Kemal Gözler, İnsan Hakları Hukuku, Bursa, Ekin, 5. Baskı, 2023, XXIV+568 s.
KİTABIN BÖLÜMLERİ
BİRİNCİ KISIM: İNSAN HAKLARI HUKUKUNUN GENEL TEORİSİ
Bölüm 1: İnsan Hakları Hukukunun Bilgi Kaynakları
Bölüm 2: İsmi, Yaklaşım Biçimleri, Tanımı, Konusu, Kısımları vb.
Bölüm 3: Kavramlar
Bölüm 4: İnsan Hakları Hukukunun Kaynakları
Bölüm 5: İnsan Haklarının Tarihsel ve Düşünsel Gelişimi
Bölüm 6: Hürriyet Karinesi: “Hürriyet Asıldır”
Bölüm 7: Hak ve Hürriyetlerin Tasnifi
Bölüm 8: Hak ve Hürriyetlerin Pozitif Hukuk Tarafından Tanınması
Bölüm 9: Hak ve Hürriyetlerin Özneleri ve Yükümlüleri
Bölüm 10: Hak ve Hürriyetlerin Düzenlenmesinde Sistemler
Bölüm 11: Hak ve Hürriyetlerin Sınırları
Bölüm 12: Hak ve Hürriyetlerin Çatışması
İKİNCİ KISIM: TÜRK İNSAN HAKLARI HUKUKU DOGMATİĞİ
BİRİNCİ ALT-KISIM: TÜRK İNSAN HAKLARI HUKUKU DOGMATİĞİNİN GENEL KISMI
Bölüm 13: Türk Hukukunda İnsan Hakları Alanında Kullanılan Çeşitli Kavramlar
Bölüm 14: 1982 Anayasasına Göre Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınıflandırılması
Bölüm 15: 1982 Anayasasının Hak ve Hürriyetlere Yaklaşımı
Bölüm 16: Türk Hukukunda Hak ve Hürriyetlerin Süjeleri ve Yükümlüleri
Bölüm 17: Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılamaması
Bölüm 18: Türk Hukukunda Hak ve Hürriyetlerin Anayasayla Sınırlanması
Bölüm 19: 1982 Anayasasına Göre Olağan Dönemlerde Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması Sistemi
Bölüm 20: 1982 Anayasasına Göre Olağanüstü Hâl Rejimlerinde Hak ve Hürriyetlerin Sınırlandırılması
Bölüm 21: Hak ve Hürriyetlerin Korunması
İKİNCİ ALT-KISIM: TÜRK İNSAN HAKLARI HUKUKU DOGMATİĞİNİN ÖZEL KISMI
Bölüm 22: 1982 Anayasasında Düzenlenen Çeşitli Temel Hak ve Hürriyetler
ÜÇÜNCÜ KISIM.- ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI HUKUKU
Bölüm 23: Avrupa İnsan Hakları Hukuku
SEÇKİ
Kitabın "İç Kapaklar", "İçindekiler", "Giriş" "Sonuç" ve "Dizin" kısımları için burasını tıklayınız. Açılan sayfalar için (c) Kemal Gözler.
ARKA KAPAK TANITIM YAZISI
İnsan Hakları Hukuku başlıklı bu kitap, hukuk öğrencileri için hazırlanmış bir üniversite ders kitabıdır.
Bu kitabın birinci kısmında “insan hakları hukukunun genel teorisi”; ikinci kısmında “Türk insan hakları hukuku dogmatiği”, üçüncü kısmında ise “uluslararası insan hakları hukuku” incelenmiştir. 22’nci bölüm haricinde, kitabın bütününde tek tek hak ve hürriyetler değil, bütün hak ve hürriyetler için genel olarak geçerli olan kavram, kurum, sistem, ilke ve usûller incelenmiştir. Dolayısıyla bu kitap, 22’nci bölüm dışında, insan hakları hukuku alanında bir “genel esaslar”, bir “genel hükümler” kitabıdır.
Bu kitapta bazı yeni yöntemler kullanılmıştır. Her bölümde o konuyla ilgili ayrıntı sayılabilecek bazı bilgiler, metin içinde verilmek yerine “kutu” içinde verilmiştir. Bazı yerlerde yine kutu içinde “yannotlar” düşülmüştür. Keza metin içinde verilen bilgiler, bazı yerlerde ayrıca “tablolar” hâlinde özetlenmiştir. Aynı şekilde, metin içinde yapılan bazı sınıflandırmalar, “şema” veya “diyagram” olarak gösterilmiştir. Yine kitabımızda bazı yerlere o konuyla ilgili “resimler” konulmuştur.
Şüphesiz ki insan haklarının ekonomiyle, sosyolojiyle, felsefeyle, politikayla yakından ilgisi vardır. Ama insan hakları hukuku, bir “hukuk” dalıysa saf olmalı; ekonomi, sosyoloji, felsefe, siyaset bilimi vs.den uzak durmalıdır.
Biz insan hakları hukukunun saf teorisini yazma amacıyla yola çıktık.
* * *
İnsan hakları hukukunun ahlâkî değerlerden beslendiği veya beslenmesi gerektiği ve keza insan hakları hukuku eğitiminin hukukçuya geniş bir bakış açısı kazandırması gerektiği yolunda düşünceler ileri sürülmektedir. İnsan hakları hukuku eğitiminden hukuk dışı amaçlar beklenmektedir. İnsan hakları hukuku eğitimi adeta bir “misyonerlik” eğitimi görünümündedir. Eğitimin amacı insan haklarına değer veren, onları koruyan, onları savunacak “misyoner hukukçular” yetiştirmektir.
Bu anlayış, insan hakları hukukunun özünü belirsizleştirmektedir. İnsan hakları hukuku kitaplarında gerek konu, gerekse yöntem olarak tam bir karmaşa vardır. Bu kitaplarda sadece hukuk normları değil; ahlâkî, dinî, kültürel, siyasal değerler de incelenmektedir. Pek çok insan hakları hukuku kitabı adeta bir “ahlâk bilgisi”, bir “din bilgisi” kitabı görünümündedir.
Hatta ilginçtir ki, Fransa’da insan haklarının, günümüzde Hıristiyanlık gibi silikleşen dinlerin yerini doldurabilecek yeni bir “din” olup olamayacağı veya keza Marksizm gibi çöken ideolojilerin yerini alabilecek bir “ideoloji” olup olamayacağı sorusu sorulmaktadır [1]. Aynı şekilde Fransa’da insan hakları ideolojisinin bir “sivil din (religion civile)” [2] veya bir “laik din (religion séculière)” [3] hâline geldiği yolunda iddialar ve eleştiriler vardır. “İnsan hakları dini” ve “insan hakları ideolojisi”ne ilişkin bu tartışmalar, insan hakları hukukundan nasıl bir misyon beklendiğinin de güzel bir göstergesidir.
Dahası insan hakları hukukunun içinde bulunduğu bu karmaşadan yakınan kimse de pek yoktur. Hatta doktrinin çoğunluğu, bu karmaşayı yararlı bulmakta ve daha fazla “bütüncül” bir yaklaşım talep etmektedir.
Biz bunların hepsine karşıyız. İnsan hakları hukuku, bir “hukuk dalı”dır; dolayısıyla konu olarak sadece insan haklarıyla ilgili hukuk normlarını inceleyebilir. Yaklaşım biçimi olarak da saf hukukî yaklaşımın dışına çıkamaz. Aksi takdirde, insan hakları hukuku bir “hukuk disiplini” olmaktan çıkar.
İnsan hakları hukukunda bu karmaşayı savunanlar, esas olarak, insan haklarının kutsallığına inanan hukukçuların yetiştirilmesi gerektiğini ileri sürerler. Şüphesiz ki, istisnasız her hukukçu, insan haklarının kutsallığına inanmalı, insan onuruna değer vermelidir. Ne var ki, hukukçunun sahip olması arzu edilen bu vasıflar, hukukçunun bir insan ve vatandaş olarak sahip olması gereken ahlâkî vasıflardır*; dolayısıyla bunlar, onun hukukçu olarak sahip olması gereken teknik bilgiyle ilgili değildir.
*Bir not olarak belirtmek isteriz ki, hukukçunun bir insan ve vatandaş sıfatıyla sahip olması gereken ahlâkî vasıflar, kişilere üniversite eğitimi yoluyla kazandırılabilecek vasıflar değildir. Bu vasıflar, hukukçunun bir insan olarak vicdanıyla alakalıdır. Vicdan ise doğuştan gelen bir şeydir. Belirli bir hukukçunun bu vicdana sahip olup olmadığı da normal zamanlarda anlaşılmaz. Normal zamanlarda insan hakları havarisi kesilenler, insan haklarının gerçekten ağır bir şekilde tehdit edildiği dönemlerde, Türkiye’de 2016’dan bu yana olduğu gibi, ortadan kaybolabilmektedirler.
Hukukun saf teorisi, hukukçunun bir insan ve vatandaş olarak birtakım ahlâkî değerlere sahip olabileceği düşüncesine karşı değildir. Ancak saf teori, hukuk biliminin görevinin hukukçuya ahlâkî değerler kazandırmak olduğu iddiasını kabul etmez. Hukukun saf teorisine göre ahlâkî değerler hukuk biliminin dışında kalır.
Şüphesiz ki, insan haklarına saygının, üzerinde yeşerdiği felsefî, kültürel, ahlâkî vb. değerler vardır. Ancak bu değerleri incelemek ve hele hele bu değerleri hukukçulara aşılamak insan hakları “hukuku”nun görevi değildir. Zaten bu tür değerler, hukukçuya özgü değerler değildir; bunlar birer insanlık ve yurttaşlık değeridir. Bu değerlerin çoğu vicdanla alakalı olup doğuştan gelir. Eğitimle kazanılan kısmı ise üniversite eğitiminden çok önce olur. Çocuklar ve gençler, bu değerlerin pek çoğunu aile ortamında, sokakta, ilk ve ortaokullarda öğrenirler ve benimserler.
Şüphesiz ki, insan haklarının kutsallığı, insan onuruna saygı, farklılıklara hoşgörü gibi ahlâkî ve kültürel değerler, medenî bir toplum için olmazsa olmaz değerlerdir. Ancak bunları öğretmenin ve benimsetmenin yeri, üniversite değil, ilk ve ortaokullardır. Hâliyle bu amaca ilk ve ortaokullarda ne derece ulaşıldığı tamamıyla ayrı bir konudur. Keza ilk ve ortaokullarda öğrencilere benimsetilmeye çalışılan bu değerlerle, çocuğun aile veya mahalle ortamında gördüğü değerler arasında çatışma olup olmadığı konusu da apayrı bir sorundur.
Bu kitabın yazarı da Türk üniversite öğrencilerinde insan onuruna saygı, farklılıklara hoşgörü gibi temel ahlâkî değerlerin benimsenme düzeyinin çok düşük olduğunu yıllarca gözlemlemiştir. Ancak buna rağmen yazar, üniversite düzeyinde hukuk eğitiminin ahlâkî değer benimsetme eğitimi olmadığı yolundaki inancını korur.
Sonuç olarak şunu söylemek isteriz: İnsan hakları hukuku kitaplarının içinde bulunduğu karmaşaya bir son verilmelidir. İnsan hakları hukuku da, medenî hukuk gibi, ceza hukuku gibi bir hukuk dalıdır. İnsan hakları hukukçuları da konularına, bir medenî hukukçunun, bir ceza hukukçusunun yaklaştığı şekilde soğukkanlılıkla ve tamamıyla teknik bir şekilde yaklaşmalıdır. Tabir caiz ise, insan hakları hukuku, artık hukukîleşmelidir. İşte elinizde tuttuğunuz bu kitap, böyle bir bakış açısıyla yazılmaya çalışılmıştır.
* * *
Bu önsözde iki konuya daha açıklık getirelim:
Biz insan hakları hukukunda içtihadî yaklaşıma karşı değiliz. Ama günümüzde bu yaklaşıma gereğinden fazla değer verildiği kanısındayız. İçtihadî yaklaşımda aşırılığa kaçıldığında, rasyonalizmin yerini sistemsiz, dağınık, olaya bağlı açıklamalar alıyor. İçtihadî yaklaşımda tek tek olaylarla uğraşılırken, büyük resim unutuluyor. Büyük resmin başlangıç varsayımlarının ne olduğunu hatırlayan biri çıkmıyor. Bir süre sonra, içtihadî yaklaşım, mükemmel ve sofistike bir doktrin hâline geliyor; ama gerçekte bu doktrin, kendi kendinden sonuç istihraç eden, kerameti kendinden menkul fasit bir daire olmaktan öteye gidemiyor. Öyle ki, hukukî sorunlar çözümlenirken, sorunun kendisine göre çözümlendiği hukuk kuralına değil, aslında bu kuralın uygulanmasına örnek teşkil etmekten başka bir anlam ve değeri olmayan falanca mahkemenin filanca kararına atıf yapılıyor. Bu şekilde de kural unutuluyor ve karar ezberleniyor. Neticede ortaya “içtihat fetişizmi” çıkıyor. Falanca mahkemenin filanca kararı zikredildiğinde akan sular duruyor ve artık daha fazla tartışma yapılmasına gerek kalmıyor.
Türkiye’de insan hakları hukuku alanında içtihadî yaklaşım daha da vahim bir durumda. Türkiye’de insan hakları hukukunun genel teorisi kitapları yok gibidir. Zaten Türkiye’de 1990’lara kadar bu alanda çalışan, bu kitapları yazacak akademisyen sayısı da çok azdı. Sayı zamanla çoğaldı. Ama onların çoğunluğu da genel teoriye, sistematik eserlere değil, içtihadî insan hakları hukukuna yöneldiler. İnceledikleri içtihatlar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları oldu. Zamanlarını içtihat incelemesiyle geçirdiler. Türkiye’de son yirmi yıldır insan hakları hukuku alanında yazılmış pek çok monografi var. Neredeyse hepsi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları üzerine kurulu.
Üzülerek ilave etmek isterim ki, Avrupa insan hakları hukuku alanında çalışan bazı akademisyenler, zamanla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını incelemeyi de bıraktılar; onun yerine doğrudan doğruya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını içeren karar derlemeleri yapmaya başladılar. Ortaya insan hakları hukuku genel eserleri çıkacağına cilt cilt insan hakları “karar derlemeleri” çıktı!
Türkiye’de insan hakları hukuku doktrininde bir kuşak böyle heba oldu.
Türkiye’de 2013’ten sonra yeni bir dönem başladı. İçtihadîlik zemin genişletti. Artık sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar değil, Türk Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla verdiği kararlar da incelenmeye başlandı. Son dört beş yılda Türkiye’de bireysel başvuru yoluyla ilgili yığınla kitap ve makale yayınlandı ve yığınla sempozyum düzenlendi. Ne kadar yüksek lisans ve doktora tezi yazıldığı konusunda ise bir fikrim yok.
Yeni bir hukukçu kuşağı da emek ve enerjisini Türk Anayasa Mahkemesinin verdiği bireysel başvuru kararlarını inceleyerek geçirecek. Belki bir süre sonra bunlar da sistematik içtihat analizi yapmak yerine sadece Türk Anayasa Mahkemesinin verdiği bireysel başvuru kararlarından “karar derlemeleri” yapmakla yetinecekler.
İnsan hakları hukukunda içtihatlara gerektiği kadar yer verilmeli.
Bize içtihattan önce insan hakları hukuku alanında genel eserler gerekli. Falanca hukuk normunun filanca olaya falanca mahkeme tarafından nasıl uygulandığı bilmekten önce, bu normun kendisini ve bu normun parçası olduğu düzenin ne olduğunu bilmemiz gerekir.
Sistematik genel eserlerin olmadığı bir yerde, parça parça bir içtihat incelemesi de bir işe yaramaz. Biz içtihadî yaklaşıma karşı değiliz; ama içtihatlara hak ettiğinden daha fazla yer verilmesine karşıyız.
* * *
Günümüzde insan hakları hukuku, içtihadın içine gömüldüğü gibi mevzuatın içine de gömülmüş durumdadır. Piyasada insan hakları hukuku alanında içtihat derlemesi olduğu kadar, mevzuat derlemesi de vardır. Dahası bir genel eser olma iddiasında olan insan hakları hukuku kitaplarından bazıları da kısmen mevzuat derlemesi niteliğindedir. En azından insan hakları hukuku ders kitaplarında, ulusal ve uluslararası mevzuattan bitmez tükenmez alıntılar var. Bazı kitaplarda öğrencilerin dünyanın neresinde olduğunu bilmedikleri devletler arasında imzalanmış uluslararası insan hakları sözleşmeleri hakkında uzun açıklamalar var. Bunları öğrenmek öğrenci için herhalde bir kabus olsa gerek.
Biz bu tarz bir mevzuat incelemesine de karşıyız. Mevzuatın böylesine ayrıntılı bir tasvirinin hukukçunun yetişmesine yapacağı bir katkı yoktur.
* * *
Bu kitap yazılırken üç amaç gözetilmiştir: İnsan hakları hukukunun saf teorisinden uzaklaşmamak, aşırı içtihadî yaklaşımdan ve aşırı mevzuat incelemesinden kaçınmak. Hâliyle kitabın bu amaçlara ulaşmada ne derece başarılı olduğu ayrı bir konudur ve bunu takdir edecek olan okuyucunun kendisidir.
* * *
Kitabın ikinci baskısı, 21 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanununun hükümlerine göre güncellenmiştir.
Kitabın beşinci baskısı, 22 Ağustos 2023 tarihi itibarıyla güncellenmiştir.
* * *
Kitabın gerek birinci baskısını, gerekse ikinci baskısını büyük bir özenle düzelten Burcu Uykun ve Sibel Yılmaz’a teşekkür ediyorum. K.G.
DİPNOTLAR
[1] Örneğin Yves Madiot, “insan hakları büyük dinler gibi büyük ideolojilerin silinmesi ya da kaybolmasıyla doğan ideolojik boşluğu doldurabilecek midir” sorusunu sormaktadır (Yves Madiot, “Universalisme des droits fondamentaux et progrès du droit (1re partie)”, Les Petites affiches, 28 Ekim 1992, No 130, s.11’den nakleden İbrahim Ö. Kaboğlu, Özgürlükler Hukuku-1: İnsan Hakları Genel Kuramına Giriş, Ankara, İmge, 7. Baskı, 2013, s.27.
[2] Francis Farrugia, “La politique des droits de l’homme: une religion civile universelle”, Cahiers de psychologie politique, No 27, Temmuz 2015 (
http://lodel.irevues.inist.fr/...=3128 ).
[3] Jean-Louis Harouel, Les droits de l'homme contre le peuple, Paris, Desclée de Brouwer,
2016 (amazon.fr/...B01N9N36HG ).
BU KİTAPTA KENDİSİNE CEVAP ARANAN SORULARDAN ÖRNEKLER
1. İnsan hakları hukuku eğitimi bir “misyonerlik eğitimi” midir?
2. İnsan hakları ideolojisi bir “sivil din” veya bir “laik din” midir?
3. İnsan hakları hukuku neden hukukîleşmelidir?
4. İnsan hakları hukukunda içtihadî yaklaşım fazla mı abartılıyor?
5. Bu hukuk dalının ve dersinin ismi ne olmalı? “Kamu hürriyetleri”, mi, “temel hak ve hürriyetler” mi, “insan hakları” mı, yoksa “insan hakları hukuku” mu?
6. “İnsan hakları hukukunun genel teorisi” ne demektir? “İnsan hakları hukuku dogmatiği” ne demektir? İnsan hakları hukukunun bu iki kısmı birbirinden nasıl ayrılır?
7. “İnsan hakları hukukunun genel kısmı” ne demektir? “İnsan hakları hukukunun özel kısmı” ne demektir? İnsan hakları hukukunun bu iki kısmı birbirinden nasıl ayrılır?
8. “İç veya ulusal insan hakları hukuku” ne demektir? “Uluslararası insan hakları hukuku” ne demektir? İnsan hakları hukukunun bu iki kısmı birbirinden nasıl ayrılır?
9. “Maddî insan hakları hukuku” ne demektir? “İnsan hakları usûl hukuku” ne demektir? İnsan hakları hukukunun bu iki kısmı birbiriden nasıl ayrılır?
10. “İnsan hakları hukuku” ile “insancıl hukuk” arasında ne ilişki vardır? Bunlar birbirinden nasıl ayrılır?
11. “İnsan haklarının entegral modeli” ne demektir? Böyle bir şey mümkün müdür?
12. İnsan hakları hukukunda niçin “yöntem bağdaştırmacılığı (syncrétisme)” reddedilmelidir?
13. İnsan hakları hukuku, insan haklarını mı, yoksa insan haklarını düzenleyen hukuk kurallarını mı inceler?
14. “İnsan hakları bilimi” diye bir sosyal bilim dalı var mıdır?
15. “İnsan hakları hukuku” anayasa hukukunun mu, yoksa genel kamu hukukunun mu bir alt dalıdır? “Genel kamu hukuku” nedir? İnsan haklarının incelenmesi genel kamu hukukunun alanına mı girer?
16. İnsan hakları hukukunun bağımsızlığı veya özerkliği ne demektir? İnsan hakları hukuku bağımsız bir hukuk dalı mıdır? </h3>
17. İnsan hakları hukukunun “özgüllüğü” sorunu ne demektir? İnsan hakları hukuku özgüllüğe sahip bir hukuk dalı mıdır?
18. İnsan hakları hukuku, hukukun ahlâkîleştirilmesine katkıda bulunması ne demektir? Buna ihtiyaç var mı?
19. İnsan hakları hukuku eğitimi bir nevi “yurttaşlık eğitimi” midir?
20. “İnsan hakları mucizesi (miracle des droits de l’homme)” ne demektir? Böyle bir “mücize”ye ihtiyaç var mıdır?
21. Türkiye’de ilkokul dördüncü sınıflarda okutulan “İnsan Hakları” ders kitabının yaklaşımıyla insan haklarının hepsi açıklanabilir mi?
22. Hürriyet ile zorlama yokluğu aynı şey midir?
23. Hürriyet ile “oto-determinasyon” aynı şey midir?
24. “Hürriyet” mi, “özgürlük” mü?
25. Hürriyet doğuştan mı gelir, hukuk düzeninden mi kaynaklanır?
26. Her hak bir hürriyet midir? Yoksa her hürriyet bir hak mıdır?
27. Jean Dabin’in kullandığı “Robinson parabolü” ne demektir? Cuma’nın adaya gelmeden öncei dönemde Robinson Crusoe’nun sahip olduğu şey, hak mıdır? Yoksa hürriyet midir?
28. Ödev olmaksızın hak olabilir mi? Hak olmaksızın ödev olabilir mi?
29. “Haklar Ganj’ı, ödevler Himalaya’sından akar” (M. Gandhi) sözü nasıl bir anlayışı yansıtır?
30. Dünyaya bir gün “uzaylılar” gelirse, insan haklarına sahip olabilirler mi?
31. “İnsan haklarının bireyselliği” ne demektir?
32. Bir hak ve hürriyete temellik sıfatı kazandıran şey nedir?
33. Monist sistemlerde uluslararası andlaşmalar, uluslararası hukuk normu mu, yoksa iç hukuk normu mudur? Yaksa hem iç, hem uluslararası hukuk normu mudur?
34. Örf ve adet kurallarıyla temel hak ve hürriyetler sınırlanabilir mi?
35. “Sıfat-ı arızada aslolan ademdir” (Mecelle, m.9) kuralı insan hakları hukuku için neden önemlidir? Ne gibi bir fonksiyon ifa eder?
36. “Çavuş Prişibeyev’in hürriyet anlayışı” nedir? Hangi karineyi yansıtır?
37. Hürriyet karinesi ne demek? Yasak karinesi ne demektir? Bunların önemi nedir? BUnalrdan ne gibi sonuçlar çıkar?
38. Hürriyetin mi, yasağın mı varlığı ispata muhtaçtır?
39. “Daha fazla hak, ama daha az yetki” ilkesi ne demektir? Bu ilkenin temelinde ne yatar?
40. “Eşyada aslolon ibahedir” ne demektir? İslam hukukunda yasak mı, hürriyet mi asıldır?
41. Devlet organlarının yetkilerinin “verilmiş yetkiler” olması ne demektir? Ne sonuçlar doğurur?
42. Dayanışma haklarının insan hakları kategorisine dahil edilmesi, neden insan hakları kavramını tehdit eder?
43. Hak ve hürriyetlerin arasında hiyerarşi var mıdır?
44. Bir hak ve hürriyet, kanun altı normlarla, örneğin yönetmelikle tanınabilir mi?
45. “Sayılmamış hürriyetler” veya “isimsiz hürriyetler” meselesi nedir? Pozitif hukuk tarafından tanınmamış hak ve hürriyetler dışlanmış mıdır?
46. “Depo madde” ne demektir? 1982 Anayasasında depo madde var mıdır?
47. “Yönsel koruma” ne demektir? Kimler için geçerli olabilir?
49. Kişilerin başka kişilere yardım etme gibi genel bir yükümlülüğü var mıdır?
50. Eşitlik ilkesi özel kişiler arasında ileri sürülebilir mi?
51. Temel hak ve hürriyetler düzenlenmesinde hangi sitem “bihakkın sistem”dir? “Bihakkın sistem” olmak demek ne demektir? Bundan ne gibi sonuçlar çıkar?
52. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında hukukî sınırlar-fiilî sınırlar ayrımı nedir? Bu ayrımdan çıkan sonuçlar nelerdir?
53. Hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile düzenlenmesi arasında ne fark vardır?
54. “Sınırlama” kavramı ile “durdurma” kavramı arasında bir fark var mıdır?
55. “Sınırlama” ile “askıya alma” arasında bir fark var mıdır?
56. Hak ve hürriyetlerin “sınırlılığı” ile “sınırlanması” arasında fark var mıdır?
57. “İçkin sınırlar teorisi” nedir? Tüm haklar için geçerli genel içkin sınır olabilir mi?
58. “Nesnel (objektif) sınırlar” teorisi ne demektir?
59. Hak ve hürriyetlerin anayasayla sınırlanması ne demektir?
60. Hak ve hürriyet sınırlamalarının kanunla yapılması ilkesinin tarihsel kökeni nedir?
61. Kanunla sınırlama ilkesinin varlık sebebi nedir?
62. Bütün hak ve hürriyetler için geçerli genel sınırlama sebepleri olabilir mi?
63. Anayasada kendisi için özel sınırlama sebebi öngörülmemiş bir hak ve hürriyet sınırlanabilir mi?
64. Olağanüstü hâllerde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında “negatif” ve “pozitif liste” ne demektir?
65. “Hak ve hürriyetlerin yarışması” ne demektir?
66. “Hak ve hürriyetlerin çatışması” ne demektir?
67. 1982 Anayasasının benimsediği hak ve hürriyet anlayışı nedir?
68. “İnsan haklarına dayanan devlet” ile “insan haklarına saygılı devlet” ifadeleri arasında bir fark var mıdır?
69. 1982 Anayasasında insan haklarına saygı “toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet” anlayışı ile çerçevelendirilmiş midir?
70. Hakkın kötüye kullanılması nasıl tespit edilir?
71. Her hak ve hürriyet kötüye kullanılabilir mi?
72. 1982 Anayasası, m.14/2, hakkın kötüye kullanımını yasaklayan bir hüküm mü, yoksa bir yorum kuralı getiren bir hüküm müdür?
73. 1982 Anayasası, m.24/2 ve m.83/1’de m.14’e atıfla düzenleme yapılmasının yarattığı problemler nelerdir? 1982 Anayasası, m.14’te sayılan şeyler “suçlar” mı, yoksa hakkın kötüye kullanılması “durumları” mıdır?
74. Hak ve hürriyetler kullanılması konusunda iyi niyet karinesi mi, yoksa kötü niyet karinesi mi geçerlidir?
75. Hak ve hürriyetler için Anayasanın öngördüğü sınırlama sebepleri ile anayasal sınırlar birbirinden nasıl ayrılır?
76. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması için 1982 Anayasasının 13’üncü maddesinde öngörülen şartların arasında bir uygulanma sırası var mıdır? Varsa bu sıralama nedir ve bu sıralamanın temeli nedir?
77. Temel hak ve hürriyetler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenebilir mi?
78. Anayasanın 13’üncü maddesindeki genel sınırlama sebeplerinin 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla madde metninden çıkarılmış olmasının yol açtığı sonuçlar nelerdir? Türkiye’de karantina ilân edilmesini öngören bir Kanun Anayasamıza uygun mudur? Türkiye’de Anayasanın ilgili maddesinde sınırlama sebebi belirtilmemiş olan temel hak ve hürriyetler (örneğin çalışma ve sözleşme hürriyeti) sınırlanabilir mi?
79. 2001 Anayasa değişikliğinden sonra Türkiye’de “isimsiz hürriyetler” sınırlanabilir mi?
80. 2001’de Anayasanın 13’üncü maddesinden genel sınırlama sebeplerinin çıkarılmasının yol açtığı sakıncalara çözüm bulmak için ne gibi önerilirde bulunulmuştur? Bu çözüm önerileri tutarlı mıdır? Sorunu çözmeye yeterli midir?
81. Sınırlamanın Anayasanın ruhuna uygun olması ne demektir?
82. Türkiye’de 1982 ile 2001 arasında ölçülülük ilkesinin anayasal temeli var mıydı?
83. Temel hak ve hürriyetler sınırlanmasında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk kriteri, hakkın özü kriterine göre daha kullanışlı bir kriter midir?
84. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” bağımsız bir kriter midir? Yoksa “ölçülülük ilkesi”nin uygulama ortamı mıdır?
85. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” terimi mi, yoksa “demokratik toplum düzeninde gereklilik” terimi mi doğrudur?
86. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” ile “hakkın özü” kavramları özdeş kavramlar mıdır?
87. Hükümlü mektuplarının okunması durumunda haberleşmenin gizliliği hakkının özüne dokunulmuş olur mu?
88. Sınırlamanın lâik cumhuriyetin gereklerine aykırı olmaması şartı, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında güvence teşkil etmeye elverişli bir şart mıdır? </h3>
89. Olağanüstü yönetim usûllerinde Anayasanın 13’üncü maddesi uygulanır mı? Bu dönemlerde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, 13’üncü maddenin öngördüğü şartlara tâbi midir?
90. Anayasanın 13’üncü maddesi ile 15’inci maddesi arasında ne ilişkisi vardır? “Genel hüküm-özel hüküm” ilişkisi mi, “kaide-istisna” ilişkisi mi, yoksa “derogasyon (dérogation)” ilişkisi mi?
91. Hangi hâlde 15’inci madde, hangi hâlde 13’üncü madde uygulanır?
92. “Sınırlama” durumunda 13’üncü madde, “durdurma” durumunda 15’inci madde mi uygulanır?
93. Ülkede olağanüstü hâl ilân edildiğinde 13’üncü maddenin uygulanma imkanı kalır mı?
94. Anayasa, m.15’te “durdurma” kelimesinin kullanılması yerinde midir?
95. Anayasa, m.15’te “durdurma” yerine “askıya alma” teriminin kullanılması daha mı isabetli olurdu? “Askıya alma” alma terimi doğru bir terim midir?
96. Türk hukukunda temel hak ve hürriyetlerin “durdurulması” terimi nereden çıkmıştır?
97. 9 Temmuz 2018’den önce olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri, bu tarihten sonra da olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilir mi? Bu konuda Anayasa Mahkemesinin 10 Ocak 1991 Tarih ve E.1990/25, K.1991/1 sayılı kararı mı, yoksa 12 Ekim 2016 tarih ve E.2016/166, K.2016/159 sayılı kararı mı doğrudur?
98. İç insan hakları hukuku ile uluslararası insan hakları hukuku arasında, düalist ve monist sistemlerde ne ilişkiler vardır?
99. Uluslararası insan hakları hukukunda jus cogens niteliğinde kurallar var mıdır? İnsan hakları hukukunda böyle kuralların olduğunun kabulü insan haklarının korunması açısından neden önemlidir?
100. Türkçede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf usûlü nasıl olmalıdır?