Ülkemizde çıkan pek çok hukuk dergisi var. Bunların ezici çoğunluğu hukuk fakülteleri tarafından çıkarılıyor.
Bir dergide yayınlanan makaleler arasında bilimsel yazma stilleri ve keza atıf usûlleri bakımından bir birlik olmasında yarar vardır. Bu nedenle de dergilerin kendilerine yayınlanması dileğiyle gönderilecek makalelerde bilimsel yazma ve atıf usûllerine ilişkin birtakım kurallara uyulmasını istemeleri tamamıyla normaldir.
Ülkemizde dergiler, uyulmasını istedikleri atıf usûlü kurallarını genellikle kendileri belirler. Bu kuralları dergilerinin başında genellikle “makale yazım kuralları” veya “yayın ilkeleri” başlıklı bir iki sayfalık bir belgede açıklarlar. Günümüzde bu “yazım kuralları” veya “yayın ilkeleri” artık dergilerin kendi web sayfalarında veya DergiPark’ta ilgili derginin sayfasında “Yazım Kuralları” sekmesi altında bulunmaktadır.
Dergiler tarafından yayınlanan “makale yazım kuralları” veya “yayın ilkeleri” başlıklı belgelerde genellikle yazı tipine, punto büyüklüğüne, satır aralığına, sayfa kenar boşluklarına, başlık stillerine ve atıf usûllerine ilişkin çeşitli kurallar bulunmaktadır. Genellikle buralarda özellikle atıf usûlleri örnekleriyle birlikte açıklanır. Dergi tarafından belirlenmiş “makale yazım kuralları”na veya “yayın ilkeleri”ne aşağıda iki örnek verilmiştir. Birinci örnek Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi’nin 2023 yılının birinci sayısının V-VII’nci sayfalarından alınmıştır [1].
“Makale yazım kuralları”na bir de derginin web sitesinden alınmış bir örnek vereyim. Örnek Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından çıkarılan Hacettepe Hukuk Dergisi’nin DergiPark’taki sayfasından alınmıştır [2]:
Neyi görüyoruz? Bu dergiler, “yazım kuralları” veya “yayın ilkeleri” başlığı altında kendi dergilerinde yayınlanacak makaleler için uyulması zorunlu stil ve atıf usûlü kurallarını kendileri belirlemektedirler.
Bu uygulamaya başlıca üç eleştiri yöneltilebilir:
Dergilerin kendileri tarafından yayınlanan “yazım kuralları” hacim bakımından yetersizdirler. Bunlar eskiden tek sayfadan oluşurdu. Şimdilerde sayfa sayısı arttı. Ama yine de bu kurallar genellikle üç-dört sayfayı geçmiyor. Oysa bir akademik makalede uyulması gereken bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlü kuralları, üç-dört sayfaya sığacak kurallar değildir. Bu tür “makale yazım kuralları”, ne kadar dikkatli hazırlanmış olursa olsun, bir makale için gerekli olan bütün kuralları içeremezler. Makale yazarken izlenmesi ve uyulması gereken yüzlerce bilimsel yazma stili, alıntı ve atıf usûlü kuralı vardır. Bunların “yazım kuralları” başlıklı birkaç sayfalık belgelere sığdırılması mümkün değildir.
Dergiler tarafından belirlenen yazım kuralları sadece hacim bakımından değil, aynı zamanda çoğunlukla nitelik bakımından da yetersizdirler. Çünkü, bilimsel yazma ve alıntı ve atıf kuralları fevkalâde ayrıntılı ve teknik kurallardır. Bu kurallar, bir dergi sayısının ön kısmında bir iki sayfa içinde, öyle gelip geçerken belirlenebilecek ve açıklanabilecek kurallar değildir. Makale yazılmasında uyulması gereken atıf usûlü kurallarını derlemek ve bunların anlaşılır bir şekilde açıklamak uzmanlık, ustalık ve asıl önemlisi zaman gerektirir. Bu işi ise dergi editörlerinin hakkıyla yapması mümkün değildir.
Geçmişte, makale yazarken, pek çok hukuk dergisi tarafından yayınlanan “makale yazım kuralları”nı incelemek ve bunlara uymak zorunda kaldım. Bunların bazılarında stil ve usûl konusunda hatalar bulunduğunu hayretle gördüm. Dahası bunlarda yazar adlarının büyük ve bold harflerle yazılması, kitap başlıklarının bold, makale başlıklarının italik harflerle yazılması gibi bana çirkin gelen kurallara da rastladım.
Her işi uzmanına bırakmak gerekir. Akademik makale yazma, alıntı ve atıf usûlleri kurallarını ayrıntılı bir şekilde derlemek, bunları açıklamak her dergi editörünün yapabileceği bir iş değildir. Bu işin uzmanı olmayan öğretim üyelerini bu işle uğraştırmamak gerekir.
Her bir derginin kendi atıf usûlü kurallarını kendisinin belirlemesinin yol açtığı bazı sakıncalar da vardır: Yazarlar, bir makale yazmaya başlamadan önce, uyacağı atıf usûlü bakımından, makalesini hangi dergiye göndereceğine karar vererek makale yazmak zorunda kalıyorlar. Daha sonra bu makale o dergi tarafından kabul edilmeyince yazarlar aynı makaleyi, hâliyle bir başka dergiye gönderiyorlar. Ama bunun için öncelikle makalede uydukları atıf usûlünü yeni dergiye göre değiştirmek ve makaleyi tekrar kaleme almak zorunda kalıyorlar. Dergiler tarafından belirlenen farklı atıf usûlleri, yazarları adeta maymuna çeviriyor. Bu nedenle Türkiye’de hukuk alanında atıf usûlleri yerleşmiyor ve istikrar da kazanmıyor. Türkiye’de bir hukukçu makale yazarken, ABD’deki bir hukukçunun karşılaşmadığı sorunlarla karşılaşıyor. Yazarlar makale yazarken durmadan atıf usûlleri sorunlarıyla karşılaşıyorlar ve çeşitli tereddütler yaşıyorlar.
Bir hukuk dergisinde yayınlanacak makalelerde uyulması gereken alıntı ve atıf usûlleri kurallarının belirlenmesi sorunu, sadece ülkemizde değil, bütün ülkelerde ortaya çıkan bir sorundur. Bu sorun, Batı ülkelerinde oldukça basit ve makul bir şekilde çözülmüştür. Şöyle: Bu ülkelerde, genellikle hukuk dergileri, yayınlayacakları makalelerde uyulması gereken alıntı ve atıf usûllerini kendileri belirlemezler. Bu konuda kuralları, bir atıf usûlü kitabına göndermede bulunarak belirlerler. Ve bunu da tek cümleyle yaparlar: “Dergimize gönderilecek makalelerde falanca atıf usûlü kitabının filanca baskısındaki kurallara uyulmalıdır”. Bunu somut bir örnekle gösterelim:
Harvard Law Review’in internet sitesinde makale gönderme sayfasında uyulması gereken atıf usûllerine ilişkin açıklama şu cümleden ibarettir:
“Please use footnotes that conform to the 21st edition of The Bluebook (Lütfen, The Bluebook’un 21’inci baskısına uyan dipnotlar kullanınız)”.
İlgili sayfanın görünümünü aşağıya koyuyorum.
Bir örnek de Columbia Law Review’den vereyim:
Görüldüğü gibi ABD’de bu örneklerde, hukuk dergileri, kendilerine gönderilecek makalelerde uyulması gereken yazım kurallarını kendileri belirlememekte, bu belirlemeyi, The Bluebook: A Uniform System of Citation’ın 21’inci baskısına göndermeyle yapmaktadırlar.
Doğrusu da budur. Bir akademik makalede uyulması gereken kurallar üç beş sayfaya sığmaz; bu kurallar yüzlerce sayfalık yer kaplar. Nitekim yukarıdaki örneklerde kendisine göndermede bulunulan The Bluebook’un 21’inci baskısı 368 sayfadır (Söz konusu kitabın, buna ilave olarak online olarak ulaşılabilen ekleri de vardır).
Aklın yolu birdir. Ülkemizde de yapılması gereken şey budur. Hukuk dergileri, kendilerine gönderilecek makalelerde uyulması gereken alıntı ve atıf usûlleri kurallarını kendileri belirlemekten vazgeçmeli, bu kuralları bu alanda yazılmış alıntı ve atıf usûlleri kitaplarına göndermede bulunarak belirlemelidirler. Sorunun çözümü bu kadar basittir. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Nitekim Türkiye’de, hukuk dergileri bunu henüz yapamamış olsalar da, ilahiyat dergileri bunu geçtiğimiz yıllarda başarıyla yapmışlardır. Şimdi örnek olarak Türkiye’de ilahiyat dergilerinin atıf usûllerini nasıl belirlediğini görelim:
Türkiye’de çıkan, çoğunluğu ilahiyat dergisi olan, hâli hazırda toplam 147 adet akademik dergi [3], kendilerine gönderilecek makaleler için alıntı ve atıf usûlleri kurallarını kendileri belirlememekte, bu kuralları “İSNAD Atıf Sistemi”ne göndermeyle belirlemektedirler. Durumu Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından çıkarılan Uludağ İlahiyat Dergisi’nin DergiPark’taki sayfasının “Yazım Kuralları” kısmından alınan bir örnekle açıklayayım:
Görüldüğü gibi Uludağ İlahiyat Dergisi, makale yazım kurallarını kendisi belirlememekte, sadece kendilerinin “İSNAD Atıf Sistemi (ikinci edisyon, dipnotlu)” kullandıklarını belirtmektedir.
Türkiye’de hukuk dergilerinin de yapması gereken şey bundan ibarettir. Hâliyle bunun için öncelikle Türkiye’de hukuk alanındaki alıntı ve atıf usûllerinin “İSNAD Atıf Sistemi” örneğinde olduğu gibi ayrıntılarıyla derlenmesi ve yayınlanması gerekmektedir. Bu konuya biraz sonra tekrar döneceğim.
Burada “İSNAD Atıf Sistemi” hakkında kısaca bilgi vermek uygun olacaktır: “İSNAD Atıf Sistemi”,
“Dr. Abdullah Demir tarafından Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğünce desteklenen RGD-015 numaralı ‘Ulusal İlahiyat Atıf Dizini Projesi’ kapsamında, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Dini İlimler Uygulama ve Araştırma Merkezi (DİMER) bünyesinde, akademik yayıncılık alanında uzman öğretim üyelerinin ve hakemli dergi editörlerinin görüş, öneri ve değerlendirmeleri alınarak 2017-2018 yıllarında ‘İlahiyat Atıf Sistemi’ olarak geliştirilmiş(tir)” [4].
“İSNAD Atıf Sistemi” ilahiyat alanında kitap, makale ve diğer eserlere atıf usûllerini ayrıntılı ve başarılı bir şekilde belirlemektedir [5].
Vakıa Türkiye’de alıntı ve atıf usûlleri konusunda ilahiyat bilim dalının hukuk bilim dalını geçtiğini gözlemek, bunu söylemek ve “İSNAD Atıf Sistemi”ni geliştirenleri samimiyetle tebrik etmek gerekiyor.
İSNAD Atıf Sistemi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bugün toplam 147 adet akademik dergi tarafından kullanılmaktadır. Bu dergilerin çoğunluğu ilahiyat dergileridir. Ancak içlerinde genel sosyal bilimler dergileri de vardır [6]. Örnek olarak “Demokrasi Platformu”, “Mantık Araştırmaları Dergisi”, “Siyaset Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi”, “Turkish Academic Research Review / Türk Akademik Araştırmalar Dergisi” sayılabilir.
Türkiye’de sosyal bilimlerin diğer alanlarında çıkan dergiler, atıf usûlü sorununu medenî ülkelerde olduğu gibi çözemezlerse, “İSNAD Atıf Sistemi”ni benimsemek zorunda kalabilirler. Temelde ilahiyat alanı için geliştirilen “İSNAD Atıf Sistemi”nin, Türkiye’de sosyal bilimlerin bütün alanları için geçerli bir atıf sistemi hâline gelme ihtimali vardır. Bu ihtimalden hukuk dergileri de muaf değildir. Nitekim hâlihazırda Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, “İSNAD Atıf Sistemi”nin benimsemiş ve 1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren kendisine gönderilecek makalelerde bu sisteme uyulmasını şart koşmuştur. Bu konuda aşağıdaki görüntüye bakılabilir:
Görüldüğü gibi İSNAD Atıf Sistemi hukuk dergileri tarafından benimsenebilir ve hukuk yazını da ilahiyat atıf sisteminin egemenliği altına girebilir. Bu olmayacak bir şey değildir. Fizikî dünya boşluğu sevmediği gibi akademik dünya da boşluğu sevmez. Bir alanda boşluk var ise ve boşluğun doldurulması bir ihtiyaç ise bu boşluk şu ya da bu şekilde doldurulur.
Hukukçuların önemli bir kısmının bilimsel yazma stili ve alıntı ve atıf usûlleri konusunda içinde bulundukları bu duyarsızlık hâli devam ettikçe, İSNAD Atıf Sisteminin veya hukuk alanı dışındaki diğer bir alanın atıf sisteminin hukuk alanında da adım adım egemen olması kaçınılmazdır. İlave edeyim ki, biçim, stil ve usûle hâkim olan bir süre sonra içeriğe de hâkim olur. Haberiniz olsun! Biçim esasa mukaddemdir ve zamanla esası şekillendirir.
Böyle bir şeyin olması, ilahiyatçılar için sevindirici, biz hukukçular için ise üzücü bir şeydir. Keza böyle bir şey doğru da olmaz. Zira hukuk yazınında doktrine atıf yapıldığı kadar, mevzuat ve içtihada da atıf yapılır. İSNAD Atıf Sistemi, mevzuat ve içtihada atıf bakımından tamamıyla yetersiz bir sistemdir [7].
Yukarıda “I” numaralı başlık altında ülkemizde geleneksel olarak hukuk dergilerinin makale yazım kurallarını kendilerinin birkaç sayfalık belgelerle belirlediklerini göstermiş ve bu uygulamayı eleştirmiştim. Keza yukarıda “II” numaralı başlık altında Batı ülkelerindeki uygulamayı vermiş, Türkiye’de hukuk dergilerinin de bu uygulamayı izlemesi gerektiğini, yani makale yazım kurallarını, bu alanda yazılmış atıf usûlleri kitaplarına göndermeyle belirlemeleri gerektiğini yazmıştım.
Türkiye’de hukuk dergisi editörlerinin de, pek muhtemelen, dergilerine gönderilecek makalelerde uyulması gereken bilimsel yazma ve atıf usûlleri kurallarının kendileri tarafından belirlenmesi uygulamasının yanlış veya en azından yetersiz bir uygulama olduğunun zamanla farkına varmışlar ve bu konuda son bir iki yıldır, çeşitli stil ve atıf usûlü kitaplarına, asıl kaynak olarak veya ek kaynak olarak gönderme yapmaya başlamışlardır. Ama gelgelelim ortada bir tuhaflık vardır: Göndermede bulundukları kaynaklar, Türk kaynakları değil, Amerikan veya İngiliz kaynaklarıdır. Zaten 2023 yılına kadar Türkçe hukuk alanında yazılmış bir alıntı ve atıf usûlleri kitabı olmadığı için de yapabilecekleri başka bir şey yoktu.
Bu konuda son yıllarda, bazı Türk hukuk dergileri, geleneksel uygulamadan ayrılarak, başka ülkelerdeki atıf usûlleri kurallarını benimsemeye başladılar. Bu konuda başlıca iki uygulama vardır. Her iki uygulamayı örnekleriyle birlikte tek tek inceleyelim.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, kendisine gönderilecek makalelerde uyulması gereken kuralları hâlâ büyük ölçüde kendisi belirliyor [8]; ama dipnotlarda ve kaynakçada “Chicago stili”ne uyulmasını şart koşuyor. Derginin “Yazım Kuralları”nın ilgili kısmını aşağıda görüntü olarak veriyorum:
Birinci uygulama, yani Türkiye’de hukuk makaleleri için atıf usûlü [9] olarak The Chicago Manual of Style’ın belirlenmesi uygulaması [10], kanımızca, tamamıyla tutarsızdır. Çünkü The Chicago Manual of Style, ABD’de hukuk yazınında izlenen bir atıf usûlü kitabı değildir. ABD’de hukuk yazınında atıf usûlü bakımından The Bluebook: A Uniform System of Citation veya ALWD Citation Manual izlenir. The Chicago Manual of Style, genel bir yazma stili kitabıdır. Hukuk yazınına ilişkin kurallara nadiren değinir.
Problemli de olsa The Chicago Manual of Style’ın öngördüğü usûller, doktrine, yani kitap ve makalelere atıf yaparken kullanılabilir [11]. Ama hukuk yazınında atıflar, doktrine yapılan atıflardan ibaret değildir. Hukuk yazınında en az doktrine atıf yapıldığı kadar, mevzuat ve içtihada da atıf yapılır. The Chicago Manual of Style’da ise mevzuat ve içtihada atıf yapılması konusu çok kısaca incelenir. Bu konulara ayrılan sayfa sayısı 1027 sayfalık bu kitapta 9 sayfadan ibarettir [12]; The Chicago Manual of Style da bu konuda esasen The Bluebook’a ve ALWD Citation Manual’a göndermede bulunur [13].
ABD’de dahi hukuk yazınında kullanılmayan bir stil kitabının Türkiye’de Türkçe yayınlanan hukuk dergilerine gönderilecek makalelerde izlenecek atıf usûlü kitabı olarak zorunlu tutulmasının savunulabilecek bir yanı yoktur.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi’nin alıntı ve atıf usûllerini kendisi düzenlemek yerine bu konudaki mevcut sistemlerden birini benimsemesi ve yazarlara tavsiye etmesi esas itibarıyla yerindedir; yukarıda da belirttiğimiz gibi Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yoktur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek olmadığını; Amerika’ya bilinen yollardan gitmek gerektiğini anlamış, ancak, vakıa, Amerika’nın yanlış yerine gitmiştir!
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin yapması gereken şey, sorunu Amerikalıların çözdüğü gibi çözmek idiyse, kendisine gönderilecek makalelerde The Chicago Manual of Style’ın atıf usûllerini değil, The Bluebook’un atıf usûllerini benimsemekten ibaretti. Böyle yapsa bu mantıklı olurdu; ama bunu yapması Türk hukuk yazınında pek çok soruna yol açardı. Zira The Bluebook atıf usûlleri, Türkiye’de yüz küsur yıldır bildiğimiz ve alıştığımız usûllerden tamamıyla farklı ve bize tuhaf gelen usûllerdir. Türk hukuk yazınında The Bluebook usûlleri de kullanılamaz. Buna aşağıda ayrıca değineceğiz.
Dergilerin, atıf usûlleri konusunda kuralları kendileri belirlemeyip, bu alanda daha önceden mevcut olan sistemlerden birine gönderme yaparak belirleme yolundaki uygulamanın ikincisi OSCOLA’ya atıf usûlüdür.
Bu usûlün tipik örneği İstanbul Hukuk Mecmuası’dır [14] (Bu isim Türkiye’nin en eski hukuk dergisi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası’nın yeni ismidir). Bu dergi kendisine gönderilecek makalelerde OSCOLA kurallarına uyulmasını şart koşmaktadır. Konuya ilişkin kural Derginin web sayfasında şu şekilde açıklanmıştır:
Hukuk makaleleri için Chicago sisteminin benimsenmesine göre OSCOLA atıf sisteminin benimsenmesi çok daha tutarlıdır. Çünkü OSCOLA: Oxford University Standard for the Citation of Legal Authorities [15] hukuk alanındaki atıf usûlleri kurallarıdır. OSCOLA, bir nevi Amerikan The Bluebook’un İngiliz karşılığıdır. O nedenle Türkiye’de hukuk dergilerinde yayınlanacak makaleler için bir yabancı atıf usûlü kitabı benimsenecekse, bu kitabın bir genel stil kitabı değil, hukuk alanı için yazılmış bir atıf usûlü kitabı olması çok daha tutarlıdır.
Ne var ki, Türkiye’de OSCOLA sisteminin benimsenmesi ve uygulanması oldukça problemlidir. Çünkü bu atıf sisteminde öngörülen mevzuata atıf usûlleri, Türk mevzuatına atıf konusunda tamamıyla yetersiz ve elverişsizdir. Örneğin OSCOLA sisteminde kanunlara atıfta sadece kanunun adı ve yılı belirtilir [16]. Bir örnek [17]:
Shipping and Trading Interests (Protection) Act 1995.
Oysa Türkiye’de kanunlara atıfta geleneksel olarak kanunun adından önce tarihi ve sayısı belirtilir. “…tarih ve …. sayılı … Kanunu” gibi. OSCOLA sistemi benimsenirse, “20 Şubat 2008 tarih ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu” yerine “Vakıflar Kanunu 2008” demek zorunda kalacağız. Bu Türkiye’de görülmemiş bir şeydir. Dahası Türkiye’de kanunlara atıfta yer belirleyicisi olarak madde, fıkra ve bent numarası kullanılır. Bunların kısaltması da yerleşik usûlde “m.15/2-c” gibi yapılır. OSCOLA’ya göre ise yer belirleyicisi olarak Part, Section, Subsection, Paragraph, Subparagraph ve Schedule birimleri kullanılır ve bunlar ilk numaradan sonra parantez açılarak belirtilir [18]. Bunların Türkçe karşılıkları belirsizdir ve bunları Türkçeye çevirmek bile zordur. Bunların kısa künye belirtilmesi ise oldukça problemledir. Örneğin bizim yerleşik usûlde kısa künye atıf yaparken “m.15/2-b” diye yazmak yerine OSCOLA’ya göre “m 15(1)(b)” [19] şeklinde yazmak gerekir.
Yine OSCOLA’nın mahkeme kararlarına atıf için öngördüğü usûller Türk mahkeme kararlarına atıf için tamamıyla yetersiz ve elverişsiz usûllerdir. OSCOLA’ya göre mahkeme kararlarına şu şablona uygun olarak atıf yapılır [20]:
Şablon:
case name | [year] | court | number, | [year] OR (year) | volume | report abbreviation | first page
Örnek [21]:
Corr v IBC Vehicles Ltd [2008] UKHL 13, [2008] 1 AC 884
Bu atıf usûlüyle Türkiye’de herhangi bir mahkeme kararına atıf yapmanın imkân ve ihtimali yoktur. Bir kere, bu atıf şablonunda birinci sırada yer alan “Case Name (dava adı)”nın kullanılması mümkün değildir. Çünkü Türkiye’de mahkeme kararlarına Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kararları dışında isim verilmez. İkinci olarak “Case Number (dava numarası)” da Türkiye’de anlamlı bir kavram değildir. Türkiye’de mahkeme kararlarında künye bilgisi olarak esas ve karar sayıları kullanılır. Bu sayılar da yıldan sonra taksim işareti konularak verilirler. E.2022/535, K.2023/322 gibi. Nihayet Türkiye’de mahkeme kararlarının yayınlandığı resmî “report”lar da yoktur. Türkiye’de Yargıtay Kararları Dergisi ve Danıştay Kararlar Dergisi gibi dergiler varsa da, bunlar İngiltere’deki veya ABD’deki report’lar gibi değildir. İngiltere ve ABD’de kararın report’ta yayınlandığı cilt ve sayfa numarası, kararın bir kimlik bilgisi, bir künye bilgisi hâline gelir ve karar o bilgilerle birlikte zikredilir. Oysa Türkiye’de bir kararın yayınlandığı Yargıtay Kararları Dergisi’nin veya Danıştay Kararlar Dergisi’nin cilt ve sayfa numarası karar için bir künye bilgisi, bir kimlik bilgisi oluşturmaz. Türk hukuk yazınında kararın zikredilmesinde bu numaraların bir önemi yoktur. Ayrıca belirtelim ki, Türkiye’de mahkeme kararları dergilerinde sadece seçmece kararlar yayınlanır ve bu yayınlar da çoğunlukla düzensizdir. Nihayet ekleyelim ki, Türk yazınında Yargıtay ve Danıştay kararlarına atıf yaparken Yargıtay ve Danıştayın adının yazılması yetmez, kararın çıktığı daire ve kurulun isminin de yazılması gerekir. Oysa OSCOLA’da mahkeme kararlarına atıf yapılırken sadece mahkemenin adı (kısaltması) yazılır.
Uzun lafın kısası, OSCOLA atıf sistemi, Türkiye’de kanunlara ve mahkeme kararlarına atıf için tamamıyla elverişsiz bir sistemdir. Geriye bu sistemin doktrine atıfta kullanılması kalıyor. Teorik olarak OSCOLA atıf sisteminin Türkiye’de doktrine, yani kitap ve makalelere atıfta kullanılabileceği düşünülebilir. Ancak bu durumda ortaya Türkiye’de yüz küsur yıldır kullandığımız ve bildiğimiz atıf usûlüne göre tuhaf gelen atıflar ortaya çıkmaktadır. Bu yöndeki eleştirilerimi Alıntı ve Atıf Usûlleri isimli kitabımda daha önce dile getirmiştim [22]. Aynı eleştiriyi aynı örnekle burada da vereyim:
OSCOLA sistemine göre makalelere şu şablona göre atıf yapılır [23]:
author, | ‘title’ | (year) | volume | journal name or abbreviation | first page of article
Örnek [24]:
Alison L Young, ‘In Defence of Due Deference’ (2009) 72 MLR 554
Böyle bir atıf bize garip geliyor. Ne demek istediğimi İstanbul Hukuk Mecmuası’nda yayınlanmış ve OSCOLA sistemine göre yazılmış bir makaleden alınmış gerçek bir örnekle göstereyim [25]:
Yukarıdaki 41 numaralı dipnot görüntü modunda çok küçük. Bu nedenle notu bir de metin modunda vereyim:
Böyle bir atıf Türkiye’de yetişmiş bir hukukçuya garip gelir. Türkiye’de aynı makaleye yerleşik usûlde şu şekilde atıf yapılır:
Hangisi daha güzel? Hangisi daha işlevsel?
Bu eleştirilerin aynısı, atıf usûlleri konusunda Türkiye’de OSCOLA değil, The Bluebook benimsenseydi de geçerli olurdu. The Bluebook’un atıf sistemi de, gerek doktrine, gerek mevzuata, gerekse içtihada atıf bakımından Türkiye’de yüz küsur yıldır bildiğimiz ve kullandığımız yerleşik atıf usûllerinden çok farklıdır.
ABD’de The Bluebook, İngiltere’de OSCOLA’nın benimsenmesi ve dergilerin kendilerine gönderilecek makalelerde bu usûllere uyulmasını istemeleri kendi ülkeleri bakımından tamamıyla yerinde ve isabetli çözümlerdir. Ancak aynı şey Türkiye için söylenemez.
Türkiye’de yapılması gereken şey, hukuk alanında doktrine, mevzuata ve içtihada atıf konusunda şimdiye kadar bildiğimiz ve alışkın olduğumuz usûlleri derlemek ve bunları bir kitapta yayınlamak ve daha sonra da hukuk dergilerinin kendilerine gönderilecek makalelerde bu atıf usûlü kitabına uyulmasını istemelerinden ibarettir.
Aynı öneri, Türkiye’de düzenlenen sempozyumlar için de geçerlidir. Sempozyum düzenleme kurullarının sempozyumda sunulacak tebliğler için atıf usûlü kuralları belirlemek yerine, tebliğ sunacaklardan belirli bir atıf usûlü kitabına uymalarını istemesi yerinde bir çözüm olur. Aynı öneri armağanlar gibi kolektif eserler için de dile getirilebilir.
Aslında Türkiye’de sorunun şimdiye kadar bu şekilde çözümlenememiş olmasının, bazı Türk hukuk dergilerinin artık The Chicago Manual of Style’ı, bazı Türk hukuk dergilerinin ise OSCOLA: Oxford University Standard for the Citation of Legal Authorities’i benimsemeleri ve yazarları bunlara yönlendirmelerinin sebebi, Türkiye’de hukuk alanında bir atıf usûlleri kitabının olmamasıdır. Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi’nin esasen bir ilahiyat atıf sistemi olan İSNAD Atıf Sistemini benimseyip yazarları bu sisteme yönlendirmesinin altında da aynı sebep yatar.
Türkiye’de atıf usûlleri kitabı boşluğunu ben bu yıl Nisan ayında yayınladığım 1662 sayfalık Alıntı ve Atıf Usûlleri (Ekin, Bursa, 2023) başlıklı kitabımla doldurmaya çalıştım. Bu kitapta sadece doktrine, yani kitap ve makalelere atıf usûlleri değil, mevzuata ve mahkeme kararlarına atıf usûlleri de bütün ayrıntılarıyla ve örnekleriyle incelenmiştir. Kitapta ayrıca 870 adet alıntı ve atıf usûlü kuralı madde madde, sanki bir kanunmuş gibi 110 sayfa uzunluğunda “EK-5”te derlenmiştir [26].
Ben bu kitabı fazla uzun bulanlar için geçen Ağustos ayında bu kitabın Alıntı ve Atıf Usûllerine Giriş: Bir Ders Kitabı (Bursa, Ekin 2023) başlıklı 562 sayfalık bir de özetini yayınladım.
Türkiye’de hukuk alanında yaşanılan alıntı ve atıf usûlleri kitabı eksikliğinin bu kitaplarımla belli bir ölçüde de olsa giderildiğini düşünüyorum. Artık hukuk dergileri editörlerinin kendilerine gönderilecek makalelerde atıf usûlleri konusunda benimseyebilecekleri ve yazarları yönlendirebilecekleri Türk hukuk literatüründe yerleşik ve alışılmış atıf usûllerinin derlendiği bir kitap vardır [27].
Türk hukuk dergisi editörlerini ve yayın kurullarını, dergilerinde yayınlanacak makalelerde benimseyecekleri atıf usûlleri kuralları açısından benim Alıntı ve Atıf Usûlleri başlıklı kitabımı incelemeye ve değerlendirmeye davet ediyorum.
Türk hukuk dergileri, kendilerine gönderilecek makalelerde uyulması gereken atıf usûlleri kurallarını kendileri belirlememelidir. Zira bu kuralların bir iki sayfa içinde belirlenmesi zaten mümkün değildir. Medenî ülkelerde olduğu gibi, bu kuralların, yerleşik atıf usûlleri kitaplarına gönderme yapma yoluyla belirlenmesi gerekir.
Türk hukuk dergileri bu kuralları, The Chicago Manual of Style’a göndermede bulunarak belirleyemezler. Çünkü The Chicago Manual of Style, zaten hukuk alanında atıf usûlü kitabı değil, bir genel yazma stili kitabıdır. Bu kitabın anavatanı olan ABD’de dahi hukuk yazınında The Chicago Manual of Style izlenmez. Bir Türk hukuk dergisinin atıf usûlü olarak The Chicago Manual of Style’ı benimsemesi büyük bir tutarsızlıktır.
Türk hukuk dergileri, atıf usûlü olarak OSCOLA: Oxford University Standard for the Citation of Legal Authorities’deki kuralları da benimseyemezler. Çünkü OSCOLA’nın mevzuat ve içtihat için öngördüğü atıf usûlleri, Türk mevzuat ve mahkeme kararlarına atıf için tamamıyla elverişsiz ve kullanışsız usûllerdir. OSCOLA’nın doktrin, yani kitap ve makaleler için önerdiği atıf usûlleri de Türkiye’de yüz küsur yıldır bildiğimiz ve alıştığımız atıf usûllerinden çok farklıdır. OSCOLA usûlüyle kitaplara veya makalelere yapılan atıflar, Türk hukukçularına garip gelir.
Bu nedenlerle, Türkiye’de, hukuk dergilerinin, hukuk alanında doktrine, mevzuat ve içtihada atıf usûlleri konusunda yerleşik usûlleri derleyen bir atıf usûlü kitabını benimsemeleri uygun olur. Bu açıdan hukuk dergisi editörleri ve yayın kurulları tarafından benim Alıntı ve Atıf Usûlleri başlıklı kitabımın değerlendirilmesi ve uygun görülürse bu kitaptaki atıf usûllerinin benimsenmesi soruna bir çözüm olabilir.
K.G., 20 Eylül 2023