle PDF formatında indirmek için burasını tıklayınız.
Bu makalenin aslı Ankara
Barosu Dergisinde yayınlanmıştır.
Buraya konulmasına izin verdiği için Ankara Barosu Başkanlığına teşekkür ederiz.
Doç.Dr. Kemal GÖZLER*
1982 Anayasası, Anayasada değişiklik yapılması usûlünü 175’inci maddesinde düzenlemiştir. Anayasanın 175’inci maddesi, Cumhurbaşkanına, Anayasa değişikliği sürecinin onay safhasında çok önemli yetkiler vermiştir. Cumhurbaşkanının sahip yetkiler Anayasa değişikliğinin kabul edilmesinde ulaşılan karar yetersayısının beşte üç veya üçte iki olmasına göre değişmektedir. İlk önce Anayasa değişikliği sürecini ve Cumhurbaşkanının yetkilerini bir şema hâlinde gösterelim.
|
Teklif > 1/3 (184 MV) |
|
||
|
|
|
|
|
|
Görüşme |
|
||
|
|
|
|
|
|
|
Kabul |
|
|
|
|
|
|
|
(330 MV) 3/5 < Çoğunluk < 2/3 (366 MV) |
|
Çoğunluk > 2/3 (367 MV) |
||
|
|
|
||
Cumhurbaşkanı |
|
Cumhurbaşkanı |
||
|
|
|
|
|
Halkoylaması |
Geri Gönderme |
Onay |
Halkoylaması |
Geri Gönderme |
|
|
|
|
|
|
Aynen Kabul > 2/3 |
|
|
Aynen Kabul > 2/3 |
|
|
|
|
|
|
Cumhurbaşkanı |
|
|
Cumhurbaşkanı |
|
|
|
|
|
Halkoylaması Onay |
Halkoylaması Onay |
Şemadan da görüleceği üzerine Anayasa değişikliği kanununun Türkiye Büyük Millet Meclisinden beşte üç veya üçte iki çoğunluk geçmesine göre Cumhurbaşkanının yetkileri farklılaşmaktadır:
Eğer Anayasa değişikliği teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üçüyle veya üçte ikisinden az bir oyla kabul edilmiş ise, yani kabul oyları 330 (dahil) ile 366 (dahil) arasında ise, Cumhurbaşkanının Anayasa değişikliğine ilişkin kanunu halkoylamasına sunma veya bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderme yetkisi vardır (m.175/3). Cumhurbaşkanının Meclisin üçte ikisinden az bir oyla kabul ettiği bir Anayasa değişikliği kanununu onaylama yetkisi yoktur.
Eğer Cumhurbaşkanı böyle bir Anayasa değişikliği kanununu, Meclise bir kez daha görüşülmek üzere geri göndermiyorsa , Anayasa değişikliği kanununu zorunlu olarak halkoylamasına sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlar (m.175/4). Daha doğrusu yayımlanmak üzere Başbakanlığa göndermek zorundadır. Bu konuda herhangi bir tartışma yoktur. Zira, Anayasanın 175’inci maddesinin dördüncü fıkrası çok açık bir şekilde “Meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır” demektedir. Resmî Gazetede yapılan bu yayım, haliyle kanunun yürürlüğe girmesi için değil, halkoylamasına sunulması içindir. Resmî Gazetede bu hususun belirtilmesi gerekir. Bu hususu belirtecek olan makam Başbakanlık değil, Cumhurbaşkanlığıdır. 175’inci maddenin dördüncü fıkrasının öngördüğü durumda yapılan halkoylaması, zorunlu halkoylaması niteliğindedir. Cumhurbaşkanı halkoylamasına sunma yetkisini 15 gün içinde kullanmalıdır (m.175/2 uyarınca m.89/1).
Uygulama.- Şimdiye kadar 175’inci maddenin dördüncü fıkrasının sadece iki uygulaması olmuştur. 3361 ve 3467 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunları Cumhurbaşkanı tarafından halkoylamasına sunulmuştur. Cumhurbaşkanının halkoylamasına sunduğu kanun metinleri Resmî Gazetede yayınlanmış (örneğin Resmî Gazete, 13.8.1988, Sayı 19898), ama bu yayımda, bu yayının yürürlük için değil, halkoylamasına sunulması için yapıldığı belirtilmemiştir.
Uygulamanın Eleştirisi.- Haklı olarak bu durum, Erdal Onar tarafından eleştirilmiştir[1]. Erdal Onar, yayımlanan metnin yürürlük için değil, halkoylamasına sunulması için yayımlandığının Resmî Gazetede belirtilmesi gerektiğinin uygun olacağını düşünmektedir[2]. Kanımızca da Resmî Gazetede yayınlanan metnin halkoylamasına sunulması amacıyla yayınlandığı belirtilmesi gerekir. Aksi takdirde, Resmî Gazetede yayımın normal anlamı yürürlüktür.
Görüşümüz.- Kanımızca, Resmî Gazetede, Anayasa değişikliği kanunlarının Cumhurbaşkanı tarafından halkoylamasına sunulmak amacıyla yayınlandığının belirtilmesi de yetersizdir. Burada Cumhurbaşkanı, Parlâmentonun kabul ettiği bir Anayasa değişikliği kanununu halkoylaması sunma kararı almaktadır. Cumhurbaşkanı bu iradesini hukukî biçim olarak “karar” biçiminde açıklamalı ve kararda “falan tarih ve filan sayılı aşağıda metni yer alan Anayasa değişikliği kanununun halkoylamasına sunulmasına Anayasanın 175’inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca karar verilmiştir” ifadesi kullanılmalıdır.
Cumhurbaşkanı, Meclisçe beşte üç veya üçte ikiden az bir oyla kabul edilen Anayasa değişikliği kanunlarını bir kez daha görüşülmek üzere Meclise geri gönderebilir. Bu konuda herhangi bir tartışma yoktur. Zira, Anayasanın 175’inci maddesinin dördüncü fıkrası çok açık bir şekilde “Meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde...” dediğine göre, Cumhurbaşkanı bu kanunu meclise iade etmek yetkisine sahiptir. Cumhurbaşkanı bu yetkisini 15 gün içinde kullanmalıdır (m.175/2 uyarınca m.89/1). Geri gönderme yazısında Cumhurbaşkanı gerekçe de göstermek zorundadır (m.175/2 m.89/2). Geri gönderme yazısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hitaben yazılır ve oraya gönderilir.
Eğer Cumhurbaşkanı beşte üç veya üçte ikiden az bir oyla kabul edilen Anayasa değişikliği kanununu, Meclise bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderiyorsa , Meclis, kendisine geri gönderilen Anayasa değişikliği kanununu ancak üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla kabul edebilir (m.175/3).
Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisine geri gönderilen (ve ilk sefer TBMM üyetamsayısının beşte üç veya üçte ikiden az bir çoğunluğuyla kabul edilen) Anayasa değişikliği kanununu (bu ikinci sefer) üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla aynen kabul edemezse, Anayasa değişikliği reddedilmiş sayılır (m.175/3’ün mefhumu muhalifinden). Burada Cumhurbaşkanının beşte üç veya üçte ikiden az bir çoğunluğuyla kabul edilmiş bir Anayasa değişikliği kanununu Meclise bir kez daha görüşülmek üzere geri göndermesi Cumhurbaşkanına verilmiş bir “zorlaştırıcı veto yetkisi” niteliğindedir. Yani Cumhurbaşkanı bu yetkisiyle Anayasa değişikliğini belli bir süre sadece geciktirmek ile kalmaz, aynı zamanda Anayasa değişikliğini engelleyebilir de. Zira, böyle bir durumda Meclisin Cumhurbaşkanının vetosunu kaldırabilmesi için daha yüksek oranda, yani üçte ikilik bir oy çokluğuna ihtiyacı vardır. Anayasa değişikliği lehinde Mecliste bu çoğunluğa ulaşan bir çoğunluk yoksa, Cumhurbaşkanı bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderme yetkisini kullanarak, Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesini engelleyebilir.
Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendisine geri gönderilen Anayasa değişikliği kanununu üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla aynen kabul ederse, Cumhurbaşkanının Anayasa değişikliği kanununu onaylamak ile halkoylamasına sunmak arasında tercih hakkı vardır (m.175/3).
a) Onaylama.- Cumhurbaşkanı bu Anayasa değişikliği kanununu onaylayabilir. Bu takdirde Anayasa değişikliği kanunu Resmî Gazetede yayımlanır (m.175/5, İkinci Cümle).
b) Halkoylamasına Sunma.- Cumhurbaşkanı böyle bir Anayasa değişikliği kanununu halkoylamasına da sunabilir (m.175/5, ilk cümle). Bu durumda Cumhurbaşkanının isteğine bağlı “ihtiyarî halkoylaması” vardır. Halkoylamasında geçerli oyların yarısından çoğunun “kabul” oyu olması halinde, Anayasa değişikliği kanunu kesinleşmiş olur (m.175/6).
Anayasanın 175’inci maddesinin beşinci fıkrasına göre, Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanununu blok olarak onaylamak veya blok hâlinde halkoylamasına sunmak zorunda değildir. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanununun bazı maddelerini onaylayıp, diğer maddelerini halkoylamasına sunabilir. Bu durumda, onayladığı maddelerin yürürlük için Resmî Gazetede yayımlanmaları gerekir. Onaylamayıp halkoylamasına sunduğu maddelerin de Resmî Gazetede yayımlanmaları gerekir.
Kanımızca Cumhurbaşkanı halkoylaması sunma iradesini bir “karar” biçiminde açıklamalı ve bu kararda “falan tarih ve filan sayılı Anayasa değişikliği kanunun aşağıda metni yer alan falanca maddesini veya maddelerini halkoylamasına sunulmasına karar verilmiştir” ifadesini kullanmalıdır.
Uygulama.- Ülkemizde şimdiye kadar Cumhurbaşkanının geri göndermesi üzerine Meclisçe üçte iki çoğunlukla kabul edilen ve daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından halkoylamasına sunulan bir Anayasa değişikliği kanunu örneği yoktur.
* * *
Acaba Cumhurbaşkanı, Beşte Üç Çoğunlukla Kabul Edilmiş Bir Anayasa Değişikliği Kanununun Sadece Bazı Maddelerini Geri Gönderip, Diğer Maddelerini Halkoylamasına Sunabilir mi?- Aşağıda göreceğimiz gibi Cumhurbaşkanı, Meclisçe üçte iki çoğunlukla kabul edilmiş Anayasa değişikliği kanununun bütününü değil, sadece bazı maddelerini halkoylamasına sunabilir (m.175/5, birinci cümlenin ikinci kısmı). Oysa Anayasanın 175’inci maddesinde Cumhurbaşkanının meclisin beşte üçü veya üçte ikisinden az bir çoğunlukla kabul ettiği Anayasa değişikliği kanunlarını kısmen halkoylamasına sunabileceğine ilişkin bir hüküm yoktur. Tersine, 175’inci maddenin dördüncü fıkrası “Meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde, halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır” demektedir. Görüldüğü gibi, fıkrada kanun maddelerinden değil, “kanun”dan bahsedilmektedir. Bu ifadeden kanunun bazı maddelerinin değil, tamamının kastedildiği sonucuna varılabilir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının Anayasa değişikliği kanununu blok hâlinde Meclise geri göndermesi veya blok hâlinde halkoylamasına sunması gerektiği iddia edilebilir.
Ancak bu iddianın Anayasanın 89’uncu maddesinin 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 17 Ekim 2001 tarihinden sonra savunulabilmesi güçleşmiştir. Zira, 89’uncu maddenin yeni şekline göre, Cumhurbaşkanı artık kanunları sadece tamamen değil, kısmen de geri gönderme yetkisine sahip hâle gelmektedir. 89’uncu madde ise, Anayasanın 175’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Anayasa değişikliği kanunları için de uygulanabilir niteliktedir. 175’inci madde de, Anayasa değişikliği kanunlarının kısmen geri gönderilip gönderilemeyeceğine ilişkin bir hüküm olmadığına göre, bu boşluk 89’uncu maddeye bakılarak doldurulacaktır. 89’uncu maddeye göre ise Cumhurbaşkanı kanunları artık kısmen geri gönderme yetkisine sahiptir. O hâlde artık Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanunlarını da kısmen geri gönderebilecektir. Geri göndermediği maddeleri ise, 175’inci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca halkoylamasına sunabilecektir.
Eğer Anayasa değişikliği kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte ikisiyle kabul edilmiş ise, yani kabul oyları sayısı en az 367 ve daha fazla ise, Anayasa değişikliği kanunu üzerinde Cumhurbaşkanının onay, halkoylamasına sunma ve geri gönderme olmak üzere üç değişik yetkisi vardır. Cumhurbaşkanı bu üç değişik yetkisinden hangisini kullanacağına on beş gün içinde karar vermeli ve kararının doğrultusunda yapması gereken işlemi (onay, Resmî Gazetede yayım, Meclise geri gönderme) yapmalıdır. Zira, Anayasanın 175’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre “Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tâbidir” dediğine göre, Cumhurbaşkanının buradaki yetkileri konusunda 89’uncu madde, kıyasen uygulanır. 89’uncu maddeye göre de Cumhurbaşkanı kanunları onaylama veya geri gönderme yetkisini onbeş gün içinde kullanmalıdır.
Cumhurbaşkanı, böyle bir Anayasa değişikliği kanununu on beş gün içinde onaylayabilir. Bu takdirde, Anayasa değişikliği kanunu, Resmî Gazetede yayımlanır (m.175/5). Böylece Anayasa değişikliği kanunu kesinleşmiş olur. Cumhurbaşkanı, kanunun tamamını onaylamak zorunda değildir. Çünkü, 175’inci maddenin beşinci fıkrası açıkça “Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir” dediğine göre Cumhurbaşkanı bir Anayasa değişikliği kanununun bazı maddelerini halkoylamasına sunup, diğer bazı maddelerini onaylayabilir. Cumhurbaşkanının onayladığı maddeler, Resmî Gazetede yayımlanmak zorundadır. Zira, 175’inci maddenin beşinci fıkrasının son cümlesi “halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır” demektedir.
Uygulama.- Cumhurbaşkanı, 15 Ekim 2001 günü Başbakanlığa gönderdiği bir yazıyla[3], 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 27’nci maddesi dışındaki diğer maddelerin onaylamış ve Başbakanlığa gönderdiği yazıda Başbakanlıktan “Yasanın çerçeve 27’nci maddesi dışındaki diğer maddelerinin Resmî Gazetede yayımlanmasını” istemiştir. Başbakanlık da 27’nci madde hariç diğer maddeleri 17 Ekim 2001 tarihli mükerrer Resmî Gazetede yayımlayarak yürürlüğe sokmuştur.
Görüşümüz.- Kanımızca, Cumhurbaşkanı onayladığı maddeleri, onaylamadığı ve halkoylamasına sunduğu maddelerden bizzat kendisi ayırmalı ve Başbakanlığa Resmî Gazetede yayımlanmak üzere sadece onayladığı maddeleri tek bir metin hâlinde göndermeliydi. Cumhurbaşkanı bunu yapmamış, Anayasa değişikliği kanununu bir bütün olarak (yani onaylanan maddeleri ve onaylanmayan maddeyi beraber olarak) Başbakanlığa göndermiş ve 27’nci maddenin çıkarılarak yayınlanmasını istemiştir. Başbakanlıkta bu isteği uygun olarak 27’nci maddeyi çıkararak geri kalan maddeleri Resmî Gazetede yayımlamıştır. Başbakanlığın Cumhurbaşkanlığından gelen kanun metinlerini yayımlanması konusundaki görevi tamamıyla maddî-teknik bir görevdir. Cumhurbaşkanlığından ne gelmişse, Başbakanlık Resmî Gazetede onu yayımlar; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 17 Ekim 2001 tarihine kadar da bunu yapmıştır. Başbakanlığın Cumhurbaşkanlığından gelen bir metni ikiye ayırıp bir kısmını yayımlaması ve diğer kısmını ise yayımlamaması, tâbir caizse bir maddesini makaslaması mümkün değildir. Başbakanlık bu makaslamayı şüphesiz kendi isteğiyle değil, Cumhurbaşkanlığının isteğiyle yapmıştır; ama yine de görevinin dışına çıkmıştır. Olması gereken Cumhurbaşkanlığından yayımlanmak üzere gelen Anayasa değişikliği kanunu metninden onaylanmayan maddenin doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılmasıdır.
Cumhurbaşkanı, üye tamsayısının en az üçte ikisiyle kabul edilmiş Anayasa değişikliği kanununu halkoylamasına sunabilir (m.175/5). Cumhurbaşkanı bu yetkisini kanunun kendisine gelmesinden itibaren 15 gün içinde kullanmalıdır (m.175/2 uyarınca m.89/1). Cumhurbaşkanı bu yetkisini Anayasa değişikliği kanununun tamamı hakkında kullanabileceği gibi, sadece bir kısmı yani birkaç maddesi veya tek bir maddesi için de kullanabilir. Zira, Anayasanın 175’inci maddesinin beşinci fıkrası açıkça “Meclis üyesi tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir” denmektedir.
Cumhurbaşkanının sadece onayladığı değil, onaylamayıp halkoylamasına sunduğu madde veya maddelerin acaba Resmî Gazetede yayımlanması gerekir mi?
Anayasanın 175’inci maddesinin beşinci fıkrasında bu konuda bir hüküm yoktur. Beşinci fıkranın son cümlesinde sadece “halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır” denmekte; halkoylamasına sunulan madde veya maddelerin Resmî Gazetede yayımlanıp yayımlanmayacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
Oysa, Meclisçe beşte üç çoğunlukla kabul edilen Anayasa değişikliği kanunun Cumhurbaşkanının tarafından halkoylamasına sunulduğu takdirde bunun Resmî Gazetede yayımlanması 175’inci maddenin üçüncü fıkrasında açıkça “kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazete’de yayımlanır” denilerek öngörülmektedir. Meclisçe üçte iki çoğunlukla kabul edilen Anayasa değişikliği kanunun tamamının veya bir kısmının Cumhurbaşkanı tarafından halkoylamasına sunulduğu takdirde, halkoylamasına sunulan Kanunun veya maddelerinin Resmî Gazetede yayımlanması zorunluluğunun belirtilmesi 175’inci maddenin beşinci fıkrasında pek muhtemelen unutulmuştur.
Anayasanın 175’inci maddesinin beşinci fıkrasındaki bu eksiklik zararlı bir sonuca yol açmayacaktır. Zira, 23.5.1987 tarih ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunun 2’nci maddesi
“Anayasa değişikliğinin halkoylaması, ilgili Anayasa değişikliği Kanununun Resmî Gazetede yayımını takip eden yüzyirminci günden sonraki ilk Pazar günü yapılır”
demektedir. Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere bir Anayasa değişikliği hakkında halkoylaması yapılabilmesi için halkoylamasında oylanacak olan Anayasa değişikliği kanunun Resmî Gazetede yayımlanması gerekir. Cumhurbaşkanının onayladığı maddeler de, halkoylamasına sunduğu madde de bir “Anayasa değişikliği kanunu”dur. Zaten bir Anayasa değişikliği kanunu olduğu için halkoylamasına sunulabilmektedir. O hâlde bu maddenin de Resmî Gazetede yayımlanması gerekir. 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunun ikinci maddesinden çıkan anlama göre, üzerinde halkoylaması yapılacak kanun veya maddeler veya madde, Resmî Gazete yayımlanmadıkça, Yüksek Seçim Kurulunun halkoylaması sürecini başlatması mümkün değildir. Keza, halkoylaması da bu yayım olmadıkça hiçbir zaman yapılamayacaktır. Çünkü, 120 günlük süre Resmî Gazetede yayım olmadıkça, hiçbir zaman işlemeye başlamayacaktır.
Keza, halkoylamasına sunulan Anayasa değişikliği kanunlarının Resmî Gazetede yayımlanması zorunluluğu 23.5.1928 tarih ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanunun 1’inci maddesine dayanarak da savunulabilir. Adı geçen Kanunun 1’inci maddesine göre kanunların Resmî Gazetede yayımlanması mecburîdir. Halkoylamasına sunulması istenilen 27’nci madde de hukukî biçim itibarıyla tüm diğer kanunlar gibi bir “kanun”dur. Dolayısıyla, 1322 sayılı Kanunun 1’inci maddesi uyarınca onun da Resmî Gazetede yayımlanması gerekir.
Uygulamada 15 Ekim 2001 gününe kadar, Cumhurbaşkanının bir Anayasa değişikliği kanunun bazı maddelerini onaylayıp, diğer bazı maddelerini ise halkoylamasına sunduğuna rastlanmamıştı. Cumhurbaşkanı, 15 Ekim 2001 günü Başbakanlığa gönderdiği bir yazıyla[4], 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 27’nci maddesinin halkoylaması sunulmasına karar vermiştir. Ancak, Cumhurbaşkanının 15.10.2001 tarihinde Başbakanlığa ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği 15.10.2001 tarih ve 2001-693 sayılı yazıda[5] 27’nci maddeye ilişkin
“Yasa’nın çerçeve 27. maddesiyle Anayasa’nın 86. maddesinde yapılan değişikliğin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin özlük haklarını ilgilendirmesi ve üyelere yönelik her türlü olumsuz eleştiriyi önlenmesi amacıyla doğrudan halkoyuna sunulması uygun bulunmuştur”[6]
denmekte, ama halkoylamasına sunulmasına karar verdiği söz konusu 27’nci maddenin Resmî Gazetede yayımlanmasına ilişkin hiçbir cümle yer almamakta, tersine aynı yazıda
“Yasa’nın çerçeve 27. maddesi dışındaki diğer maddelerinin Resmî Gazete’de yayımlanması rica ederim”[7]
denmektedir. Başbakanlık da kendisine 27’nci maddenin yayınlanması konusunda talimat verilmediği için bu maddeyi yayınlamamış; Cumhurbaşkanlığından yayımlanması konusunda yazı beklemiştir. Cumhurbaşkanı ise buna karşılık olarak, “ilk gönderilen yazı dikkatle okunacak olursa, her şeyin bu yazının içinde bulunduğunu” söylemiştir[8].
Basın-yayın organları ise Başbakanlığın halkoylamasını engellemek amacıyla Anayasa Değişikliği Kanununun 27’nci maddesini kasten yayımlamadığı şeklinde yorumlar yapmıştır. Bu tür yorumlar karşısında Başbakanlık 20 Ekim 2001 günü şöyle bir “basın açıklaması” yapmıştır:
“4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un Resmi Gazete'de yayımı ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı'nca Başbakanlığa gönderilen 15 Ekim 2001 gün ve 2001-693 sayılı yasanın sonunda aynen 'Yasanın çerçeve 27. maddesi dışındaki maddelerinin Resmi Gazete'de yayımlanmasını rica ederim' denilmektedir.
Bu nedenle, 4709 sayılı yasa Cumhurbaşkanlığı'nın talimatı doğrultusunda 27. maddesi çıkarılmak suretiyle 17 Ekim 2001 tarihli mükerrer Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı tarafından, 4709 sayılı yasanın çerçeve 27. maddesinin Resmi Gazete'de yayınlanması yönünde Başbakanlığa herhangi bir yazı veya talimat gelmemiştir”[9].
Cumhurbaşkanının onbeş günlük süresi 20 Ekim 2001 Cumartesi günü dolmasına rağmen Cumhurbaşkanı halkoylamasına sunduğu 27’nci maddenin Resmî Gazetede yayımlanmasını istememiş, 22 Ekim 2001 Pazartesi günü Başbakanlık 27’nci maddenin yayınlanması için Cumhurbaşkanlığından talimat beklediğini resmî bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına bildirmiştir[10]. Bunun üzerine 22 Ekim 2001 Pazartesi günü gazetecilerin Başbakanlığa 27’nci maddenin yayınlanıp yayınlanmaması konusunda bir yazı gönderip göndermeyeceğini sormaları üzerine Cumhurbaşkanı, ek bir yazı göndermesine gerek olmadığını savunmuş, “ama bu konuda bir duraksama varsa yazı da yazarız” demeyi de ihmal etmemiş ve gerçekten de 22 Ekim 2001 Pazartesi günü akşama doğru 27’nci maddenin Resmî Gazetede yayımlanması için bir yazıyı Başbakanlığa göndermiş, Başbakanlık da aynı gün, 22 Ekim 2001 tarih ve 24561 mükerrer sayılı Resmî Gazetede 27’nci maddeyi yayımlamıştır.
Cumhurbaşkanının sadece onayladığı maddelerin değil, onaylamadığı ve halkoylamasına sunduğu maddelerin de Resmî Gazetede yayımlanması gerekir. Bu yayımı yapacak makam, şüphesiz ki, o maddeleri halkoylamasına sunma yetkisine sahip olan Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Başbakanlık bu konuda tamamen yetkisizdir. Çünkü, Anayasa değişikliği kanunu da bir “kanun” olduğuna göre bunu Resmî Gazetede yayımlama görevi, Anayasanın 89’uncu maddesine ve keza 104’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin üçüncü alt bendine göre, Başbakanlığa değil, Cumhurbaşkanına ait bir görevdir. Cumhurbaşkanı, halkoylamasına sunduğu 2709 sayılı Kanunun 27’nci maddesini Resmî Gazetede yayımlanmak üzere Başbakanlığa tevdi etmedikçe, Başbakanlığın bu maddeyi kendiliğinden Resmî Gazetede yayımlamaya yetkisi yoktur. Bu sonuca 23 Mayıs 1928 tarih ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanunun 5’inci maddesinden hareketle de ulaşılabilir. Bu madde aynen şöyle demektedir:
“Kanunlar ile nizamnameler Reisicumhur tarafından... Başvekalete tevdi olunur. Müdavvenat Müdiriyetince bunların kabul tarihiyle nizamnamelerin Reisicumhur tarafından imza edildiği günün tarihleri kayıt ve tesbit ve suretleri çıkarılıp asılları Hazinei Evraka teslim olunur ve Resmî Gazete ile neşir ve ilan ettirilir”.
Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere sayın Cumhurbaşkanı, bir kanunu Başbakanlığa tevdi etmedikçe, bu kanunu, Başbakanlığın “Resmî Gazete ile neşir ve ilân” etme yetkisi yoktur. Eğer Başbakanlık, böyle bir tevdi olmadan kendiliğinden bir kanunu Resmî Gazetede neşir ve ilân ederse, sahip olmadığı bir yetkiyi gasp etmiş, 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanunun 5’inci maddesine aykırı davranmış ve dolayısıyla görevini kötüye kullanmış olur.
Kanunların Resmî Gazetede yayımlaması sürecinde Başbakanlığın görevi tamamıyla teknik bir faaliyet niteliğindedir. Başbakanlığın görevi Cumhurbaşkanlığından gelen kanun metinlerini Resmî Gazetenin basıldığı Başbakanlık Basımevine iletmekten ibarettir.
Yukarıda açıklanan uygulamada Cumhurbaşkanının yaptığı üç adet hata vardır:
Hata 1: Cumhurbaşkanı, Halkoylamasına Sunma İradesini Baştan Resmî Gazetede Yayım Yoluyla Açıklamamıştır.- Devlet organları iradelerini resmî şekilde, yani “karar” veya “kararname” biçiminde açıklar ve bunlar Resmî Gazetede yayımlanır. Oysa Cumhurbaşkanı, 27’nci maddeyi halkoylamasına sunma iradesini “karar” veya “kararname” biçiminde bir hukukî işlemle açıklamamış, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Başbakanlığa gönderdiği alelade bir yazıyla açıklamış ve bu yazılar Resmî Gazetede değil, günlük gazetelerde ve Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayınlanmıştır[11]. 15 Ekim 2001 Pazartesi gününden 22 Ekim Pazartesi gününe kadar geçen bir haftalık süre içinde Türkiye’de herkes 27’nci maddenin Cumhurbaşkanı tarafından halkoylamasına sunulduğunu duymuştu. Ama bu husus, Resmî Gazetede henüz yayınlanmamıştı. Cumhurbaşkanı halkoylamasına sunduğunu açıkladığı 27’nci maddeyi, bu açıklamayı yaptıktan tam bir hafta sonra 22 Ekim 2001 günü Resmî Gazetede yayımlamıştır.
Cumhurbaşkanı, böylece 27’nci maddenin Resmî Gazetede yayımlanmasını 15 Ekim 2001 tarihinden 22 Ekim 2001 tarihine kadar gereksiz yere geciktirmiş ve kamuoyunda haksız yorumların yapılmasına yol açmıştır. Cumhurbaşkanı onayladığı maddeleri Resmî Gazete yayımlamak üzere nasıl 15 Ekim 2001 günü Başbakanlığa göndermiş ise, aynı gün onaylamadığı ve halkoylamasına sunduğu maddeyi Resmî Gazetede yayımlanması için Başbakanlığa göndermesi gerekirdi. Oysa Cumhurbaşkanı bunu yapmamış, yapmamak konusunda da bir hafta boyunca direnmiştir. Bu bir hafta süresinde basın-yayın organlarında 27’nci maddenin Resmî Gazete yayımının Başbakanlık tarafından engellendiği, bekletildiği gibi haberler çıkmıştır.
Hata 2: Cumhurbaşkanı, Anayasanın Kendisine Tanıdığı Onbeş Günlük Süreyi Geçirmiştir.- Cumhurbaşkanı halkoylamasına sunduğu 27’nci maddenin Resmî Gazetede yayımlanmasını geciktirerek görevini aksatmıştır. Şöyle ki:
Anayasamızın 175’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre Anayasa değişikliği kanunlarının “görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tâbidir”. Dolayısıyla Anayasa değişikliği kanunlarının Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması sürecine, 175’inci maddede belirtilen hususlar dışında Anayasanın 89’uncu maddesi uygulanmaktadır. Anayasanın 175’inci maddesinde Cumhurbaşkanının onay, iade ve halkoylamasına sunma yetkisini kaç gün içinde kullanacağına ilişkin bir hüküm olmadığına göre, bu konuda 89’uncu madde uygulanır. Anayasanın 89’uncu maddesi ise, Cumhurbaşkanının kanunlar üzerinde sahip olduğu yetkileri kullanması için onbeş günlük bir süre öngörmektedir. O hâlde, Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliği kanunları hakkında sahip olduğu onay, geri gönderme, halkoylamasına sunma yetkilerini onbeş gün içinde kullanmak zorundadır.
Cumhurbaşkanının bu yetkilerini onbeş gün içinde kullanmak zorunda olduğu konusunda doktrinde de bir tereddüt yoktur. Örneğin Doç.Dr. Erdal Onar, 1982 Anayasasında Anayasayı Değiştirme Sorunu başlıklı çalışmasında şöyle yazmaktadır:
“Anayasa, geri gönderme yetkisini kullanabilmesi için Cumhurbaşkanına on beş günlük bir süre verdiğine göre; Cumhurbaşkanının bir Anayasa değişikliğini T.B.M.M.’ne geri mi göndereceğine, kabul yetersayısı elverişliyse yürürlüğe mi sokacağına, yoksa halkoyuna mı sunacağına, haliyle bu onbeş günlük süre içinde karar vermesi gerekecektir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı, halkoyuna sunacağı Anayasa değişikliklerini, kendisine geliş tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde Resmî Gazetede yayımlamalıdır”[12].
27’nci maddenin içinde yer aldığı 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından Cumhurbaşkanlığına 5 Ekim 2001 günü gönderilmiştir. Dolayısıyla Anayasanın 89’uncu maddesinin Cumhurbaşkanına tanıdığı onbeş günlük süre, 20 Ekim 2001 Cumartesi günü saat 24.00’da dolmuştur. Buna rağmen, Cumhurbaşkanı 27’nci maddeyi Resmî Gazetede yayımlanmak üzere Başbakanlığa süresi içinde tevdi etmemiştir. Cumhurbaşkanının bu davranışı, Anayasamızın 89’uncu maddesine açıkça aykırıdır. Bilindiği gibi Anayasayla sadece Hükûmet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanı da bağlıdır. Zira, Anayasamızın 11’inci maddesi “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” demektedir. Hukuka saygıdan, Anayasanın üstünlüğünden bunca bahseden Cumhurbaşkanının Anayasanın süreye ilişkin hükmüne uymamış olmasının nedenini anlamak mümkün değildir. Üstelik Başbakanlık onbeş günlük sürenin dolacağı son gün (20 Ekim 2001), bu konuda bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanını uyarmıştır.
Eğer Cumhurbaşkanının cezaî sorumluluğu olsaydı, 27’nci maddeyi 20 Ekim 2001 gününden sonra yayımlanmak üzere Başbakanlığa göndermesi Türk Ceza Kanununun 230’uncu maddesinde düzenlenen “görevi ihmal” suçunu oluşturur ve bu nedenle de Cumhurbaşkanının Yüce Divanda yargılanması gerekirdi. Ancak Anayasamızın 105’inci maddesine göre Cumhurbaşkanının vatana ihanet suçu dışında cezaî sorumluluğu yoktur. O nedenle Cumhurbaşkanının bu hatasına karşı uygulanabilecek bir müeyyide bulunmamaktadır. Oysa aynı hatayı Başbakan yapsaydı, Başbakanın meclis soruşturması usûlüyle suçlandırılıp Yüce Divanda yargılanması mümkün olurdu.
Hata 3: Cumhurbaşkanı Halkoylamasına Sunma İradesini Uygun Hukukî Biçimde Açıklayamamıştır.- Cumhurbaşkanı Anayasanın kendisine verdiği görevi onbeş günlük sürenin dolmasından sonra, gecikerek yerine getirmiş gecikerek ve 27’nci maddeyi Resmî Gazetede 22 Ekim 2001 günü yayımlamıştır. Cumhurbaşkanı görevini gecikerek de olsa yerine getirmiş; ama gel gelelim, Resmî Gazetede yayım için uygun hukukî biçimi yine bulamamıştır. Cumhurbaşkanı halkoylamasına sunduğu 27’nci maddeyi bir kanun biçiminde aynen şu şekilde Resmî Gazetede yayımlamıştır:
(Resmî Gazete, 22 Ekim 2001, Sayı 24561 Mükerrer)
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun’un 27 nci Maddesi
Kanun No. 4709 Kabul Tarihi : 3.10.2001
MADDE 27. — 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 86 ncı maddesinin başlığı ile birinci fıkrası aşağıdaki şekilde, ikinci fıkrasında geçen “sosyal güvenlik kuruluşları” ibaresi de “Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı” olarak değiştirilmiştir.
7. Ödenek, yolluk, emeklilik ve sosyal haklar
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve yollukları ile sosyal hakları, emeklilikleri ve tazminatları özel kanununda düzenlenir. Ödeneğin aylık tutarı, en yüksek Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı iştirakçisinin görevde iken almakta olduğu miktardan, yolluk tutarı ödenek miktarının yarısından, bağlanacak emekli aylıkları da bunların toplamının yarısından az olamaz. Üyeler Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı ile ilişkilendirilirler ve üyeliği sona erenlerin istekleri halinde Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı ile ilişkileri devam eder. (*)
(*) Cumhurbaşkanlığından alınan 22/10/2001 tarih ve B.01.0.KKB.01-18/C-4-2001-726 sayılı yazı uyarınca halkoyuna sunulmak üzere yayımlanmıştır.
Görüldüğü gibi Resmî Gazetede yayımlanan şey bir kanun maddesinden ibarettir. Cumhurbaşkanı, yayınladığı bu maddeyi halkoylamasına sunduğu yolundaki iradesini Resmî Gazetede hâlâ belirtmemiştir. Başbakanlık, kanunun sonuna bir dipnot şeklinde “Cumhurbaşkanlığından alınan 22/10/2001 tarih ve B.01.0.KKB.01-18/C-4-2001-726 sayılı yazı uyarınca halkoyuna sunulmak üzere yayımlanmıştır” ibaresini eklemiştir. Böylece hukuk dünyasında “dipnotlu kanun” diye bir yenilik ortaya çıkmış durumdadır. Başbakanlığın bu kanuna bu dipnotu eklemesi eleştirilebilir. Ancak, Başbakanlığın bu dipnotu olmasaydı, 27’nci maddenin Resmî Gazetede halkoylamasına sunulması için yayımlandığını belirten bir ifade olmayacağı için ve bir kanun metninin Resmî Gazetede yayımlanması onun yürürlüğe girmesi anlamına geldiği için, 27’nci madde halkoylamasına sunulmuş olmak yerine yürürlüğe girmiş olacaktı. Dolayısıyla Başbakanlık, bu kanuna “dipnotu” ekleyerek Cumhurbaşkanının bir hatasını düzeltmiş oldu. Ama böylece hukuk alanında şimdiye kadar örneği görülmemiş “dipnotlu kanun” şeklinde bir garabet ortaya çıkmış oldu.
Oysa Cumhurbaşkanı 4709 sayılı Kanunun 27’nci maddesini halkoylamasına sunma yolundaki iradesini “karar” biçiminde açıklamalı ve bu kararda Cumhurbaşkanı “falan tarih ve filan sayılı Anayasa Değişikliği Kanunun aşağıda metni yer alan falan maddesinin Anayasanın 175’inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca halkoyuna sunulmasına karar verdim” demeli ve karar metninin altında halkoyuna sunulan madde metnini eklemeliydi. Böylece halkoyuna sunulan maddenin de Resmî Gazetede yayımlanması şartı gerçekleşmiş olurdu. Böyle bir karar Cumhurbaşkanlığından gelen diğer bütün kararlar gibi Resmî Gazetede yayımlanırdı. Bu karar örneğin şöyle kaleme alınabilirdi:
Halkoyuna Sunma Kararı
Cumhurbaşkanlığından:
Karar Sayısı: 2001/
3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun aşağıda metni yer alan 27’nci maddesini Anayasanın 175’inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca halkoyuna sunulmasına karar verilmiştir.
CUMHURBAŞKANI
EK: 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunu, Madde 27.- ....
Anayasamız Cumhurbaşkanına Anayasa değişikliği kanunlarını halkoyuna sunma yetkisi vermiştir (m.175/5). Cumhurbaşkanı kendisine Anayasa tarafından verilen yetkileri “karar” veya “kararname” biçiminde olan hukukî işlemler ile kullanır. Cumhurbaşkanının Anayasanın verdiği bir yetkiyi, herhangi bir yazıyla değil, hukukî biçim olarak “karar” veya “kararname” teşkil eden bir hukukî işlem ile kullanabilir. Cumhurbaşkanı, Anayasanın kendisine verdiği halkoyuna sunma yetkisini de “karar” biçiminde kullanmalıydı. Cumhurbaşkanı bu yetkisini Başbakanlığa gönderdiği bir yazıda “27’nci maddenin halkoylamasına sunulması uygun bulunmuştur” deyip, bundan bir hafta sonra da bu maddenin metnini Resmî Gazetede bir kanun biçiminde yayımlayarak kullanamaz. Zira, Cumhurbaşkanının bu tarzda yaptığı bir irade açıklaması, şekil şartlarını yerine getirmediği için, geçerli bir hukukî işlem olarak kabul edilemez ve kendisinden beklenen sonuçları meydana getiremez.
Cumhurbaşkanı, Meclisçe üçte iki çoğunlukla kabul edilmiş bir Anayasa değişikliği kanununu bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir (m.175/3). Haliyle geri gönderme yazısı, Başbakanlığa değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına yazılmalıdır. Cumhurbaşkanı bu yetkisini kanunun kendisine gelmesinden itibaren 15 gün içinde kullanmalıdır (m.175/2 uyarınca m.89/1). Cumhurbaşkanının geri gönderme yazısı gerekçeli olmalıdır (m.175/2 delaletiyle m.89/1).
Cumhurbaşkanı, Anayasa Değişikliği Kanunlarını Kısmen Geri Gönderebilir mi?- Acaba Cumhurbaşkanı kendisine gönderilen bir Anayasa değişikliği kanununun bazı maddelerini onaylayıp, sadece bazı maddelerini Türkiye Büyük Millet Meclisine bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderebilir mi? 175’inci madde, “kanun maddeleri”nin değil, “Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunlar”ın geri gönderileceğinden bahsetmektedir. Buna bakarak, maddelerin değil, kanunun bir bütün olarak geri gönderilebileceği yorumu yapılabilir. Ancak bu çok da doğru bir yorum değildir. Anayasanın 175’inci maddesinde bu konuda bir boşluk olduğunu söylemek daha doğrudur. Eğer Anayasanın 175’inci maddesinde bu konuda bir boşluk varsa, bu boşluk, 175’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca 89’uncu maddeye bakılarak doldurulur. 89’uncu maddenin 17 Ekim 2001 tarihinden önceki şeklinde, Cumhurbaşkanına kanunları kısmen geri gönderme yetkisi tanınmamıştır. O hâlde 17 Ekim 2001 tarihine kadar Cumhurbaşkanının Anayasa değişikliği kanunlarının bütünü değil, sadece bir maddesini geri gönderme yetkisine sahip olmadığını söyleyebiliriz. Aynı sonuca bundan sekiz yıl önce Erdal Onar tarafından da ulaşılmıştır. Erdal Onar’a göre,
“birden fazla maddeden oluşan bir Anayasa değişikliğinin sadece bir maddesine karşı çıkmış olsa bile, Cumhurbaşkanının, değişiklik yapan kanunun tümünü geri göndermesi gerekecektir”[13].
Ancak, Anayasanın 89’uncu maddesi 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve Cumhurbaşkanına kanunları “kısmen veya tamamen” geri gönderme yetkisi tanınmıştır. O nedenle, 4709 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 17.10.2001 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanunlarının tamamını değil, bazı maddelerini veya bir maddesini Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderme yetkisine kavuşmuştur.
* * *
Meclisçe üçte iki çoğunlukla kabul edilmiş bir Anayasa değişikliği kanununu bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmiş ise, Meclis Anayasa değişikliği kanununu aynı çoğunlukla, yani üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla aynen kabul edebilir. Bu seçenekte, Cumhurbaşkanının Anayasa değişikliği kanununu Meclise geri göndermesi bir “geciktirici veto” niteliğindedir. Zira, Cumhurbaşkanı, bu yetkisini kullanarak, bir Anayasa değişikliği kanununu engelleyememekte, sadece onun çıkmasını geciktirebilmektedir. Çünkü, geri gönderilen Anayasa değişikliği kanununu Türkiye Büyük Millet Meclisinin tekrar aynen kabul edebilmesi için daha yüksek bir kabul yetersayısı öngörülmemektedir. Meclis aynı çoğunlukla (üçte iki), aynı Anayasa değişikliği kanununu bir kez daha kabul edebilir. Eğer meclis, kendisine iade edilen Anayasa değişikliği kanunu bu şekilde aynen kabul ederse, Cumhurbaşkanının “onay” ile “halkoylamasına sunma” arasında iki seçeneği vardır.
1. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanununu onaylayabilir (m.175/5). Bu halde, azamî on beş gün içinde Anayasa değişikliği kanununu Resmî Gazetede yayımlar. Böylece Anayasa değişikliği kanunu kesinleşmiş olur.
2. Cumhurbaşkanı, böyle bir Anayasa değişikliği kanununu halkoylamasına sunabilir (m.175/5).
Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanununun bazı maddelerini onaylayıp, diğer bazı maddelerini ise halkoylamasına sunabilir. Bu hususu yukarıda açıkladığımız için bu konuda daha fazla bir şey demiyoruz.
* Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Bursa (gozler@uludag.edu.tr).
[1]. Erdal Onar, 1982 Anayasasında Anayasayı Değiştirme Sorunu, Ankara, 1993, s.102.
[2]. Ibid.
[3]. Bkz. 16.10.2001 tarihli günlük gazeteler ve Televizyon haber bültenleri. Keza bu yönde bir açıklama Cumhurbaşkanlığının resmî internet sitesine de konulmuştur. Bkz. http://www.cankaya.gov.tr/ACIKLAMALAR/15.10.2001-1322.html (18.10.2001).
[4]. http://www.cankaya.gov.tr/ACIKLAMALAR/15.10.2001-1322.html (18.10.2001).
[5]. Bu yazının fotokopisi Radikal gazetesinde yayınlanmıştır. Bkz. Radikal, 21 Ekim 2001. (http://www.radikal.com.tr).
[6]. http://www.cankaya.gov.tr/ACIKLAMALAR/15.10.2001-1322.html (18.10.2001). Cumhurbaşkanlığının resmî internet sitesinde açıklanan yazı Başbakanlığa gönderilen değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilendir. Ancak aynı yazının Başbakanlığa da gönderildiği belirtilmektedir.
[7]. Radikal, 21 Ekim 2001.
[8]. Radikal, 21 Ekim 2001.
[9]. http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~1@nvid~43371,00.asp (20.10.2001); http://www.ntv.com.tr/news/114011.asp (20.10.2001).
[10]. Radikal, 23 Ekim 2001.
[11]. http://www.cankaya.gov.tr/ACIKLAMALAR/15.10.2001-1322.html (18.10.2001).
[12]. Erdal Onar, 1982 Anayasasında Anayasayı Değiştirme Sorunu, Ankara, 1993, s.102-103.
[13]. Ibid., s.87.
Bu makalenin aslı Ankara Barosu Dergisinde yayınlanmıştır. Buraya konulmasına izin verdiği için Ankara Barosu Başkanlığına teşekkür ederiz. (İzin Yazısı: 17.06.2004 tarih ve 11-117/20488 sayılı yazı).
Copyright
(c) Ankara Barosu Dergisi + Kemal Gözler. Bu makaleye izin almadan link verilebilir. Ancak, bu makale, önceden izin almaksızın ne suretle olursa olsun, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, tekrar yayınlanamaz, başka internet sitelerine metin olarak konulamaz. İzin için ABD'ye + yazarına E-Mail: kgozler[at]hotmail.com başvurunuz.
Alıntılar (İktibas) Konusunda Açıklamalar
Bu makaleden yapılacak alıntılarda (iktibaslarda) 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 35’inci maddesinde öngörülen şu şartlara uyulmalıdır: (1) İktibas, bir eserin “bazı cümle ve fıkralarının” bir başka esere alınmasıyla sınırlı olmalıdır (m.35/1). (2) İktibas, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla yapılmalıdır (m.35/3). (3) İktibas, belli olacak şekilde yapılmalıdır (m.35/5) [Bilimsel yazma kurallarına göre, aynen iktibasların tırnak içinde verilmesi ve iktibasın üç satırdan uzun olması durumunda iktibas edilen satırların girintili paragraf olarak dizilmesi gerekmektedir]. (4) İktibas ister aynen, ister mealen olsun, eserin ve eser sahibinin adı belirtilerek iktibasın kaynağı gösterilmelidir (m.35/5). (5) İktibas edilen kısmın alındığı yer belirtilmelidir (m.35/5).
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 21.2.2001 tarih ve 4630 sayılı kanunla değişik 71’inci maddesinin 4’üncü fıkrası, 35’inci maddeye aykırı olarak “kaynak göstermeyen veya yanlış yahut kifayetsiz veya aldatıcı kaynak” göstererek iktibas yapan kişileri, 4 (dört) yıldan 6 (altı) yıla kadar hapis veya 50 (elli) milyar liradan 150 (yüzelli) milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırmaktadır.
Ayrıca Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18 Şubat 1981 tarih ve E.1980/1, K.1981/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kararına göre, “iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibi, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebilir”.
Yukarıdaki şartlara uygun olarak alıntı yapılırken bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir
Kemal Gözler, "Anayasa Değişikliği Kanunları Üzerinde Cumhurbaşkanının Yetkileri", Ankara Barosu Dergisi, Yıl 59, Sayı 2001/4, s.35-52. (www.anayasa.gen.tr/cbyetki.htm; erişim tarihi).
Bu Sayfa: www.anayasa.gen.tr/cbyetki.htm (Son Değişiklik: 20 Mayıs 2004)
Editör: Kemal Gözler
Email. kgozler[at]hotmail.com
Ana Sayfa: www.anayasa.gen.tr