[Ana Sayfa]

YSK’NIN BAĞIMSIZLIĞI ÜZERİNE
Gözlemler ve Öneriler


Kemal Gözler*

31 Mart 2019 mahallî idareler seçimleri dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu (YSK), tarihinde görülmediği ölçüde, Türkiye’nin gündemine oturdu; kamusal hayatın şöhreti oldu. Herhalde geçtiğimiz Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında, medyada ve arkadaş sohbetlerinde, YSK harfleri kadar sık geçen başka üç harf olmamıştır.

31 Mart 2019 seçimleri üzerinden yaklaşık üç buçuk ay, YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptal eden 6 Mayıs 2019 tarihli kararının üzerinden yaklaşık iki buçuk ay, 23 Haziran 2019 İstanbul seçimleri üzerinden ise yaklaşık bir ay geçti. Ateş biraz düştü; sabun köpükleri söndü. Artık Yüksek Seçim Kurulu üzerine kalıcı bir şeyler söylemenin zamanıdır.

* * *

Demokrasi, etkin siyasal makamların seçimle belirlendiği rejimin adıdır. Bu nedenle demokrasinin varlığı seçimlerin dürüst olmasına bağlıdır. Bunun için ise seçimlerin bağımsız bir makam tarafından yönetilmesi ve denetlenmesi gerekir. Türkiye’de bu makam, Yüksek Seçim Kuruludur. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığı, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.

Burada Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığı konusunda birtakım gözlemler yapıp, bazı önerilerde bulunmak isterim.

I. GÖZLEMLER

Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Şubat 1950 tarih ve 5545 sayılı Kanunla kurulmuştur ve 2017 yılına kadar da seçimleri yönetme ve denetleme görevini başarıyla yapmıştır. Nitekim 2017 yılına kadar Türkiye’de YSK’nın kararları kamuoyunda ciddi bir itiraza ve tartışmaya konu olmamıştır.

Ne var ki 2017 yılından bu yana YSK’nın kararları şiddetle tartışılır hâle gelmiştir. Bu tartışmalı kararlardan en önemli ikisi, bilindiği gibi, 16 Nisan 2017 tarihli halkoylamasında mühürsüz oyların geçerli sayılması yönünde verdiği 16 Nisan 2017 tarih ve 2017/560 sayılı karar (1) ve 31 Mart 2019 tarihli mahallî idareler seçiminden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptal edilmesine ve seçimlerin yenilenmesine ilişkin verdiği 6 Mayıs 2019 tarih ve 2019/4219 sayılı karardır (2).

Burada şu soruyu soralım: 1950 yılında kurulmuş ve kararları büyük bir itiraz ve tartışmaya uğramadan görevini başarıyla yapmış olan YSK’nın kararları, neden 2017’den beri tartışılmaya başlanmıştır?

Bu sorunun cevabı, YSK’nın bağımsızlığıyla ilgilidir. YSK’nın bağımsızlığı ise üye yapısı ve üyelerinin kim tarafından ve nasıl seçildiğiyle ilgilidir.

Anayasamızın 79’uncu maddesine göre YSK, onbir üyeden oluşur ve üyelerinin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurulları tarafından kendi üyeleri arasından seçilir.

Büyük Kopuş.- YSK’nın üye kompozisyonu bakımından 2016 öncesi ve sonrası arasında bir devamlılık veya yumuşak bir geçiş değil, tam anlamıyla bir kesinti vardır. YSK’nın onbir üyesinden sekizi 2016 yılında değiştirilmiştir. YSK’nın yeni sekiz üyesi, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından 8 Eylül 2016 tarihinde seçilmiştir. YSK’da 2016 öncesi seçilen ve görevde kalan üye sayısı sadece üçtür. Bu “büyük kopuş” nasıl gerçekleşmiştir? Şöyle:

1 Temmuz 2016 tarih ve 6723 sayılı Kanun ile Yargıtayda 516 olan üye sayısı 310’a, Danıştayda 195 olan üye sayısı 116’ya düşürülmüştür. Yine aynı Kanun uyarınca, bu Kanunun 23 Temmuz 2013 günü (3) yürürlüğe girmesiyle Yargıtay ve Danıştayın bütün üyelerinin (Başkan ve daire başkanları hariç) üyelikleri derhal ve kendiliğinden sonra ermiş ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, 25 Temmuz 2016 tarih ve 417 sayılı kararıyla (3) 267 adet Yargıtay üyesini, 25 Temmuz 2016 tarih ve 418 sayılı kararıyla (4) 75 adet Danıştay üyesini atamıştır. Yani 1 Temmuz 2016 tarih ve 6723 sayılı Kanun nedeniyle Yargıtay ve Danıştayın üye yapısı (başkanları ve daire başkanları hariç) baştan sona değişmiştir.

Yine 1 Temmuz 2016 tarih ve 6723 sayılı Kanunun 12’nci maddesiyle 2575 sayılı Danıştay Kanununa eklenen geçici 27’nci maddenin 10’uncu fıkrası ve 6723 sayılı Kanunun 22’nci maddesiyle 2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenen geçici 15’inci maddenin 9’uncu fıkrası uyarınca Yargıtay ve Danıştayda görevi sona eren üyelerin YSK üyeliği de kendiliğinden sona ermiştir. Görevi sona eren üyeler yerine, yeni üye yapısıyla toplanan Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları, YSK’ya sekiz yeni üye seçmişler ve bu üyeler 8 Eylül 2016 tarihinde göreve başlamışlardır. Bu sekiz üyeden birinin 18 Ekim 2017’de görevden ayrılması üzerine yerine 23 Ekim 2017’de yeni bir üye, diğerinin 10 Eylül 2018 tarihinde görevden ayrılması üzerine yerine 11 Eylül 2018’de yeni bir üye seçilmiştir (5).

Böylece YSK’da 2016’dan önce (yani Yargıtay ve Danıştayın eski üye kompozisyonu tarafından) seçilmiş sadece üç üye kalmıştır.

Görüldüğü gibi YSK’nın kararlarının tartışmalı hâle gelmesinden önce YSK’nın üye yapısında radikal bir değişiklik olmuştur. Bu değişiklik, Yargıtay ve Danıştay üye yapısını değiştiren 1 Temmuz 2016 tarih ve 6723 sayılı Kanunun doğurduğu bir sonuçtur.

Özetle YSK üyelerinin bağımsız olması için YSK üyelerini seçen Yargıtay ve Danıştay üyelerinin bağımsız olması gerekir. Yargıtay ve Danıştayın üyelerinin bağımsız olması için ise bunları seçen (6) Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsız olması gerekir. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığı ise maalesef ülkemizde çok tartışmalıdır. Türkiye’de Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bağımsız olmadıkça, YSK’nın da bağımsız olması çok zordur. Açıkçası, Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki bağımsızlık sorunu, Yargıtay ve Danıştaya, oradan da YSK’ya yansımaktadır.

2017 öncesi kararları tartışılmayan YSK’nın kararlarının 2017’den beri hararetle tartışılıyor olmasının ve keza YSK’nın artık kendisinin eski içtihatlarıyla çelişir kararlar vermesinin sebebi budur.

Türkiye’de yargı bağımsızlığındaki ciddi sorunlar, sadece Türk adaletini değil, aynı zamanda yansıma yoluyla, Türk demokrasisini de etkiliyor; seçimler gibi demokrasinin olmazsa olmaz şartı üzerine gölge düşürüyor.

Türkiye’de demokrasi üzerindeki tartışmayı ortadan kaldırmak için YSK’nın bağımsızlığı üzerindeki tartışmayı ortadan kaldırmak gerekir. YSK’nın bağımsızlığı ise Yargıtay ve Danıştayın bağımsızlığına, Yargıtay ve Danıştayın bağımsızlığı ise Hâkimler ve Savcılar Kurulunun siyasî iktidar karşısında bağımsız olmasına bağlıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu siyasî iktidar karşısında bağımsız değil ise YSK da siyasî iktidar karşısında bağımsız olamaz.

Unutmayalım ki, YSK’nın siyasî iktidar karşısında bağımsız olmadığı bir ülkede seçimlerin dürüstlüğünden her zaman şüphe edilecektir. Seçimlerin dürüstlüğünden şüphe edildiği bir ülkede ise demokrasinin varlığı da şüpheli hâle gelecektir.

II. ÖNERİLER

YSK’nın bağımsızlığı ve tarafsızlığı demokrasi için olmazsa olmaz koşuldur. Hâliyle YSK’nın bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanmasının en basit yolu, YSK üyelerini seçen Yargıtay ve Danıştay üyelerinin bağımsızlığını sağlamaktır. Bu ise Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığına bağlıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu bağımsız olur ise Yargıtay ve Danıştay da, bunlar tarafından seçilen YSK da bağımsız olur. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığının sağlanması için bu Kurulun üye seçim usûlünün değiştirilmesi gerekir ki, bu ayrı ve uzun bir iştir.

YSK’nın bağımsızlığını sağlamak ise Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığını sağlamaya göre çok daha acil ve elzem bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaca cevap vermek için, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun seçim usûlünde bir değişiklik olmasa bile, 2017’den beri yaşadığımız acı tecrübelerden ders alarak, YSK’nın oluşumu ve üye seçim usûlünün gözden geçirilmesi gerekir. Amaç, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda, Yargıtay ve Danıştayda bağımsızlık sorunları olsa bile, bu sorunları YSK’ya yansıtmamak veya bu sorunların en az bir şekilde YSK’ya yansımasını sağlamaktır.

İşte burada, bu amaçla, YSK’nın oluşumu ve üye seçim usûlüne ilişkin birtakım önerilerde bulunmak istiyorum. Hâliyle bu önerilerin hayata geçirilmesi için Anayasa ve kanun değişikliği yapılması gerekmektedir ki, böyle bir şey, bugünkü ortamda pek mümkün değildir. Ama yine de ben, bu önerileri okuyucularımla paylaşmak ve bunları tartışmaya açmak istiyorum.

1. Cumhurbaşkanı Tarafından Seçilen Danıştay Üyelerinin YSK’ya Üye Seçilmesi Yasaklanmalıdır

Yukarıda açıklandığı gibi YSK’nın onbir üyesinden beşi Danıştay Genel Kurulu tarafından kendi üyeleri arasından seçilmektedir. Anayasamızın 155’inci maddesine göre Danıştay üyelerinin dörtte biri Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından değil, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyeler arasından da YSK’ya üye seçilebilmektedir.

Cumhurbaşkanı tarafından seçilen Danıştay üyesi veya üyelerinin YSK’ya üye seçilmesi apaçık bir şekilde YSK’nın bağımsızlığı ilkesiyle bağdaşmaz. Zira Cumhurbaşkanlığı seçimini de YSK yönetmekte ve denetlemektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimini yönetmek ve denetlemekle görevli bir hâkimin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi, futbol maçında hakemin takımlardan biri tarafından seçilmesi kadar akla ve mantığa aykırıdır. YSK mevcut hâliyle, hâkimlerinden biri veya birkaçının davacı veya davalı tarafından atandığı bir mahkemeye benzemektedir. Bu hâliyle yanlış bir şeydir; bu yanlışlığı ortadan kaldırmak gerekir.

Anayasamızın YSK üyelerinin seçim usûlünü düzenlediği 79’uncu maddesi, Cumhurbaşkanının halk tarafından değil, TBMM tarafından seçildiği dönemden kalan bir maddedir ve yeni sistemle uyumlu değildir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir sistemde, Cumhurbaşkanı seçimlerini yönetecek ve denetleyecek organda Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir üyenin veya üyelerin bulunması bir garipliktir. Anayasamıza bunu yasaklayan “Cumhurbaşkanı tarafından seçilen Danıştay üyeleri YSK üyeliğine seçilemezler” şeklinde bir hüküm konulmasında yarar vardır.

2. Cumhurbaşkanı Tarafından Seçilen Danıştay Üyelerinin YSK’ya Üye Seçiminde Oy Kullanmaları Yasaklanmalıdır

YSK’nın onbir üyesinden beşi Danıştay Genel Kurulu tarafından seçilmektedir. Danıştay Genel Kurulunu oluşturan Danıştay üyelerinin dörtte biri de Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyelerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yönetecek ve denetleyecek hâkimleri seçmesi, YSK’nın bağımsızlığına gölge düşürmektedir. Bu nedenle Anayasa, m.79’a bunu engellemek için “YSK üyelerinin seçiminde Cumhurbaşkanı tarafından seçilen Danıştay üyeleri oy kullanamaz” şeklinde bir hüküm koymak gerekir.

3. YSK Üyeleri, Seçimle Değil, Kıdem Esasıyla Belirlenmelidir

Yukarıda açıklandığı gibi YSK’nın altı üyesi Yargıtay Genel Kurulu, beş üyesi de Danıştay Genel Kurulu tarafından kendi üyeleri arasından seçilmektedir. Üyelerin seçimle belirlenmesi yerine kıdem esasına göre belirlenmesi, YSK’nın bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak bakımından daha isabetli olabilir. Bu amaçla Anayasamıza “Yargıtayda en kıdemli altı üye, Danıştayda en kıdemli beş üye, YSK üyesidir. Görevi kabul etmeyen üyenin yeri sonraki en kıdemli üye ile doldurulur” şeklinde bir hüküm konulabilir.

Türkiye’de son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamak bakımından seçim usûlüne göre kıdem esasının daha isabetli bir çözüm olduğunu göstermektedir. Ayrıca kıdem esasında mevcut seçim yargısı sistemi bakımından yadırganacak bir yan yoktur. Zira mevcut sistemde ilçe seçim kurullarının başkanı ve il seçim kurulu başkan ve üyeleri kıdem esasıyla belirlenmektedir. 298 sayılı Kanunun 15’inci maddesine göre il seçim kurulu, ildeki en kıdemli üç hakimden oluşur (7). Aynı Kanunun 18’inci maddesine göre ilçedeki en kıdemli hâkim, ilçe seçim kurulunun başkanıdır.

4. YSK Üyeleri, Seçimle Değil Kurayla da Belirlenebilir

Yargıtay ve Danıştay tarafından seçilen YSK üyelerinin, Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından seçimle belirlenmesi yerine kurayla belirlenmesi YSK’nın bağımsızlığını sağlamak bakımından daha isabetli bir çözüm olabilir. Zira Türkiye’de son yıllarda yaşadığımız acı tecrübelerin, kura usûlünün bile, seçim usûlüne göre daha adil ve dürüst bir usûl olduğunu düşündürtmektedir.

5. Tekrar Seçilme Yasağı Getirilmelidir

Mevcut sistemde YSK üyelerinin görev süresi altı yıldır ve tekrar seçilmeleri mümkündür. YSK üyelerinin tekrar seçilmelerinin yasaklanması üyelerin bağımsızlığını artırıcı bir unsur olabilir. Tekrar seçilemeyeceğini bilen ve bu konuda bir beklentisi olmayan üye, daha bağımsız ve tarafsız davranabilir.

6. Emekliliğe Kadar Görev Süresi Getirilebilir

Yukarıda belirtildiği gibi YSK üyelerinin görev süresi altı yıldır ve tekrar seçilmeleri mümkündür. Üyelerin emeklilik yaşına kadar görevde kalmaları usûlünün benimsenmesi, YSK üyelerinin bağımsızlığını güçlendirir. Emeklilik yaşına kadar görevde kalacağını bilen üyelerin bağımsız davranma ihtimali daha fazladır.

Ne var ki, 1 Temmuz 2016 tarih ve 6723 sayılı Kanunla Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süresi 12 yıl ile sınırlandırılmıştır. YSK üyeliği Yargıtay ve Danıştay üyeliğine bağlı olduğu için YSK üyelerinin emekliliklerine kadar görevde kalmalarını öngören bir sistem, hâliyle emekliliğe kadar Yargıtay ve Danıştay üyeliği sistemi getirilmedikçe mümkün değildir.

İlave edelim ki, bizim buradaki önerilerimize iyi niyetle ve kendi bütünlüğü içinde yaklaşılmalıdır. YSK’nın mevcut üyelerinin emekliliklerine kadar görevde kalmaları yolundaki bir değişiklik, YSK’nın bağımsızlığını artırmaz; tersine daha da zayıflatır.

7. YSK Üyelerinin Görev Süresi Uzatılabilir

YSK üyelerinin görev sürelerinin uzatılması, örneğin dokuz yıla veya oniki yıla çıkarılması, üyelerin bağımsızlığını güçlendirici bir unsur olabilir. Mevcut siyasî iktidardan muhtemelen daha uzun bir süre görevde kalacağını bilen üye siyasî iktidar karşısında daha bağımsız davranabilir.

Diğer yandan, YSK üyelerinin bağımsızlığı sorunundan ayrı olarak belirtmek isteriz ki, mevcut sitemde YSK üyeleri için öngörülen altı yıllık görev süresi, bu görevin iyi bir şekilde ifası açısından yetersiz bir süre olarak görülebilir. Zira YSK’ya seçilen üyeler, Yargıtay ve Danıştaydan gelirler ve bazıları geçmişte il veya seçim kurullarında görev almış olsalar da, çoğunlukla seçim hukuku alanında uzman olan kişiler değillerdir. Bunların önemli bir kısmı, YSK’ya seçildikten sonra seçim hukukunda uzmanlaşırlar. Bilindiği gibi milletvekilleri genel seçimleri ve keza mahallî idareler seçimleri beş yılda bir yapılır. Dolayısıyla YSK üyeleri altı yıllık görev süreleri içinde sadece birkaç seçimde görev alırlar. YSK üyelerinin 9 veya 12 yıl gibi daha uzun bir süre görevde kalmaları, seçim hukukunda uzmanlaşmaları ve tecrübe sahibi olmaları ve dolayısıyla görevlerini daha iyi bir şekilde yerine getirmeleri bakımından yarar sağlayabilir.

8. YSK Üyelerinin Görev Süreleri Anayasayla Belirlenmelidir

Anayasamızın 79’uncu maddesinde YSK üyelerinin nasıl ve kimin tarafından seçilecekleri düzenlenmiştir. Ama Anayasamızda üyelerin görev süresine ilişkin bir hüküm yoktur. Üyelerin görev süresi kanunla düzenlenmektedir. Dolayısıyla parlamentoda çoğunluğa sahip siyasî iktidarlar, YSK üyelerinin görev süresini kısaltarak istemedikleri YSK üyelerinden kurtulabilirler veya görev sürelerini uzatarak memnun kaldıkları üyelerin görevde kalmasını sağlayabilirler.

Nitekim 27 Aralık 2018 tarih ve 7159 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 10’uncu maddesiyle normalde 24 Ocak 2019’da görev süresi dolacak ve dolayısıyla 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde görev alamayacak YSK’nın altı üyesinin görev süresi bir yıl uzatılmış ve böylece 31 Mart 2019 seçimlerinde bu altı üyenin görev yapmasına imkân tanınmıştır.

Basında altı üyenin görev süresinin uzatılmasının art niyetle yapıldığı yolunda iddialar ortaya atılmıştır (8).

Keza altı üyenin görev süresini uzatan söz konusu Kanun hükmüne karşı, TBMM üyeleri Engin Altay, Özgür Özel ve arkadaşları tarafından Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılmıştır. Dava dilekçesinde davacılar, söz konusu hükmün “herhangi bir kamu yararı amacı gözetmeyen ve objektif hiçbir nedene dayanma(dığını)”, “YSK’nın tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedeleyici nitelikte” bulunduğunu ve “seçimlerin dürüstlük içinde yapılmasının güvencesi olan bağımsız yargı denetimini zayıflatmış” olduğunu iddia etmişlerdir (9). Anayasa Mahkemesi ise 14 Mart 2019 tarih ve E.2019/14, K.2019/16 sayılı kararıyla bu başvuruyu reddetmiş ve söz konusu hükmün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir (10).

Siyasî iktidara YSK üyelerinin görev süresiyle oynama imkânı tanınmamalıdır. YSK üyelerinin görev süresi doğrudan doğruya Anayasa tarafından belirlenmelidir.

9. Üyelerin Kısmî Yenilenmesi Usûlü Güçlendirilmelidir

7062 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin beşinci fıkrasına göre, YSK’nın “görev süresi biten üyeleri yerine, yenilerinin belirlenmesi için üç yılda bir Ocak ayının ikinci yarısında seçim yapılır”. Mevcut sistemde üyelerin görev süresi altı yıldır. YSK üyelerinin yarısının aynı anda değişmesi, YSK’nın hem bağımsızlığı, hem de uzmanlığı üzerinde tehlike oluşturabilir. Üyelerin önemli bir kısmının aynı anda değişmesini önlemek için, bir yandan üyelerin toplam görev süresinin uzatılmasında (örneğin 9 veya 12 yıla çıkarılması) ve diğer yandan üyelerin üçte birinin üç veya dört yılda bir yenilenmesi usûlünün getirilmesinde yarar olabilir. Örneğin toplam görev süresi dokuz yıl olursa her üç yılda bir, on iki yıl olursa dört yılda bir, üyelerin üçte biri yenilenebilir. Böylece hiçbir iktidar, YSK üzerinde birden bire egemenlik kuramaz. En azından birkaç yıl beklemek zorunda kalır.

10. Yedek Üyelik Kaldırılmalıdır

YSK’nın bağımsızlığı sorunundan ayrı olarak belirtelim ki, YSK’da asıl üyelik/yedek üyelik sorunu da vardır. Bu sorun da çözülmelidir.

Anayasamızın 79’uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre “Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur”.

Asıl ve yedek üyelik ayrımın olduğu kurullarda, kurul, asıl üye tamsayısı ile toplanır; yedek üye veya üyeler, toplantılara ancak asıl üye veya üyelerin mazeretleri nedeniyle katılamaması durumunda onların yerine katılırlar ve oy kullanırlar. Dolayısıyla YSK’nın sadece asıl üyeleriyle toplanması gerektiği, yedek üyelerin ancak asıl üyelerin katılamadığı toplantılara onların yerine katılabileceği düşünülebilir. Ne var ki, bu konuda 30 Kasım 2017 tarih ve 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda açıklık yoktur. Tersine 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 113’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında YSK, “seçimin sonunda verilecek tutanaklara karşı yapılan itirazların incelenmesinde, tam sayısı ile toplanır” şeklinde hüküm vardır. Bu hükmün Anayasamızın 79’uncu maddesinin asıl üye/yedek üye ayrımı yapan dördüncü fıkrasına uygunluğu tartışmalıdır.

Her halükârda YSK’nın sadece asıl üyeleriyle değil, asıl ve yedek üyelerle birlikte toplanması kamuoyunda tartışma konusu olmaktadır. Bu nedenle YSK’nın toplanmasında asıl üye/yedek üye karmaşasına son verilmelidir. Anayasa Mahkemesinde yedek üyeliğin kaldırılması gibi, YSK’da da yedek üyeliğin kaldırılması ve toplantı ve karar yetersayısının ayrıca düzenlenmesinde yarar vardır.

* * *

YSK’ya Yargıtay ve Danıştayın Üye Seçme Esası Korunmalıdır.- Burada son olarak belirtmek isterim ki, kanımca, YSK’ya Yargıtay ve Danıştaydan üye seçim usûlü terk edilmemeli, mevcut usûl esas itibarıyla korunmalıdır. Bunun sebepleri şunlardır:

Bir kere, seçim yargısı, seçimler beş yılda bir yapıldığına göre, kendine has üyeleri olan ayrı bir yargı organı kurulmasını gerektirmez. YSK üyeliği, Yargıtay ve Danıştay üyeleri tarafından ek bir görev olarak yapılabilecek bir iştir.

İkinci olarak, YSK üyelerinin Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından kendi üyeleri arasından seçilmeleri usûlü, YSK’nın bağımsızlığını sağlayıcı ve arttırıcı bir unsurdur. Anayasa Mahkemesi benzeri, tek görevleri YSK üyeliği olan kişilerden oluşan bir YSK kurulursa ve keza bu Kurula üye seçme yetkisi Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarından alınır, başka kişi ve organlara verilirse, YSK’nın bağımsızlığı daha da zarar görür. Kanımızca her şeye rağmen, YSK, örneğin Anayasa Mahkemesine göre, siyasî iktidar karşısında daha bağımsızdır. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi benzeri bir YSK kurulursa, siyasî iktidar, bu tür YSK’yı çok daha kolay bir şekilde etkileyebilir.

* * *

Son Değerlendirmeler.- Yukarıdaki gözlem ve önerilerimi aşırı güvensizlik ve vesvese ürünü gözlem ve öneriler olarak görenler olacaktır. Şüphesiz ki, Mecellenin dediği gibi, hukukta “tevehhüme itibar yoktur”. Ne var ki, ciğeri de kediye emanet etmemek gerekir. Türkiye’de siyasî partilerin, iktidarı ele geçirmek ve ele geçirdikten sonra da bırakmamak için ellerinden gelen her şeyi yaptıkları, her şeyi göze aldıkları da bir vakıadır. Siyasî iktidar karşısında YSK’nın bağımsızlığı ve tarafsızlığının en ayrıntılı ve en etkili bir şekilde korunması, Türk demokrasisinin yaşatılması için gereklidir. Hukuku siyasetin insafına bırakmamak lazımdır. Bunun için de siyaseti cendere altında tutacak ileri ve sofistike hukukî mekanizmalara ihtiyaç vardır.

* * *

Pek muhtemelen YSK’nın 6 Mayıs 2019 tarihli kararının gelecekte YSK'nın kendisi üzerinde sonuçları olacaktır. İlave edelim ki, bu kararın sadece YSK üzerinde değil, YSK’nın bu kararı vermesine yol açan siyasal güçler üzerinde de sonuçları olacaktır. Zira hukukun siyasetle imtihan edildiği ve hukukun bu imtihanda sınıfta kaldığı her yerde, bedeli, sadece hukuk değil, siyaset de öder. Bu konuya yarın anayasa.gen.tr’de yayınlamayı plânladığım “Hukukun Siyasetle İmtihanı-2” başlıklı makalemde değineceğim.

25 Temmuz 2019

Bu makaleden önce gelen makale: Kemal Gözler, “YSK'nın Kararı Hakkında Neden Yazmadım?”, www.anayasa.gen.tr/ysk-neden-yazmadim.htm (Yayın Tarihi: 24 Temmuz 2019).

Bu makaleden sonra gelen makale: Kemal Gözler, “Hukukun Siyasetle İmtihanı-2”, www.anayasa.gen.tr/ysk-imtihan.htm (Yayın Tarihi: 26 Temmuz 2019).



DİPNOTLAR
* http://www.anayasa.gen.tr/gozler.htm.
(1) YSK, 16 Nisan 2017 Tarih ve 2017/560 Sayılı “Mühürsüz Oy” Kararı, http://ysk.gov.tr/doc/karar/dosya/5059/2017-560.pdf (Erişim Tarihi: 24 Temmuz 2019). YSK’nın bu kararının eleştirisi hakkında bkz.: Kemal Gözler, “Mühürsüz Oy Pusulası Tartışması: YSK'nın 16 Nisan 2017 Tarih ve 560 Sayılı Kararı Hakkında Bir İnceleme”, http://www.anayasa.gen.tr/muhursuz.html (Yayın Tarihi: 19 Nisan 2017).
(2) Yüksek Seçim Kurulu, 6 Mayıs 2019 Tarih ve 2019/4219 Sayılı Karar, http://ysk.gov.tr/doc/karar/dosya/78053/2019-4219.pdf.
(3) Resmî Gazete, 30 Temmuz 2016, Sayı 29786.
(4) Resmî Gazete, 29 Temmuz 2016, Sayı 29785.
(5) YSK üyelerini kimler olduğu, göreve başlama tarihleri ve görevden ayrılma tarihleri için bkz.: http://www.ysk.gov.tr/tr/yuksek-secim-kurulu-uyeleri/1494 (Erişim Tarihi: 24 Temmuz 2019).
(6) Danıştay üyelerinin dörtte biri Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından değil, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir ki, bunların Cumhurbaşkanı karşısında bağımsızlığı zaten tartışmalıdır.
(7) Tam olarak: “İl seçim kurulu, …. il merkezinde görev yapan en kıdemli hâkimin başkanlığında merkez ilçe seçim kurulu başkanlarından sonra gelen en kıdemli iki üyeden oluşur” (298 sayılı Kanun, m.15/1).
(8) Örneğin Saygı Öztürk, “Üçüncü Hamle”, Sözcü, 23 Aralık 2018.
(9) TBMM üyeleri Engin Altay, Özgür Özel, Engin Özkoç ile Birlikte 137 Milletvekilinin Dava dilekçesi, http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/ Content/normkarar/ dava_dilekcesi/2019-16.pdf (Erişim Tarihi: 24 Temmuz 2019).
(10) Anayasa Mahkemesi, 14 Mart 2019 Tarih ve E.2019/14, K.2019/16 Sayılı Karar, Resmî Gazete, 26 Mart 2019, Sayı 30726.




(c) Kemal Gözler, 2019.

UYARI: Makalemin tam metin olarak başka internet sitelerinde, gazete veya dergilerde yayınlanmasına rızam yoktur. Makalemden ancak miktar olarak yarısını aşmamak ve www.anayasa.gen.tr/ysk-bagimsizlik.htm adresine link verilmek şartıyla alıntı yapılabilir.

Bu makaleye aşağıdaki şekilde atıf yapılması önerilir: Kemal Gözler, “YSK'nın Bağımsızlığı Üzerine: Gözlemler ve Öneriler”, www.anayasa.gen.tr/ysk-bagimsizlik.htm (Yayın Tarihi: 25 Temmuz 2019).

Bu makale ilginizi çektiyse şu makalem de ilginizi çekebilir: Kemal Gözler, “YSK'nın Kararı Hakkında Neden Yazmadım?”, www.anayasa.gen.tr/ysk-neden-yazmadim.htm (Yayın Tarihi: 24 Temmuz 2019).



Copyright ve Sorumluluk
İktibas (Alıntı) Koşulları
Atıf (Kaynak Gösterme) Usulleri

Editör: Kemal Gözler
E-Mail:
twitter.com/k_gozler
Ana Sayfa: www.anayasa.gen.tr
Bu Sayfa: www.anayasa.gen.tr/ysk-bagimsizlik.htm
Yayın Tarihi: 25 Temmuz 2019, Saat 13:00