Geçtiğimiz günlerde ilki 14 Eylül 2023, sonuncusu 20 Eylül 2023 tarihlerinde olmak üzere hukukta bilimsel yazma ve atıf usûlleri konusunda dört ayrı makale yayınladım. Birinci makalemde, hukuk fakültelerinde bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri dersine ihtiyaç olduğunu yazdım [1]. İkinci makalemde, kamu hukuku ve özel hukuk yüksek lisans programlarında “bilimsel araştırma yöntemleri”nin değil, öncelikle “bilimsel yazma, alıntı ve atıf usûlleri”nin öğretilmesi gerektiğini açıkladım [2]. Üçüncü makalemde, yüksek lisans ve doktora programlarında “tez yazım kılavuzu” sorununu açıkladım ve bu soruna çözüm önerdim [3]. Dördüncü makalemde hukuk dergilerinde “makale yazım kuralları” sorununu gözler önüne serdim ve bu sorunun nasıl çözülebileceğini tartıştım [4]. Beşinci makalemde ise ülkemizde hukuk kitabı yayınlayan yayınevlerinde bilimsel yazma ve atıf usûlleri kurallarının belirsizliği sorununu inceledim ve bu soruna çözüm önerdim [5].
Böylece bilimsel yazma ve atıf usûlleri konusunda yazmak istediklerimi bitirdiğimi düşüyordum ki, bugün aklıma stil ve atıf usûlleri konusunda bir alanda daha problem olduğu düşüncesi geldi ve bunun üzerinde de yazmaya karar verdim: Sorun şu: Türkiye’de hukuk uygulamasında stil ve atıf usûlleri kuralları belirsizdir.
Bu konuda yazmak neden baştan aklıma gelmedi? Şüphesiz bunun ilk sebebi benim hukuk uygulamasından uzak olmamdır. Ancak bunun muhtemelen çok daha derin bir sebebi var. Türkiye’de hukuk uygulamasında o kadar ağır sorunlar var ki, uygulamadaki yazma stili ve keza alıntı ve atıf usûllerine ilişkin sorunlar “lüks” kalan sorunlar. Türkiye’de mahkeme kararlarında, duruşma tutanaklarında, taraf dilekçelerinde, bilirkişi raporlarında vb. belgelerde yazma stili ve atıf usûllerine ilişkin sorunları tartışmak, uygulamadaki diğer sorunların yanında, adeta meleklerin cinsiyetini tartışmak misali gereksiz bir tartışma olarak görülebilir.
Yine de ben bu soruna burada kısaca değinmek ve buna çözüm önermek istiyorum. Önce sorunun bir genel görünümünü vermeye çalışayım.
Sorunun yazma stiline ve atıf usûllerine ilişkin iki farklı görünümü var [6]:
Türkiye’de gerek mahkeme kararlarında, gerekse dava dilekçelerinde “yazma stili (style of writing)”ne ilişkin yığınla problem var. Ne zaman büyük harf, ne zaman küçük harf kullanılacağı, vurgunun ne sıklıkla yapılacağı, vurgunun italikle mi, boldla mı yapılacağı, başlıkların nasıl yazılacağı, yazı tipi stilinin ve punto büyüklüğünün ve keza satır aralığının ne olacağı ve keza paragraf biçiminin nasıl olacağı konusunda tam bir belirsizlik vardır. Bu konularda her hâkim ve savcı, her avukat kendi kafasına göre usûller izliyor. Bu usûllerden bazıları tamamıyla tuhaf ve komik usûllerdir. Geçmişte duruşma tutanaklarını “Comic Sans MS” yazı tipiyle tutan mahkemelere rastladım. Buna örnek olarak geçmişte Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/305 Esas sayılı dosyasından 7 Mart 2018 tarihli duruşma tutanağını yayınladım [7] ve bu uygulamayı eleştirdim [8]. “Comic Sans MS” yazı tipi, adlî belgelerin gerektirdiği ciddiyetten uzaktır. Bir yargı organının belgelerinde yazı tipi olarak adı üstünde “komik” bir yazı tipi seçmesi başlı başına eleştirilecek bir durumdur.
Avukatların sundukları dilekçelerde en yaygın stil sorunu, bu dilekçelerde aşırı vurgu sorunudur. Bu dilekçelerde pek çok cümle, avukatlar tarafından hâkimin gözüne sokarcasına, italikle veya bold ile vurgulanır; bu yetmez, bazı cümleleri veya ibareleri avukatlar dilekçede büyük harfle yazarlar; bu da yetmez; büyük harfle yazdıklarını bir de bold yaparlar. Bazıları daha da ileri gider ve dilekçede bazı cümle ve ibarelerde punto büyültür. Bu şekillerde vurgulanan kelimeler çoğunlukla dilekçedeki toplam kelime sayısının yarısından fazlasına ulaşır.
Bu şekilde vurgulanmış bir dilekçe fevkalâde çirkin bir dilekçedir ve dahası böyle aşrı bir vurgu bir işe de yaramaz. Her şeyin vurgulandığı yerde gerçekte vurgu kalmaz.
Gerek mahkeme kararlarında, gerekse dava dilekçelerinde stile ilişkin bazı problemleri ben Bilimsel Yazma ve Yayınlama: Bir Stil Kılavuzu (Bursa, Ekin, 2. Baskı, 2023) başlıklı kitabımda inceledim ve bunlara çözüm önerdim. Örnek olsun diye buraya bu kitabımda dilekçe ve kararlardaki aşırı vurgu sorununu incelediğim üç sayfayı bu makaleye EK-1 olarak ekliyorum. EK-1’e bakılabilir
Belirtmek isterim ki, gerek dava dilekçesi, gerek bilirkişi raporu, gerekse mahkeme kararı da aynen bir akademik makale gibi bir “yazma”dır. Dolayısıyla bu yazmanın birtakım stil kuralları vardır. Bu kurallara nasıl bir yazar makale yazarken uymak zorundaysa, bir avukat da dilekçe yazarken, bir bilirkişi de raporunu düzenlerken, bir hâkim de kararını kaleme alırken uymak zorundadır.
Türkiye’de gerek dava dilekçelerinde, gerekse mahkeme kararlarında alıntı ve atıf usûllerine ilişkin çok ağır sorunlar vardır. Gerek dava dilekçelerinde, gerekse mahkeme kararlarında aslında şu ya da bu şekilde doktrinden, yani kitap veya makalelerden aynen veya hiç olmazsa mealen alıntı yapılır. Ama nedense, bazen bu alıntıların kaynağının gösterilmesi unutulur. Keza alıntının kaynağını gösteren bazı hâkimler de, bu kaynağı usûlüne aykırı olarak veya eksik bir şekilde gösterir. Örneğin atıf yaptığı kitabın künye bilgisini verirken, kitabın başlığını italik olarak yazmaz; yayınevi bilgisini atlar; bir makaleye atıf yaparken makale başlığını tırnak içine almaz veya makalenin yayınlandığı derginin cilt ve sayı numarasını yazmayı ihmal eder.
Dahası zaman zaman sadece atıfta değil, alıntının kendisinde dahi pek çok problem olur. Avukatlar ve hâkimler genellikle “aynen alıntı” ile “mealen alıntı” arasında ne fark olduğunu bilmezler. Alıntının kaynağının gösterilmesinin yeterli olduğunu sanırlar. Oysa aynen alıntının kaynağı gösterilmiş olsa bile, tırnak içine alınması ve üç satırdan uzun ise girintili paragraf biçiminde verilmesi gerekir. Bu kural bilimsel yazılar için geçerli olduğu gibi, dava dilekçeleri ve mahkeme kararlı için de geçerlidir. Zira alıntı ve atıf usûlleri, sadece öğretim üyelerini değil, başkaları tarafından okunacak yazı yazan herkesi, bu arada avukat ve hâkimleri de bağlar.
Medenî dünyada dava dilekçesi yazan avukatlar da, kararlarını kaleme alan hâkimler de kendi ülkelerinde cari olan alıntı ve atıf usûllerine harfiyen uyarlar. Dilekçelerde ve kararlarda alıntı yapacaklarsa bu alıntıları ülkedeki cari alıntı usûllerine uygun olarak ve keza kaynaklarını da yine cari usûllere uygun olarak gösterirler. Pek çok ülkede bir mahkeme kararı ile bir hukuk fakültesi dergisinde yayınlanan bir makale arasında biçim bakımından pek bir fark yoktur. Bir mahkeme kararının ortalarında yer alan herhangi bir sayfasına baktığınızda bu sayfanın bir hukuk fakültesi dergisinde yayınlanan bir makaleden alındığını sanabilirsiniz. Çünkü kararda, gerek bilimsel yazmanın stil kurallarına, gerekse alıntı ve atıf kurallarına harfiyen uyulur.
Bu hususları ben Alıntı ve Atıf Usûlleri (Bursa, Ekin, 2023, 48+1662 s.) ayrıntılarıyla ve örnekleriyle inceledim. Bu konuda Türkiye’den ve ABD’den örnekler verdim. Bu konuda söz konusu kitaptan alınmış 8 sayfalık bir bölümü bu makaleye EK-2 olarak ekliyorum. Meraklısına, durumun ABD’de ve Türkiye’de nasıl olduğunu örnekleriyle birlikte somut bir şekilde görmek için bu sayfaları okumalarını hararetle tavsiye ederim. Mesela EK-2’de yer alan sayfa 312’deki kutu içindeki verilen metne bakınız. Sırf metne bakarak bu metnin bir mahkeme kararından mı, yoksa bir makaleden mi alındığını anlayabiliyor musunuz?
ABD’de mahkeme kararlarında uyulacak yazma stili ve atıf usûlü kuralları, hâkimlerin zevkine bırakılmamış, bu kurallar önceden, federal düzeydeyse ilgili federal mahkeme tarafından, eyalet düzeyinde ise ilgili eyaletin mahkemeleri tarafından belirlenmiştir. Bu kurallara ilgili mahkemelerin hâkimleri kararlarını yazarken uyarlar. Keza bu mahkemelere dilekçe sunacak avukatlar da bu kurallara uyarlar.
Bu kurallar eyaletten eyalete farklı şekillerde düzenlenmiştir. Bazı eyaletler de atıf usûlleri The Bluebook’a göndermeyle belirlenmiştir. Diğer bazı eyaletlerde ise uyulacak kurallar eyaletin yargı organı tarafından ayrıca düzenlenmiştir.
ABD’de bazı eyaletlerde mahkeme belgelerinde uyulacak atıf usûlü kuralları kendileri tarafından belirlenmemiş, bu kurallar, The Bluebook’a gönderme yoluyla belirlenmiştir. İki örnek verelim:
1. Washington’da.- Washington’da Office of Reporter of Decisions’ın yayınladığı Style Sheet, kararlar için bir yandan atıf usûllerini The Bluebook’a ve diğer yandan da stil kurallarını The Chicago Manual of Style’a göndermede bulunarak belirlemiştir [10]. Style Sheet’in ilgili kısmının görüntüsü aşağıdadır:
Görüldüğü gibi Washington mahkemeleri için söz konusu Sheet, sorunu ikiye ayırarak düzenlemiştir. Sheet,
- “atıf (citation)” usûlleri bakımından The Bluebook’a
- “stil (style)” konularında ise The Chicago Manual of Style’a
göndermede bulunarak sorunu çözmektedir [11].
Yani mahkeme kararlarını yazarken hâkimler alıntı ve atıf usûlleri bakımından The Bluebook’a, kararın metnini yazarken de noktalama işaretleri ve diğer “stil konuları (style matters)”nda ise The Chicago Manual of Style’a uyacaklardır. Bence ideal çözüm budur.
2. District of Columbia’da.- District of Columbia Court of Appeals Citation Guide’a göre “The Bluebook: A Uniform System of Citation (21. Baskı, 2020), D.C. Temyiz Mahkemesinde yazılan bütün çalışmaları yönetir (The Bluebook: A Uniform System of Citation [21st ed. 2020], governs all work product in the D.C. Court of Appeals” [12].
ABD’de vergi mahkemeleri belgeleri de The Bluebook’a uygun olmak zorundadır. ABD’de Department of the Treasury’nin Internal Revenue Service’in yayınladığı 13 Mart 2012 tarih ve CC-2012-007 sayılı bir Notice’e göre “vergi mahkemeleri belgelerindeki atıflar The Bluebook biçimine uygun olmak zorundadır (citations in Tax Court documents should conform to The Bluebook form) [13].
ABD’de federal düzeyde bazı mahkemeler ve keza bazı eyaletler mahkeme belgelerinde atıf usûlü kurallarını kendileri belirler. Bunlar, bu amaçla, her biri adeta birer The Bluebook olan atıf usûlü kitabı yayınlarlar. Bu kitaplar Style Guide veya Style Manual veya Citation Manual gibi isimler taşır. Çoğunlukla da birkaç yüz sayfadırlar. Bunların en meşhuru hiç şüphesiz Federal Yüksek Mahkemenin yayınladığı The Supreme Court’s Style Guide’tır. Bunların bazılarını örnek olarak görelim.
1. ABD Federal Yüksek Mahkemesinin Stil Rehberi.- The Supreme Court’s Style Guide, Supreme Court of the United States Office of the Reporter of Decisions (Ed. Jack Metzler), Washington, D.C., Inter Alias, 2016 [14]. Bu kitap, 266 sayfa uzunluğundadır ve Yüksek Mahkemede uyulacak stil ve atıf usûlü kurallarını ayrıntılı bir şekilde düzenlemektedir.
2. ABD Federal Başsavcılığı Stil Rehberi.- The Solicitor General's Style Guide (Office of the Solicitor General United States Department of Justice, Ed. Jack Metzler, Washington, D.C., 3. Baskı, Inter Alias, 2018, 153 s. [15]. Bu kitap, ABD Adalet Bakanlığı Başsavcılığının stil rehberidir. Başsavcılıktaki belgelerde uyulacak stil ve atıf usûllerini ayrıntılarıyla düzenlemektedir.
3. Eyalet Style Manual’larından Örnekler.- Pek çok eyalette mahkeme belgelerinde uyulacak stil ve atıf usûlleri eyalet mahkemeleri tarafından yayınlanan Style Manual’ları ile belirlenir. Örnek olarak New York Law Reports Style Manual [16], Style Manual for the Supreme and Appellate Courts of Illinois [17], Oregon Appellate Courts Style Manual [18], The Manual of Style for the Connecticut Courts [19], Guide to the Delaware Rules of Legal Citation [20]’a bakılabilir. Bunlar genellikle 100 sayfadan uzun The Bluebook benzeri kitaplardır. Bunlardaki stil ve atıf usûlü kurallarına sadece o mahkemelerdeki hâkimler değil, o mahkemelere dilekçe sunacak avukatlar da uymak zorundadırlar.
Belirteyim ki, eyaletler tarafından yayınlanan style manual’larındaki kurallar, The Bluebook’taki kurallara çok benzer. Zaten ABD’de atıf usûlleri, gerek The Bluebook’ta olsun, gerekse ALWD Citation Manual’da olsun, gerekse The Supreme Court’s Style Guide’ta olsun birbirine çok benzer bir şekilde belirlenmiştir. Dahası eyalet style manual’larında genellikle söz konusu manual’da kural yoksa, o konuda The Bluebook kurallarının uygulanacağına yönelik hükümler vardır [21]. Yani kendi stil usûllerini ayrıca belirlemiş eyaletlerde dahi The Bluebook, atıf usûlleri alanında genel hüküm olarak her zaman uygulanabilir niteliktedir.
Aynı sorun Türkiye’de de, ABD’de olduğu gibi çözülebilir.
Türkiye’de mahkemelerde hâkimlerin kararlarını yazarken ve keza avukatların mahkemelere sunulacak dilekçelerini kaleme alırken uyacakları yazma stili ve atıf usûlü kuralları, yüksek mahkemeler tarafından önceden belirlenmeli ve ilân edilmelidir [22]. Yargı kollarındaki yüksek mahkemeler, yani Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay, stil ve atıf usûllerini, (1) kendileri bir kitap yayınlayarak veya (2) bu alanda yayınlanmış bir kitaba göndermede bulunarak belirleyebilirler. Bu iki yoldan her birini kısaca açıklayalım:
Yukarıda gördüğümüz gibi ABD’de Yüksek Mahkeme ve keza bazı eyaletlerdeki mahkemeler, stil ve atıf usûlü kurallarını kendileri belirlemekte, bu amaçla yüzlerce sayfalık kitaplar yayınlamaktadırlar. Anı şeyin Türkiye’de de yapılabileceği söylenebilir. Anayasa Mahkemesi kendisi için, Yargıtay gerek kendisi gerekse adlî yargıdaki istinaf ve ilk derece mahkemeleri için, Danıştay da aynı şekilde gerek kendisi, gerekse idarî yargıdaki istinaf ve ilk derece mahkemeleri için yazma stili ve atıf usûlleri kurallarını belirleyebilir ve bunları içeren kitaplar yayınlayabilir.
Böyle bir şey hâliyle teorik olarak mümkündür. Ancak Türkiye’de bunun yapılabileceğini ben pek sanmam. Çünkü bu tür kurallar genellikle yüzlerce sayfalık yer kaplarlar [23]. Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin, Yargıtay veya Danıştayın, yazma stili ve atıf usûlü konusunda yüzlerce ve hatta binden fazla olan kuralı derleyebileceğine ve bunları içeren birkaç yüz sayfa uzunluğunda kitaplar yayınlayabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Türkiye’de hâkimlerde bu konuda bir bilgi birikimi maalesef yoktur. Dahası bu mahkemelerin bu işi organize edileceklerine ve bu iş için ehil hâkimler tahsis edebileceklerine ihtimal vermiyorum. Burası Amerika değil.
İlave olarak şunu da söyleyeyim ki, ABD’de de stil ve atıf usûlü kurallarının mahkemeler tarafından derlenmesi işi, büyük ölçüde The Bluebook’tan yararlanılarak yapılmıştır. Keza yukarıda da not edildiği gibi, Mahkemelerin çıkardığı stil manual’larında kural olmaması durumunda boşluk The Bluebook’a göndermeyle tamamlanır.
Yukarıda açıkladığımız gibi ABD’de pek çok eyalette mahkemelerin uyacağı stil ve alıntı ve atıf usûlleri kuralları, kendileri tarafından belirlenmemekte, bu kurallar The Bluebook’a gönderme yapılarak belirlenmektedir. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi pek çok eyalette, mahkemelere sunulan belgelerde The Bluebook’a uyulması kuralı kabul edilmiş ve kural ilân edilmiştir.
Türkiye’de de yapılması gereken şey budur. Anayasa Mahkemesi kendisi için, Yargıtay ve Danıştay kendisi ve alt mahkemeleri için uyulması gereken stil ve atıf usûlleri kurallarını kendisi belirlemeye kalkmamalı, bu konuda bir stil ve atıf usûlleri kitabını benimsemeli ve bu kitaptaki kurallara uyulmasını şart koşmalıdır.
İşte ancak bu şekilde Türkiye’de mahkemelerde karşılaştığımız stil ve atıf usûlleri sorunu, daha doğrusu stilsizlik ve usûlsüzlük meselesi çözülebilir.
Bu açıdan mahkemelerde kararların yazılmasında ve keza mahkemelere sunulan dilekçelerde stil sorunları hakkında benim Bilimsel Yazma ve Yayınlama: Bir Stil Kılavuzu (Bursa, Ekin, 2. Baskı, 2023, XXXII+848 s.) başlıklı kitabımın benimsenmesi ve önerilmesi değerlendirilebilir.
Yine mahkemelerde yazılan kararlarda ve keza mahkemelere sunulan dilekçelerde uyulması gereken alıntı ve atıf usûlleri kuralları konusunda benim Alıntı ve Atıf Usûlleri (Bursa, Ekin, 2023, XLVIII+1662 s.) başlıklı kitabım incelenebilir.
Bu kitaplarım uygun görülürse mahkemelerde izlenmesi gereken stil ve atıf usûlleri kitapları olarak benimsenebilir ve bu kitaplara göndermede bulunulabilir [24]. Bunun aynısının ABD’de yapıldığını bir kez daha hatırlatalım.
Şunu da ekleyelim: Stil ve atıf usûlleri kurallarının belirlenmesi ve bunlara uyulması ihtiyacı sadece mahkeme kararlarında ve mahkemelere sunulan dilekçeler için geçerli değildir. Bu ihtiyaç aynı şekilde idarenin kendi içinde de vardır. Özellikle kamu idarelerinin ve kurumlarının hukuk müşavirliklerinde, teftiş birimlerinde, yine düzenleyici ve denetleyici kurumlarda hazırlanacak rapor, karar gibi her çeşit belgede standart stil ve atıf usûlü kuralları tespit edilmeli ve bu kurallara uyulmalıdır.
Türkiye’de gerek mahkeme kararlarında, gerekse mahkemelere sunulan dilekçelerde yazma stili ve atıf usûlleri bakımından pek çok sorun vardır. Daha doğrusu Türkiye’de mahkeme kararlarında ve avukat dilekçelerinde herhangi bir stil ve atıf usûlü olduğunu söylemek dahi zordur. Mahkeme kararlarında ve dilekçelerde olan şey, stil ve usûl farklılığı değil, gerçekte stilsizlik ve usûlsüzlükten ibarettir.
Yargı kararlarında ve mahkemelere sunulan dilekçelerde stil ve atıf usûlleri kurallarına uyulmalıdır ve bu kurallarda bir birlik sağlanmalıdır. Bu amaçla, Aynen ABD’de olduğu gibi, Türkiye’de de mahkeme kararlarında ve keza mahkemelere sunulan dilekçelerde, stil ve atıf usûlü kuralları, ya mahkeme tarafından yayınlanacak bir stil ve atıf usûlü kitabıyla ayrıca belirlenmeli, ya da bu belirleme mevcut stil ve atıf usûlleri kitaplarından birine göndermeyle yapılmalıdır.
Bilimsel yazma stili ve atıf usûlleri konusunda altı makalelik bu makale dizisini tamamlarken bir hususun altını çizmek isterim: Bu altı makalede de ABD’de The Bluebook örnek olarak verilmiş ve üniform bir atıf sistemi uygulamasının Türkiye’de de benimsenmesi gerektiği düşüncesi ileri sürülmüştür. Hâliyle ben The Bluebook’un Türkiye’de kabul edilmesini önermiyorum. Tersine içerik olarak The Bluebook’a karşıyım. Nitekim benim Alıntı ve Atıf Usûlleri (Bursa, Ekin, 2023) başlıklı kitabımda önerilen atıf usûlleri genellikle The Bluebook’un önerdiği usûllerin tam tersidir. The Bluebook’un mevzuat ve içtihat için önerdiği atıf usûlleri, Türk mevzuat ve içtihatlarına atıf için tamamıyla elverişsiz ve kullanışsızdır. Doktrin için önerdiği usûller ise bizim yüz küsur yıldır alıştığımız usûller karşısında tuhaf usûllerdir.
Bu vesileyle belirtelim ki, bir ülkede üniform bir atıf sistemi gerekli de olsa, izlenecek atıf sisteminin kendisi eleştiriden azade değildir. Nitekim, ABD’de The Bluebook’u içerik olarak şiddetle eleştirenler vardır. ABD’de The Bluebook’u benimsemeyenler ve ona alternatif bir başka atıf usûlü önerenler de vardır. Örneğin Association of Legal Writing Directors tarafından The Bluebook’a alternatif olmak üzere hazırlanan ve yayınlanan ALWD Guide to Legal Citation (Austin, Wolters Kluwer, 7. Baskı, 2021, 620 s.) başlıklı bir atıf usûlleri kitabı vardır. Bu kitap, 620 sayfa hacmiyle, son baskısı 365 sayfa olan The Bluebook’tan daha hacimlidir. ABD’de isteyen hukuk fakültesi, isteyen mahkeme, isteyen dergi The Bluebook’u değil, ALWD Guide to Legal Citation’u benimseyebilir ve kendi çalışma ve yayınlarında ona uyulmasını şart koşabilir.
Keza yukarıda da belirttiğimiz gibi ABD’de Federal Yüksek Mahkeme ve Adalet Bakanlığı Federal Başsavcılık dâhil, pek çok mahkeme, atıf usûlleri konusunda kendi kitaplarını yayınlamışlardır (Gerçi bunlar The Bluebook’a alternatif değil, onun tamamlayıcısı niteliğinde olan kitaplardır).
Uzun lafın kısası, belirli bir atıf usûlü, eleştiriden muaf değildir. Bir sosyal bilimler enstitüsünün, bir derginin, bir mahkemenin kabul ettiği atıf usûlü, değiştirilmedikçe, o sosyal bilimler enstitüsünün öğrencilerini, o dergiye makale gönderecek yazarları, o mahkemenin hâkimlerini ve o mahkemeye dilekçe sunacak avukatları bağlar; o atıf usûlüne uymaları gerekir. Ancak bu atıf usûlüne uyanlar, bu usûlü eleştirebilir ve bu usûle alternatif usûller önerebilirler. Önerileri kabul edilirse bu sefer onların önerdiği usûl bağlayıcı olur.
Hâliyle mevcut atıf usûllerine alternatif olmak üzere önerilen yeni atıf usûlleri de, mevcut atıf usûlleri kadar ayrıntılı ve üzerinde çalışılmış olmalı, bu yeni usûller de bir kitap şeklinde yayınlanmalıdır. Yukarıda da not ettik: 365 sayfalık The Bluebook’un alternatif olan ALWD Guide to Legal Citation 620 sayfadır.
Daha mükemmel atıf usûllerine böyle ulaşılır.
K.G., 25 Eylül 2023