Kitabın "İç Kapaklar", "İçindekiler", "Sonuç" ve "Dizin" kısımları için burasını tıklayınız (PDF). Açılan sayfalar için (c) Kemal Gözler.
Sayın Cumhurbaşkanı, göreve geldiği 16 Mayıs 2000 tarihinden 30 Kasım 2000 tarihine kadar, 7 adet kanun hükmünde kararnameyi ve 8 adet müşterek kararnameyi imzalamayı reddetmiştir.
Demokratik mantık , sorumluluk ile yetkinin aynı elde toplanmasını öngörür. Bir kişi sorumsuzsa yetkisizdir de. Bir demokraside, bir kişi sorumluluk yüklenmedikçe, yetki sahibi de olamaz. Kararnameleri imzalamayı reddetme yetkisine sahip olduğunu ispatlamak için, sayın Cumhurbaşkanının, nasıl yetkili olduğunu değil, nasıl sorumlu olduğunu göstermesi gerekir.
Tabir caizse, demokratik mantık, davul ile tokmağın aynı elde bulunmasını gerektirir. Türk demokrasisinin davulunu, Bakanlar Kurulu sırtlamaktadır. O halde, tokmakta Bakanlar Kurulunun elinde olmalı, davulu o çalmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı, tokmağı ele geçirmeyi, davulu çalmayı arzu ediyorsa, bunun için önce davulu sırtlaması gerekir. Bir demokraside ise davulu sırtlamanın yolu seçimlerden geçer.
Devlet başkanı-hükûmet çatışması demokrasilerin ilkel bir problemidir. Batı demokrasilerinde bu çatışma, 1700-1800’lerde yaşanmış ve devlet başkanları lehine değil, parlâmento ve hükûmetler lehine çözümlenmiştir. İngiltere’de en son imza krizi 1707 yılında yaşanmıştır. Bu nedenle Türkiye’de 2000 yılında yaşadığımız Cumhurbaşkanı-Hükûmet çatışması tamamıyla anakroniktir.
Demokrasi, en basit tanımıyla, halkın, kendi seçtiği kişiler tarafından yönetilmesi demektir. Halk tarafından seçilmeyen bir cumhurbaşkanının, demokrasinin koşullarını yerine getirmesi mümkün değildir. Demokrasiye saygılı bir cumhurbaşkanının yapacağı tek şey, yetkisizliğini kabul ederek, demokrasiye hizmet etmektir. Şüphesiz bir insanın yetkisiz olmayı kabullenmesi zor bir şeydir. Ancak kimse cumhurbaşkanı olmaya mahkum değildir. Bu nedenle, yetkisiz olmayı kabullenemeyecek bir kişinin, parlâmenter demokrasiye sahip bir ülkede cumhurbaşkanı olmayı kabul etmesi bir çelişkidir. Bu çelişkiyi yaratan kişi, cumhurbaşkanlığı görevini kabul eden kişinin kendisi olduğuna göre, bu çelişkiyi çözmek de yine ona düşer. Böyle bir kişi, ya parlâmenter demokrasinin kurallarına uymalı, yani halkın temsilcileri karşısında boyun eğmeli, yahut istifa etmelidir.